21. bölüm🍁

33 5 52
                                    

Yazım hataları için kusura bakmayın❤️

Mutluluğunu kaç kelimeye sığdırabilirdin? Şahsen benim ki sınırsız kelimelerden oluşuyordu. Bazı insanların söyledikleri aksine bir kelimeye sığdıramıyordum. Bazen yolda yürürken yanımdan geçen küçük çocukları görürkende mutlu olabiliyordum, bazen bir bankta oturup ele ele tutuşan yaşlı bir çift.

Yada sevdiğim biri mutluluğunu bir kahkahayla bana yansıtmasıyla mutlu olabiliyordum. Rahmet gibi yağan damla damla yağmurun altında ıslandığımda bana ait mutluluğun terimini yükleye biliyordum.

Şimdiki mutluluğum sevdiklerimle bulunduğum bu ortamdı. Birlikte iki günlüğüne Ozan'ın dağ evine gelmiştik. Kalabalık bir kitleydi. Ben, Ozan, Selim, Yeşim, Caner, Esma, Ufuk, Zeyno ve Buğlem.

Kaçırılmamın üzerinden iki gün geçmişti. Bulunduktan sonra eve geldiğimde bir süre annemin ilgi odağı olmuştum. Başıma gelenlerden dolayı vicdan azabı çeken canım annemin içini rahatlatmak için dizinin dibinden bir an bile ayrılmamıştım.

Iki gün boyunca yaptığı güzel yemekleri yemiş midemin fesatlık geçirmesine neden olmuştum. Bir süre sürekli özür dilemişti annem, ben de her ne kadar onun bir suçu olmadığını söylesem de yine de onu ikna edemiyordum. Kaçırılmamdan kendini sorumlu tutuyor, üzülüyordu ve kendini kahrediyordu.

Ama sonuçta beni kaçıran bir kere niyetlenmişti. Yani her türlü kaçırılacaktım, sadece annemle o günkü konuşmamız bu olayı biraz erken almıştı.

Bu sabah yine annemin benim ağzıma zorla tıktırdığı böreklerden kurtaran çalan kapı olmuştu. Hep birlikte gezmeye gideceğimiz söylediğinde sevinçle hemen ayağa kalkmıştım. Zeyno ile evden ayrılıp diğerleriyle birlikte kahvaltı yapmaya gitmiştik. Ben her ne kadar doysamda bir kaç lokma yemiştim. Yaptığımız kahvaltı dağ evi planıyla sonlandığında kendimizi burada bulmuştuk.

Kaçırıldığım zaman Kenan'ın bana gösterdiği fotoğraflardan Ufuk'a bahsetmiştim. Ozan'a da söylemek istemiştim ama yine de geçmişimi tam bilmediği için söylemek doğru gelmemişti. Yanlış bir düşünceyidi belki de ama benim bile bazen kaçtığım geçmişimi anlatma düşüncesi kolay gelmemişti.

Ozan'nın evimin yakınlarına koyduğu adamlar Kenan tarafından bayıltılarak can güvenliğimizin olmadığını bize göstermişti. Eskiden çok ciddiye almazdım ama işler çok değişmişti. Yıllardır arayıp bulamadığım geçmişimi bir kaç kağıtla önüme sunan adamı hafife almakla hata etmiştim.

Umut'u korumak için evliliğimiz işe yaratacağına şüpe etmeye başlamıştım. 'Bir babanın kendi evladıyla ne gibi bir derdi vardır?' sorusunu artık aklımdan geçirmiyordum. Çünkü o adamın hastalıklı bir ruha sahip olduğuna emindim. 'Sebebim var demişti' ama hiç bir sebep kendi evladını o nu da değil savunmasız bir çocuğa bunları reva görmezdi.

Tekrar şikayetçi olabilirdim. Sonuçta şimdi Umut konuşuyordu. Onu ikna ettikten sonra Kenan'ın aleyhine konuşabilirdi. Ama herşey yoluna girene kadar Umut'u bir süre daha Kenan'dan uzak tutmak daha doğru olacaktı.

Düşünecek çok şeyim vardı ve ben düşüncelerimin arasında kaybolmaktan bıkmıştım artık. Her insan gibi sakin bir hayat istemem sanki bana çok fazlaymış gibiydi. Belki evrenin bana bir mesajıdır da diye düşünüyordum, çünkü bazı insanlar ne düşünürsen, ne istersen, neyi çok dillendirirsen evrenin sana getireceği şeyin o olduğunu söylerler.

Kulağımada hissettiğim sıcak nefes beni boğan düşüncelerden ayırmıştı. Ozan'la yan yana ikili koltukta oturmuş, çok absürt durmasın diyede birbirimize sokulmuştuk. Tabi bu benim işime gelirdi. İnsan hoşlandığı adama yakın olmak isterdi.

Ay Işığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin