13.bölüm🍁

99 32 106
                                    

Yazım hataları için kusura bakmayın lütfen. Elimden geldiğince düzeltiyorum, gözden kaçmışsa affola🥰

Bazen düşünürüm cesaret aptallıkmı diye. Bazı yerlerde iyi olan birşey diye düşünsemde yersiz cesaret aptallıktan başka bir şey değildi. Kendini bir hiç uğruna tehlikeye atabilir, yada bir bilinmezliğe sürükleye bilirdiniz.

Benim cesaretim ise iyi birşey olmuştu galiba. İlk başta aptallık olarak adlandırsam da hiçe gitmediği için seviniyordum.

Çünkü şu an boylu boyunca kanlar içinde yatan adamı kurtarmak için soğuk terler döküyordum.

Ozan Karakurt'un arkadaşları ile konuştuktan sonra yukarı çıkarak babamlara küçük bir açıklama yapmıştım. Umut zaten uyumuştu ve kötü birşey olmadığı sürece sabah eve dönmeyi düşünüyordum.

Montumu giydikten sonra arabamın anahtarını alarak Ozan Karakurt'un arkadaşlarını arabamla takip etmiştim. Daha ne olduğunu tam anlayamadan kendimi bir villanın üst katındaki bir odada ameliyat ederken bulmuştum.

İşin komik yanı ise sabah 'seni ameliyat masasına yatırım' dediğim adamı ameliyat etmemdi. En azından beyin ameliyatı değildi.

-Kan hazır- Selim beyin sesi ile ona döndüm elinde bir ünite kan daha vardı. Az önce getirdiği kan yetmemişti. Ozan Karakurt'un kana ihtiyacı vardı ve aynı kanı taşıyorduk, ama Selim bey kanı bulacağını söylediği için kan vermeme gerek kalmamıştı. Zaten kan verdikten sonra yaralı bir adamı ameliyat etmem pek sağlıklı olmazdı değilmi?

Açtığım yaranın son dikişini de attıktan sonra elimdeki eldivenleri çıkartım. Odada bulunan banyoda elimi yüzümü yıkadım çünkü evdeki malzemelerle yaptığım ameliyata yüzüm kan içinde kalmıştı. Odaya dönerek daha önce taktığım kan takviyesini çıkartıp yenisini taktım. Selim beye döndüğümde arkadaşları Caner ve Yeşim girmişti odaya.

-Durumu ne?- sustum.

-İyimi?- sustum.

-Konuşsana ne acıtasyon yapıyorsun!-
Diyen Yeşim'e döndüm. Evet doktorlar bu tür konuşmaları sevmesede onların geleneksel tavırlarıydı. Susup gerilim yaratmasam hatrı kalırdı. Yeşim ve Caner'i es geçerek Selim beye döndüm.

-Durumu hakkında net birşey söyleyemem. Bir ev bir hastaya bakmak için uygundur ama ameliyat için değil. Enfeksiyon kapma riski var. O yüzden çok dikkatli olun.-

-Hastaneye götürmeyiz.- başımı sallayarak onu onayladım. Sabahtan beri aynı şeyi söyleyip duruyorlardı.

-Tamam anladım. O zaman dikkatli bakın ona. Şimdilik iyi, aldığı kan toparlanmasını sağlar, sabaha uyanır diye tahmin ediyorum. Uyandıktan sonra enfeksyon kapmaması için odanın hijyenik olması lazım.

Tamam merak etme hallederim şimdi.- diyen Selim beyle konuşmamızı Yeşim bölmüştü.

-Umarım uyanır yoksa kendine ölümlerden ölüm beğen.- sinirle ona döndüm. Ellerini arkadan bağlamış, dik bir duruşla bana üsten üsten bakmaya çalışıyordu. Bakın çalışıyordu diyorum çünkü ondan uzundum.

Sarı saçlarını başının üzerinde at kuyruğu yapmıştı. Yüzünde makyaj yoktu ve göz altları yorgunluğun renklerini taşıyordu. Bana karşı olan tutumu sinirmi bozuyordu. Alayla gülümseyerek bir adımla dibine girdim.

-Takdiri ilahi artık, diyerek başımı sağ omuzuma yatırdım. -Hayat bu ne olacağı belli olmayan bir dünyada yaşıyoruz. Yani her an tahtalı köyü boylayabilir.- Diyerek tatlı tatlı gülümsedim. Hayır ölmesini istemiyordum. Karın boşluğuna isabet eden kurşunu çıkarmıştım. Ama çok kan kaybettiği için nabzı çok düşüktü.

Ay Işığı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin