Görkem'den
Sena'nın karşısına çıkacağım için heyecandan yerimde duramıyordum. Hatta sabah yanına gidip konuşmayı sabahtan mı başlatsam diye düşündüm ama uykusunu bölmek istemedim.
Şu an dersteyim ama aklımda sadece o var. Ders biyoloji, hoca göz, möz bir şeyler anlatıyor ama benim aklımda sadece onun gözleri var. Masum bakışları, minik yuvarlak burnu, kırmızının en güzel tonu olan dudakları, omzuna düşen saçları...
Nöbetçi öğrenci sınıfa girince oluşan gergin havayla kendime geldim. Nöbetçi, Furkan'ın ve arkadaş grubunun tek tek ismini saydı ve müdürün çağırdığını söyledi. Yedi kişi çıktılar sınıftan ki bu sınıftaki erkeklerin yarısı ediyordu. Kimse ne olduğunu bilmiyordu. Sınıftaki kızlar arkasına dönüp bana ve arkadaşım Eray'a "Noldu?" dercesine baktı. Bilmiyoruz anlamında ellerimizi kaldırdık hafifçe.
Onlar çıktıktan sonra hoca ders işlemeye devam edecekken zil çaldı ve ders bitti. Furkan ve koyunları ancak bir sonraki dersin sonlarında gelebildiler. O dersin bitimindeki teneffüste ise şov başlamıştı.
"Bakın, kim bizi şikayet ettiyse söylesin. Tehdit etmiyorum!" diye bağırdı Furkan sınıfın ortasında. Sınıfa konuşuyor gibiydi ama bunun için fazla göz göze geliyorduk. Benden şüpheleniyordu. Bu çok belliydi.
Ona aldırmadan yerimde Eray'la konuşmaya devam ettim:
"Eray sende bir şiir kitabı vardı."
"Nolmuş ona?"
"Hangi şairindi o?"
Eray biraz düşündükten sonra cevap verdi:
"Özdemir Asaf. Neden ki?"
"Hiç." dedim. Eray tabii ki yemedi.
"Hadi, hadii." dedi bana sırıtarak.
Ona aldırmadan "Bana bakma ben oradayım gibi bir şeyi vardı. Nasıldı o?" diye sordum.
"Sen bana bakma, ben senin baktığın yönde olurum."
"Heh o. Bir daha söylesene, yazayım."
"Hangi kız için bu?"
"Aklıma geldi öyle birden." dedim. Eray kaşlarını kaldırmış bana bakıyordu.
"Söylesene." diye üsteledim.
"Sen bana bakma, ben senin baktığın yönde olurum."
Dediğini hemen önümdeki biyoloji kitabına yazdım.
"Kim için olduğunu söylersen daha güzel şiirler de bulabilirim." dedi Eray.
"Gerekirse söylerim ben sana." dedim.
O sırada Furkan sınıfa konuşmayı bırakıp yanımıza yaklaştı. Çok sinirliydi. Her an patlayacak gibiydi. Eray'ın omzunu dürttü:
"Şşt Bidon, kalk buradan."
Eray biraz kilolu olduğu için Furkan ve koyunları ona bidon diye sesleniyordu. Daha önce ona bundan rahatsız olup olmadığını sorduğumda bir cevap vermemişti.
Eray bana baktı ve bir şey demeden kalktı yerinden. Ona engel olmadım. Sorun çıkacak gibiydi ve Eray'ın başını yakmaya gerek yoktu. Furkan'ın sorunu benimleydi.
Ben duvar tarafında, Eray koridor tarafında oturuyordu. O kalkınca Furkan'la aramda sadece sandalye kaldı.
"Ne oldu-" diye soruyordum ki Furkan ani bir hareketle Eray'ın sandalyesini devirdi ve üstüme çullandı. Oturduğum yerde beni duvara bastırıyordu.
"Ne söyledin hocalara!?" diye bağırdı.
Furkan'ı itip kurtuldum ve ayağa kalktım. O sırada benim oturduğum sandalye de devrildi. Hemen hemen aynı boyda olduğumuz için tam göz gözeydik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hâlâ Otobüste Misin? | Yarı Texting
Genç KurguO da kendisine ne olduğunu bilmiyordu ama ilk gördüğü anda tutulmuştu kıza. Nedense onunla deli gibi konuşmak istiyor ama bir yandan da ona yaklaşmaktan çekiniyordu. En son bir yol buldu bulmasına da... Her şey Sena'nın uzun zamandır bindiği otobüst...