Görkem'den
Ertesi sabah otobüste Sena'yı uyandırmama gerek kalmadan o kendisi uyandı. Bizim birbirimizi görmezden gelme dönemimiz de başlamış oldu.
Mesajlara baktığımda bana görüldü attığını da fark etmiştim. Bu kadar mıydı gerçekten? Açılmak için yanlış bir zamandı, ben de farkındayım ama...
Ama anında hayır demişti. Uzun uzun düşünmeden gelen kuru bir cevap: hayır.
Sanki o gün her şey eskisine dönmüştü. Sena'yla hiç tanışmamışım, hiç konuşmamışım gibiydi. Onu uzaktan izleyip göz göze geldiğimizde gözlerimi ondan kaçırıyordum. Platonik günlerime geri dönmüştüm.
Berbat bir gün geçirdim. En kötü yanı bunun dışarıdan kabak gibi belli olmasıydı. Uykusuzluğun getirdiği göz altı torbaları, asık bir surat, halsizlik, karın ağrısı, baş dönmesi...
Eray dayanamayıp yazılıdan önce "Neyin var?" diye sordu.
"Hiç sorma." dedim.
"Ne olduğunu tahmin edebiliyorum gerçi."
"Öyle mi?"
"Evet. Oğlum ne olmuş olursa olsun kendini böyle salamazsın lan. Kero'nun halini görmüyor musun?" dedi Eray kısık sesle.
Kafamı çevirip Kerem ve Çağan'ın oturduğu tarafa baktım. Kerem uyuyordu. Yaklaşık bir ay önce bir yıllık sevgilisinden ayrılmıştı. İlk haftalar "Bunu bana nasıl yaparsın Merve?" kafasındayken son bir haftadır okula gelip uyuyordu sadece.
Geçen hafta Çağan'la konuşurlarken kulak misafiri olmuştum biraz. Çağan neden sürekli uyuduğunu sorduğunda "Okulda onu görürsem aklıma gelir." demişti.
Çağan da cevap olarak "Lan hıyar, sanki rüyanda da onu görmüyorsun." demişti.
O zaman bana komik gelen bu cevabı hatırladığımda dönüp kendime baktım. Şu halde Kero'dan bir farkım yoktu. Aşk acısıydı bendeki, belliydi. Kendimde değildim. Neredeyse bomboş verdiğim yazılı kağıdı bile beni kendime getiremedi. Hiçbir şey umurumda değildi.
Okul çıkışı otobüste Furkan aylak aylak yanıma gelip "Seninki bugün gelmiş." dedi. Ona boş boş bakmakla yetindim. Şu an Furkan'ın söyleyeceği hiçbir şey durumu daha iyi ya da kötü bir hale sokamazdı. O da anlamış olacaktı ki bana bulaşmadı.
Eve dönerken Sena'yla hiç göz göze gelmedim. Onun da aklında bir şey vardı. Yol boyunca kıpırdamadan camdan dışarıyı izledi.
Bu hali onu ilk gördüğüm anı hatırlattı. Onu ilk gördüğümde çok sinirli mi sevimli mi olduğuna karar verememiştim. İkisi birdendi sanki. Gözleri camdan dışarı bakarken parlıyor, dudaklarıysa mimiksiz duruyordu. Belki sıradan bir yüz ifadesiydi ama ben kafa yorup onu anlamlandırmaya, bir kalıba sokmaya çalışmıştım. "Ne derdi var, neyi bu kadar kafaya takıyor acaba?" diye düşünmüştüm.
Bugün aynı şeyler yine aklımdan geçiyor. Sanırım artık neyi kafaya taktığını biliyorum ama söylemeye dilim varmıyor.
Eve vardıktan yaklaşık bir saat sonra telefonumu kontrol ettiğimde Sena'nın bana yazmakta olduğunu gördüm.
(Sena yazıyor...)
Birkaç dakika sonra o mesaj geldi sonunda.
Sena: Lafı fazla uzatmadan konuya gireceğim. Görkem bence hislerinden emin değilsin. Daha birbirimizi ne kadar tanıyoruz ki? Senin aklındaki Sena gerçek benden çok daha farklı. Sadece benden hoşlandığını sanıyorsun.(17:24)
Siz: Nasıl buna emin olabiliyorsun? (17:24)
Sena: Birbirimizi tanımıyoruz bile
Siz: Birini sevmek ve biri hakkında çok şey bilmek farklı şeyler
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hâlâ Otobüste Misin? | Yarı Texting
Teen FictionO da kendisine ne olduğunu bilmiyordu ama ilk gördüğü anda tutulmuştu kıza. Nedense onunla deli gibi konuşmak istiyor ama bir yandan da ona yaklaşmaktan çekiniyordu. En son bir yol buldu bulmasına da... Her şey Sena'nın uzun zamandır bindiği otobüst...