ÇÖPLÜK

151 4 0
                                    


MASKENİN ARDINDAKİLER




8.BÖLÜM




ÇÖPLÜK









Beyaz bir koridorun ortasında dikilmiş yan yan sıralanan demir kapılara göz gezdirdim. Demir kapıların hepsi kapalıydı ve her kapının köşesinde siyah tabelaların üzerine yazılmış numaralar vardı fakat hiçbirini seçemiyordum. Ne yazıyordu anlayamıyordum.

Ayak uçlarımdan bedenime kadar yükselen soğukla, bakışlarımı bu sefer ayak ucuma indirdim. Ayaklarım çıplaktı, Parmaklarımı hareket ettirdiğim de, aralarının hepsi yaralar ve çiziklerle dolu olduğunu gördüm ama canımı acıtmıyorlardı. Neden oluşmuştu ki ayak parmaklarım da bu yaralar?

Altımda beyaz bir kumaş pantolon, üzerime de aynı renkte gömlek giyindiğimi bakışlarım ve ellerimle teyit ederek anladım. Beyazı severdim ama nedense içimi huzursuz etmişti bu renk.

Kırmızı pabuçlarım neredeydi? Bugün günlerden neydi? Ben kaç yaşındaydım? Hiçbir sorunun cevabı aklımda yokken, tek düşündüğüm, kapalı demir kapıların arkasında kimlerin olduğuydu!

Duvarların yanında açılan kocaman cam pencereler tamamen karanlığa hapsolmuşken, ne odalarda ne de bulunduğum koridorda; sessizlikten başka ve uzayan boşluktan başka bir şey yoktu. Kulaklarıma gelen sadece kireçleri sökülmüş duvarlara vuran rüzgarın uğultusuydu.

İşaret parmağı duvara dayayıp düşmek üzere olan sıvası dökülmeye yüz tutan duvarın açılan kısmına elimi dayayıp parmağımla kazımaya başladım. Kazıdım döküldü, biraz daha kazıdım ve boydan boya söküldü duvarı kaplayan beyaz sıva. Ayak ucuma dökülen tozlar bu sefer, çıplak ayaklarımın üzerine gelmişti.

Arkamdan gelen ayak sesleriyle, sıvasını sökmeye çalıştığım duvarda hareketimi durdurup devam etmedim. Ayak sesleri yaklaştıkça yüzümdeki ifade de değişmeye başladı. Gergin değildim, korkmuyordum sadece yalnız kalmayacağımı bildiğim için gelen kişiyi sadece merak etmeye başlamıştım. Adımları yaklaştıkça, kafamı yan tarafıma çevirip kaşlarım çattım. Yavaşça bakışlarımı sesin geldiği yöne doğru çevirdiğimde, tahmini sekiz dokuz yaşların da bir kız çocuğunun elinde tuttuğu, ne olduğunu anlayamadığım şeyle durup bana bakıyordu.

Fakat elindekini de, göremediğim sayılar gibi onu da seçemiyordum. Yüzü bulanık görünüyordu, yüzü yok gibiydi. Ellerimi gözlerime çıkarıp sertçe ovaladım. Tekrar kız çocuğuna baktığım da yüzü yine aynıydı.

Bir adım bana doğru atınca, parmağımı duvardan çektim ve ayaklarımın önüne yine kireç kırıntıları döküldü. Yüzü silik, zayıf, esmer, uzun dalgalı saçlarını omuzlarından aşağıya atmış kız çocuğuna bakarken, zar zor görebileceğim bir şekilde bana tebessüm ediyordu. Fakat bu benim göz yanılmam bile olabilirdi çünkü gülüşü seçilmiyordu. Bakışlarım bu sefer ayağına giyindiği kırmızı pabuçlarını buldu. Çok hoş görünüyorlardı ve çok temizdi.

"Niye orada duruyorsun?" dediğimde başımı tekrar oynadığım duvara çevirdim. "Yanıma gelsene." Benden küçük duruyordu, belki de zayıf olduğu için öyle görünüyordu bilmiyorum. Hiçbir şey yemiyor muydu bu kız?

Saçlarımın kökünde hissettiğim sıcak esintiyle, refleks olarak yerimden sıçrayıp arkamı döndüm. Kız çocuğu tam önümde durmuş ayaklarımın önünde sadece birkaç santim mesafe vardı. Nefesim derinleşirken, kız çocuğunu bu kadar yakından görmeyi beklemediğim için korkmuştum. Hangi ara yanıma geldiğini anlayamadım!

MASKENİN ARDINDAKİLER (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin