- 2 -

67 5 7
                                    

"Birinci hafta" niki kitabına birşeyler karalıyordu ve battaniyesine daha da çok yaklaşıyordu. Yakınında olan masanın üstündeki kahvesini alıp yudumlamıştı.
Niki kendini çok yorgun hissediyordu. Çöpçatanlık işini yaparken ortalıkta dolanmanın ne kadar aptalca olduğunu yeni
fark etti, ancak pişmanlığı uykuya dalıp uyandığını hissettiğinde geri geldi.

"Odaklan niki!" Yazdığına dikkat etmeye çalışarak hafifçe yanağına vuruyordu.
Niki'nin yeni çöpçatanlık görevine tek başına başlamasının üstünden 2 gün geçmişti bu...bunu nasıl ifade edebilirdi
garip?, tuhaf? Aklına ne gelirse gelsin şuan olduğu durumu hiçbir kelimeyle ifade edemiyordu. Belki de bu hissettikleri jake'in arkasından gizlice yaptığı için olabilirdi ama her şeyi onun için yapıyordu.

Minsong ve jake için yapıyordu.

Dürüst olmak gerekirse niki bu durumdan pek hoşlanmamıştı. Niki kendine biraz cesaret toplamaya ve bu durumda pişmanlık duymadan başa çıkmaya zorladı.
Bunun bitmesine ve herşeyin normale dönmesine birkaç hafta kalmıştı. Tabiki jake'in bir erkek arkadaşı olacağı gerçeği dışında.

"Peki, nasıl bir ilerleme kaydettik?" Niki kitabı dizlerinin üzerine koydu. Kalemin ucunu kitaba vurarak ritmi yapmaya başladı. Niki yazdığı notlar hakkında memnun bir şekilde gülümsüyordu
"Ve jake hiçbirşeyden şüphelenmiyor."

"Japonca yazmayalı uzun zaman oldu değil mi?" Niki, yazdığı notların jake'in okumaması için, jake'in bilmediği ama kendisinin çok iyi bildiği dili yani japonca'yı bu yüzden seçmişti.

Niki battaniyeyi kendine daha da çok yaklaştırmıştı, çünkü bir rüzgarın kendi vücudunda süzüldüğünü hissetmişti.
"Neden birden bire bu kadar soğuk oldu?"
Gözleri bu ani esintinin kaynağını arayarak odanın içinde dolaştı. Bir süre sonra vücudunda hissettiği soğuk esintinin yerini sıcaklık almıştı. "Sadece uyumak istiyorum-"
Niki daha sözünü tamamlamadan hissettiği sıcaklığın yerini tekrar soğuk esinti almıştı.
Niki sinirle etrafa bakmıştı ve açık pencere görmüştü.

"Haziran ayında nasıl yağmur yağar?!"
Niki çileden çıkıyordu ama sakince geri yatağına doğru ilerledi. Battaniyesine tekrar gömüldü ve telefonunu eline almıştı.
"Ha, jake?" Sürpriz bir şekilde jake'ten mesaj gelmişti. Niki hemen cevap verdi.

Jake
-Yağmur yağdığı için iptal edecek miyiz?
-Hastalanmanı istemiyorum.

Niki
-Ne demek istiyorsun?

Niki jake'in neyden bahsettiğini merak ederek heyecanla jake'in cevabını bekliyordu.

Jake
-Parka gidip biraz futbol oynayacağımızı biliyorsun.
-unuttun değil mi?

Niki
-çok fazla yağmur yağıyor, ama hala gidebiliriz.

Jake
-tamam 10 dakikan var.

Niki üstündeki battaniyesini kaldırıp yatağa düzgünce koymuştu ve yataktan kalkıp aynanın önüne geçip kendini kontrol etti.

Memnun bir şekilde sırıtıyor ve geniş bir gülümsemeyle kapıdan çıkmıştı. Beyaz converse ayakkabılarının bağcıklarını sıkıca bağlayıp evden çıkmıştı.

Dürüst olmak gerekirse yağmurun hafif damlası vücuduna gelince biraz tedirgin oluyordu. Ama kısa sürede tüm bu herşeyin biteceğini umuyordu. Niki şu anda herhangi bir olumsuzluğu görmezden gelmek için elinden geleni yapacaktı çünkü birinin aşk hayatıyla uğraşırken dikkatli olmalıydı.

Çünkü en basit yanlışlar bile kalbin
arzusunu tamamen değiştirebilirdi.

Jake, niki'nin ona doğru yürüdüğünü fark ettiğinde gülümsemişti. Niki, jake'e doğru dönüp "Süpriz kişi henüz gelmedi mi?" demişti. Jake,"henüz değil" ıslak saçlarını karıştırarak konuşmuştu. "Bana ne zaman söyleyeceksin kim olduğunu?" Niki ayağındaki topu bir ileri bir geri oynatarak sormuştu.

Jake, "Bekleyip görmen gerekiyor,yoksa süpriz olmaz".demişti.

Jake futbolu seviyordu, bu onun yaşam hayatı gibi olmuştu. Bu sporu ölesiye seviyordu. Futbol jake için üzücü günde gelen mutluluk gibiydi.

"Bahsettiğin kişi minsong mu?" Jake niki'nin ifadesinin hafifçe değişmesini izlemişti. Jake iç çekişle başını onaylarcasına sallamıştı.

Niki hemen konuşmaya başlamıştı
"Senin ve minsong'un birçok ortak noktası var, futbol gibi" jake biraz şaşkınlıkla niki'ye bakmıştı "minsong'un futbol oynadığını bilmiyordum" demişti.

"Merhaba jake, merhaba niki" minsong kibarca selam vermişti.
"futbol oynayacak mıyız?"

Jake hemen söze girmişti "evet,ben ve niki biraz önce hızlı bir antrenman yaptık." Minsong'un yanına geçerek "dikkatli ol yerler kaygan düşmek istemezsin." demişti.

Jake bir anlığına arkalarından gelen niki'ye bakmıştı, daha deminki gibi sıcak gülümsemesi ve neşesi hiç yoktu. Jake niki'ye yaklaşarak "hala yorgun musun?" demişti. "Hayır" diye karşılık vermişti niki
"Sadece sen ve minsong çok iyi anlaşıyordunuz bende aranıza girmek istemedim." Jake onaylarcasına başını sallamıştı.

Jake biraz ilerleyip topu minsong'a atmıştı "başlamak ister misin?" Minsong jake'e kocaman gülerek "elbette" demişti.

Minsong içinden jake bu kadar tatlıyken oyuna nasıl odaklanabilirim diye düşünmüştü. Minsong jake'e doğru koşarken yüzünün ne kadar da güzel olduğunu düşünüyordu.

"Minsong-" jake hızlıca minsong'u yakalıyor
gözlerini kırpmadan ayakları topa takılıp düşmüştü. Jake onu ayağa kaldırmıştı
"İyi misin?,yaralandın mı?"

Minsong sadece "hayır iyiyim" diyebilmişti.
Jake'in yüzüne bakmayı cesaret edemiyordu. Jake ona gülümsedikten sonra niki'ye bakmak için arkasına dönmüştü, anlaşılan telefon da işi vardı.

"Su şişesini alacağım sadece bir saniye bekle lütfen" minsong yanıt verme fırsatı bulamadan jake oradan uzaklaşıp niki'nin yanına gitmişti.

"Hey niki" niki telefondan başını kaldırıp jake'e bakmıştı. "Evet" gülümseyerek cevap vermişti. Jake niki'ye bakarak
"Minsong yaralandı onu eve bırakacağım."
niki yavaşça mırıldanmıştı,

"Peki..."

KEYİFLİ OKUMALAR
Umarım beğenmişsinizdir☆

▪︎Bir Çöpçatanla Eşleştirme▪︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin