- 7 -

29 4 2
                                    

Parlayan tek kişi jake değildi.

Niki kız kardeşinden kendisine de makyaj yapmasını istemişti. Ama yeni görünümünü ona sorduklarında ne diyeceğini bilmediği için arkadaşlarından gizlenmeye çalışmıştı.

"Neden bir restorana gitmek yerine barbeküye gitmeyi kabul ettiğimizi anlamıyorum." Niki başını salladı ve sunghoon'u gitmek için can attığı rastgele bir barbekü dükkanının kapısını açmıştı.

"Barbekü sevmez misin?" Jake başını yana eğmişti. İkili bir masa ararken niki omuzlarını silkmişti. Jake niki'ye bakarak,
"Biliyorsun bungeoppang satıyorlar." Niki'nin gözleri irileşmişti.

"Ne... gerçekten mi?" Niki beş kişilik masada jake'in yanına oturmuştu, gözleri hâlâ heyecandan iri iri açılmış halde,
"Ve sen bana söylemeyi düşünmedin mi?" demişti.

"Evet, zaten bildiğini sanıyordum." Jake, niki'nin sorusuna cevap vermişti. Niki önceden hazırlanmış limonatayı masanın üzerine koymuştu ve küçük bir yudum almıştı. "Bugün minsong'u gördün mü?" Kaşını kaldırıp jake'i dürtmüştü.

"Evet, onu her yerde görüyorum." Jake uzun bardak limonatasının pipetini çevirerek limonatanın tadını dudaklarının arasına almıştı. İkili arasındaki sessizliği jake bozmuştu. "Tamam güzel, bugün gerçekten hoş görünüyordu ve evet, makyajını fark ettim, apacık ortada," niki gülmüştü.
"Minsong hakkında konuşmaktan utanıyorsun değil mi?" demişti.

"Ben utanmıyorum sadece sen utanıyorsun."
Jake, gülen niki'ye dik dik bakıyordu.
"En iyi arkadaşlarında yaptığı bu değil mi?"
Çenesini avcunun içine yaslıyor, dudaklarından yarım bir sırıtış oynuyordu.

"Gerçekten mi?" Jake soru karşısında kaşını kaldırmıştı. "Peki o zaman neden bana kendi makyajından bahsetmedin?"

"N- ne sen neden bahsediyorsun? Ben hiç makyaj yapmadım," niki umursamaz bir tavırla başını sallamıştı ve jake'e göz devirmişti. "Emin misin?, çünkü saçın düne göre çok güzel görünüyor." Jake, karşısındaki utanmış çocuğa gülüyordu.

"Ah, öyle mi?" Niki saçına dokunmuştu.
"Peki makyajın minsong'da işe yaradı mı?"
Jake bardağındaki pipet ile oynarken niki'ye cevap vermişti. "Sadece yeni görünüşümü beğendiğini söyledi." Jake pipet ile oynamayı bırakıp bakışlarını etrafta gezdirmişti. "Ona, yani minsong'a karşı ne hissettiğimi bilmiyorum" niki gözlerini genişleterek "artık ondan hoşlanmıyor musun? Beğenmiş gibi mi beğenmemiş gib-"

"Bilmiyorum, tamam mı?" Jake birdenbire niki'yi terslemişti. "Hımm, anladım" niki daha çok uzatmadan cümlesini kısa kesmek istemişti ama dayanamayıp geri söze girmişti. "Daha minsong'a karşı duygularını bilmiyorsun ama benden yardım mı istiyorsun? Kimse minsong yerine bana aşık olmanı istemiyor jake" demişti. Jake karşısındakine dönüp "birbirimizi sevmemizin tuhaf olacağını söylediğini sanıyordum?" Jake şaka yapıyordu ama soru niki'yi susturmuş gibi görünüyordu.

"Demek istediğim-"

"Geç kaldığımız için özür dileriz." Sunoo aniden sözün arasına girmişti, el sallayarak sunghoon ile ikiliye yaklaşmıştı. İkisi yan yana oturuyordu,
"daha sipariş vermediniz mi?" demişlerdi.

"Ah, minsong'un geleceğini tamamen unutmuşum, ne kadar aptalım" jake telefonunu hızlıca cebine koyup niki'nin bileğini tutmuştu. Arkadaşlarına veda edip oradan ayrılmışlardı.

°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°

Jake hızla odasına koşmuştu, odaya girerken parmakları hâlâ niki'nin bileğindeydi. Aniden niki'nin bileğini bıraktı ve odanın etrafında dağılmış eşyalarını toplamaya başlamıştı.

"Jake, neden temizlik yapıyorsun ve neden bu kadar gerginsin? Uyku dolu niki'nin ağzından sessiz bir esneme kaçmıştı. Ceketi omzundan kayıyordu ve saçları dağınıktı.
Yaşlı olanı izlerken sol gözünü ovuşturuyordu. Tekrar esneyerek "gerçekten... yoruldum."

Jake arkasına dönmüştü ve neredeyse uyurgezer olan niki ile çarpışacaktı. Niki'nin yıpranmış göründüğünün farkında bile değildi. "Ü-üzgünüm niki, minsong on dakika sonra gelecek" jake hafif bir gülümsemeyle niki'ye bakıyordu ve rafları düzenlemeye geri dönmüştü. "Saat kaç?" Kendi kendine mıraldanıyordu.

Sarı saçlarını kısılmış gözlerinin önünden çekerek, "peki ya animasyon film listemiz?"
Gözleri bulanık halde Jake'e doğru yürümüştü. Bulanıklığı gözlerini kırpıştırırken dudaklarında bir somurtkanlık oluşmuştu.

"Ah, bunu tamamen unutmuşum" jake içini çekip başını sallamıştı. Masayı temizlemeye devam etti. Bir süre sonra arkasına dönmüştü ve gördüğü manzara içini ısıtmıştı, niki, jake'in yatağında uyuya kalmıştı.

Jake, niki'yi uyandırıp onu çöpçatanlık üzerinde çalıştığı ve ne kadar süre ayakta kaldığı zamanları hatırladığında jake'in dudaklarında nazik bir gülümseme oluşmuştu.

"Sen ve minsong için biraz yemek yaptım."
Niki, jake'e doğru yürümüştü ve mutfakta taze bırakılmış yemekleri göstermişti.
"Bulaşıkları halletin mi?eğer halletmediysen ben yapabilirim zaten benim için çok şey yaptın." Jake, karşısındakine teşekkür ederek konuşmuştu. Niki,"hallettim bile ve hiç sorun değil yardım etmeyi seviyorum." Jake niki'ye bakarak,"başka bir konuda da
yardım edebilirsin." Niki ne olduğunu anladığında, "ah, biliyorum sana minsong'a karşı ne hissettiğini anlamana yardım etmek için nasıl flört edileceğini göstereceğim." Jake hafifçe kıkırdayarak,
"Birdenbire mi?" Niki onaylayarak başını sallamıştı.

"Hımm tamam o zaman, eğer eminsen..." jake'in sözleri bir fısıltıya dönmüştü ve niki'ye bir adım daha yaklaşmıştı. Niki nefesinin kesildiğini hissetmişti ve aralarındaki boşluğu hiç düşünmeden kapatmıştı.

"J-jake" niki'nin söyleyebildiği tek söz buydu. Gözleri jake'in yüz hattına baktığında daha da çok kızarıyordu. Mesafenin ne kadar az olduğunu fark ettiğinde daha da çok utanıyordu.

"Evet?" Sözünün tenine değdiğini hissedebildiğine yemin etti, bu gıdıklama hissi niki'nin gözlerini kısmasına neden olmuştu. "Neden bu kadar..." jake'in hafifçe hareket ettiğini ve eskisinden daha az göründüğünü hissedince aniden durmuştu.
"...yakın mı?" demişti.

"Neden?" Birşeyler mırıldanıyor, başını yana eğdikten sonra dudağının kenarı yukarı doğru kıvrılarak hafif bir gülümsemeye dönüşmüştü.

"Bana gülümsüyor musun?"

"Ah bu işlerde gerçekten iyi değilim." Jake kendini geri çekmişti ama o bunu yapmadan niki parmağını jake'in bileğine dolayıp onun yakınlığı bozmasına engellemişti.

"Hayır, gerçekten iyisin." Niki, jake'i neşelendirmeye çalışıyordu.
"Niki, ben daha önce hiç randevuya çıkmadım ve ben daha önce hiç birini öpmedim." sözleri fısıldamaya dönüşmüştü.
İkisinin gözleri bir anlığına buluşmuştu.

"Jake..." niki, jake'in bileğini daha da sıkı tutarak,"bunun hakkında çok düşünme tamam mı?"

Tak tak

İkili birbirlerinden ayrılıp nefes nefese kalmışlardı. Jake yemek masasına yaslanırken niki saçlarını geriye doğru tarıyordu. Niki odadan çıkarken tek bir kelime dahi etmemişti.

Okuduğunuz için teşekkürler
Umarım beğenmişsinizdir☆

▪︎Bir Çöpçatanla Eşleştirme▪︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin