- 9 -

23 2 0
                                    

"Neyin bu kadar uzun sürdüğünü merak ediyordum?" Niki omzunu jake'e çarpmıştı, kaşları çatılmıştı ama şakacı sırıtışı ses tonundaki öfkeyi yok etmişti.

"Hey niki" diye seslenmişti jake eli ile telefonunu ararken. "Saat kaç?"

"Saat neredeyse 4:30, ah-" Bunu fark edince ikisinin de ifadesi düşmüştü. Sarışın olan onu sakinleştirmeye çalışırken jake tamamen çıkdırmıştı.

"Hayvan barınağına gitmem gerekiyor tıpkı şimdi olduğu gibi!" Niki'yi iki omzundan tutarak sallıyordu. Aniden genç olanı bırakıp hızlı adımlarla yürümeye başlamadan önce sessizce mırıldanmıştı.
"Eve tek başına gitmekten çekinmezsin
değil mi?" Ona zayıf bir gülümsemeyle karşılık vermişti.

"Ama bugün çöpçatanlığa gitmemiz gerekmiyor muydu?, üstelik bir daha evde yalnız kalmak istemiyorum." Diye ekledi jake'in yanına giderek.

"Annemle babam bugün evde, yalnız değilsin." Niki nasıl tepki vereceğinden emin olamıyor, fark edilmeden başını sallarken midesinde rahatsızlık duygusu oluşmuştu.

Jake, niki'nin bileğine bakıyordu bilekliği güneşin altında hafifçe parıldıyordu.
"Koşman gerekecek!" Niki daha neler olduğunu anlayamadan jake onu bileğinden çekiyordu.

Niki'nin gözleri kırmızı bileğine iniyordu. Yüz hatlarının tatlı bir gülümsemeye dönüşmesini ve tüm hayvanları selamlayan jake'i takip etmesini dikkatle izliyordu.
Niki etrafına baktıkça biraz tanıdık gelen yabancı yerle ilgili herhangi bir anıyı hatırlamaya çalışıyordu.

"Daha önce buraya gelmiştin değil mi?" Omzunun üzerinden bakmıştı. Niki yanıt olarak omuz silkmişti.

"Hımm, tanıdık geliyor ama uzun zaman oldu." Ensesinin arkasını ovuştururken hafif aralık olan dudaklarından yumuşak bir kıkırdama çıkıyordu. Jake ise o sırada etrafına toplanmış bütün hayvanları sevmek için diz çökmüştü.

"Vay canına, seni buraya en son iki yıl önce getirdiğimin farkında değildim." Niki dikkatle jake'in bulunduğu kulübeye girip köpeklerden birini sevmek için diz çökmüştü.

"Bisco'yu buradan almadın mı?" Parmaklarını önündeki tüylü köpeğin sırtında gezdirmeden önce hızla niki'ye bakmıştı.

Niki yavaşça başını sallamıştı. "Henüz başka bir evcil hayvan almamış olmana şaşırdım."
Niki, jake'in bir evcil hayvanla nasıl güzel ve dikkatle ilgilendiğini yakından izliyordu. Jake insanların dikkatini nasıl çekeceğini gerçekten biliyordu, işe yaramış olmalı ki köpekler havlamaya başlıyordu.

Niki, Jake gibi normal olmanın nasıl bir şey olduğunu merak etmişti, belki midesine düşen rahatsızlık duygusu kıskançlıktı. Dur!
bunu daha öncede demişti. Düşünceleri birbirine girmişti. Parmakları bilinçsizce önündeki köpeğin tüylerinde geziniyordu.

Ancak o zaman jake'in parmakları yavaşça dizine sürttüğünü fark etmişti. Bunu her fark ettiğinde sıcak bir gülümseme onu bekliyordu. Gözleri bu küçük hareketle yumuşamıştı. Ve aniden, kafasındaki düşünceler kaybolmuştu.

"Teşekkürler," diye mırıldanıyordu jake, dudaklarını yalayarak, hâlâ kot pantolonunun üzerinde daireler çiziyordu.

Niki dudaklarında şakacı bir gülümseme beliriyor ve kendisine yapışmış gibi görünen beagle yavrusunun kulaklarını kaşıyordu. "Layla kimin evcil hayvanıydı, senin mi yoksa kardeşlerinin mi?"

"Eğer layla benim olmasaydı o zaman evimde tutmazdım." Niki, sorduğu soru karşısında gülmüştü.

"Hadi jake kedi yavrularının yanına gidelim." Niki heyecanla jake'e doğru dönmüştü. Jake'e baktığında çok istekli görünmüyordu ama jake'in bileğinden tutup onu oturduğu yerden kaldırmıştı. Jake onun bileğini tutan sıcak dokunuşa bakıyordu. İçini istemsizce mutluluk duygusu sarmıştı.

İkili kedi yavrularının yanına gelmişti. Niki jake'in bileğini bırakıp kedileri sevmeye gitmişti. Önündeki yavru kedilere mama veriyordu. Jake," hey niki, önündeki yavru kedilere benziyorsun" jake ilk önce yavru kedilere sonra da niki'ye bakıyordu.

"Ben mi?" Niki kendini düzeltip "Çok tatlı göründüğümün farkındayım ama ben yavru kedilere benzediğimi sanmıyorum."

Jake başını sallamıştı ve yavaş yavaş yataklarından çıkan yavru kedilerden birini okşamıştı. "Gözlerin, gözlerin benziyor."
Niki önündeki yavru kedinin gözlerine bakıp "gözlerimin küçük olduğunu mu söylüyorsun?" Niki şaşkınlıkla sormuştu.

"Yorum yok-"

"Jake!" Niki, jake'in omzundan itmişti.
"Hadi buna son verelim" jake kaşlarını çatmıştı. "Ne demek istiyorsun?"

"Senin minsong'la randevun yok mu?" Niki'nin aniden sorduğu bu soru jake'in
tamamen telaşlanmasına neden olmuştu. Soruyu cevaplamaya pek istekli görünmüyordu.

"Antrenmana gidemedik ve bizde bu yüzden bir ağaca yaslanıp içecek içtik ve konuştuk."
Jake oturma pozisyonunu değiştirerek
"Yağmur yağmaya başladı bu yüzden eve gitmek zorunda kaldık." Jake'in dudaklarında bir gülümseme belirlenmişti.

"Peki ya senin ilişkin?" Jake başını okşadığı gri kediden kaldırıp niki'ye bakıyordu.
"N-ne demek istiyorsun?" Niki kekelemişti.
"Demek istediğim, en azından biraz olsa da ilgi duyduğun biri olmalı." Jake, niki'nin ne yaptığına bakıyordu.

"H-hayır" diye kekelemişti aniden "tabii ki
Hayır."

"Bahar tatilinden sonra jungwon'u grubumuza davet eden sen miydin?" Jake dalga geçiyordu. Ama niki'nin yüzünde telaş vardı.

"Öyle değil tamam- hepsi bu kadar değil!" Jake'in yüz ifadesinin değişimini izlerken aniden bakışlarını indirip ses tonunu yumuşatarak,
"ö-özür dilerim, sadece...boşver."

"Niki..." jake niki'ye bakıyordu niki aniden jake'e bakmıştı ona baktığını bile fark etmemişti. Bakışlarını tekrar önündeki gri kediye çevirmişti.

"Lütfen," jake'in konuşmasına başlamadan durdurmuştu. "Önemli değil tamam." Jake konuşmaya başlamıştı,
"Bu konu hakkında konuşmak istemiyorsan sorun değil."

Jake, "artık gitmemiz lazım" Oturduğu yerden kalkıp niki'ye elini uzatmıştı.
Jake'in eliyle kendini yukarı çektiğinde
"Teşekkürler" diye mırıldanmıştı. Gözleri kısa bir süreliğine tekrar buluşmuştu ve niki'nin midesinde biraz rahatsızlık oluşmuştu.

Okuduğunuz için teşekkürler
Umarım beğenmişsinizdir☆

▪︎Bir Çöpçatanla Eşleştirme▪︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin