- 21 -

17 2 0
                                    

Jake yaz tatilinin bu şekilde başlayacağını hiç beklemiyordu.

Niki son birkaç aydır en mutlu kişi gibi görünüyordu. Jake, niki'nin onu bu kadar mutlu edecek şeyin ne olduğundan pek emin değildi ama bunu onun için gerçekten neden önemli olduğunu sormak da istemiyordu.

Niki'nin mutlulukla dolup taşmasına daha da sevinmişti. Bu da ekstra parlak gülümsemeler ve sarılmalar aracılığıyla mutluluğun bir kısmını onunla paylaşabileceği anlamına geliyordu.

"Hâlâ aç mısın?" diye soruyordu niki, parmaklarını uyluğuna vurarak. Gözlerini oynadıkları masa oyunundan ayırmıyordu.

"Hayır, peki sen?" Jake zarı atıp yavaşça oyuna devam ediyordu. Niki, "Hayır, elimde ikinci sandviçim kaldı o yüzden isteyebileceğini sandım."

"Bunu sonraya saklayabilirsin" jake oturduğu yerden kalkıp niki'nin tabağını almıştı. "Ben tabağı aşağı indireceğim, ve sakın kartlarıma bakma."

Niki gülmüştü. "Tamam bakmayacağım."
Jake, parmaklarıyla oynayan niki'ye bakmıştı ve dudaklarında bilinçsiz bir gülümseme yerleşmişti.

Jake, soğuk aralık kapıyı yavaşça iterek merdivenlerden hızla aşağı inmişti. Mutfağa geldiğinde ışığı açmıştı. Sandviçi buzdolabının içine indirmişti. Arkasına döndüğünde bu ona niki'yi ağlarken bulduğu zamanı hatırlatmıştı.

Mutfak kapısını arkasından çarparak kapatmıştı. Dudaklarında somurtma vardı ama aklına niki ile beraber masa oyunu oynadığı gelmişti. Hızlıca merdivenlerden yukarı koşmuştu.

"Hey jake! Bir şaka duymak ister misin?"
Niki, bacaklarını uzatıp yere rahatça oturmaya çalışıyordu.

Jake başını sallamıştı. "Birdenbire mi?" Jake oturacak rahat yer bulduğunda parmaklarını saçlarının arasından geçirmişti ve niki'nin yanına oturmuştu.

"Eğer seni güldürmeyi başarırsam o zaman benim için bir şeyler yapmalısın." Niki mırıldanmıştı. "İnekler neden çan takar?"
Jake merakla niki'ye bakıyordu. "Neden?"
"Çünkü..." avcunun arasından gülümsemesini kapatıyordu.
"Çünkü onların kornaları çalışmıyor."

"Ben-ben" diye kekelemişti jake. "Ben gerçekten yaptığın şakayı anlamadım yani bu yüzden senin için bir şey yapmama gerek kalmadı." Gülümsemişti.

"Gülüyormuş gibi yapamaz mısın?" Niki somurtmuştu.

Jake, "eğer gülseydim benden ne isteyecektin?" Gözleri pencereden güzel görünen gün batımına kaymıştı.

°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°

"J-jake?" niki, jake'in yatağında doğrulup bacaklarının üzerine beyaz ince bir battaniye sererek doğrulmuştu. "Neden hâlâ uyanıksın? Tekrar uykuya dön çünkü sabah yorgun olmak istemezsin." diye esnemişti.

Bu niki'nin jake'i tek başına yıldızlara bakarken yakaladığı ilk sefer değildi. Ama peki neden bunu yine tek başına yapıyordu.

Muhtemelen diğer insanlara yardım etmekle çok meşgul olduğu içindi. Yıldızlara bakmak istediğinde genellikle bunu ona söylerdi. Bu yüzden kendi başına uyumasına izin vermesi biraz acı veriyordu.

"Jake, hâlâ pencereden dışarı bakıyorsun." Niki esnemişti ve tam jake'in yatağına tekrar uzanmak üzereyken jake cevap vermişti.

"Özür dilerim" diye mırıldanmıştı jake. Ama arkasına döndüğünde sesi fısıltıdan ibaretti.
"Neden üzgünsün?" Niki kendini zorlayarak ayağa kalkmıştı. Yalnızca gece gökyüzünün aydınlattığı ve ona garip bir şekilde rahatlatıcı gelen karanlık odaya girmişti. Battaniyeyi bir tarafa fırlatırken gözünü ovuşturmuştu.

▪︎Bir Çöpçatanla Eşleştirme▪︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin