Niki sınıftan çıkıp eve dönerken sıcak teninde serin esintiyi hissettiğinde gülümsemişti. Duvarlara yaslanıncaya kadar dolup taşan okul kalabalığında koşuşturmanın arasından geçmeyi başarmıştı. Karşısında sunoo'yu görmüştü.
Ona el sallamıştı. Sunoo niki'ye doğru koşmuştu. "Bugün mutlu görünüyorsun, sonunda jake ile barıştın mı?""Evet" diye sarı saçlarıyla oynayan niki, jake'in onu plaja götürdüğü zamanı hatırlamıştı. "Jake benim en iyi arkadaşım ve hep öyle kalacak." Niki kolyesiyle oynadığını fark ettiğinde yanakları hafif bir kızarmaya başlamıştı ve hemen kolyeyi gömleğinin içine koymuştu.
"Ah, tamam..." sunoo gülümsemişti.
"Peki diyelim ki jake senin erkek arkadaşın ama sen onun sonzuza dek ve tek en iyi arkadaşın olacağını söylemeyi her zaman seviyorsun değil mi? Peki bu durumda jake senin erkek arkadaşın mı olucak yoksa en iyi arkadaşın mı olacak?"Niki bu soru karşısında nasıl tepki vereceğini şaşırmıştı. Sunoo'nun aklına bu sorular nasıl geliyordu. Yüzünün her yerinin kızardığına çok emindi. Niki cevap vermeden önce cümleyi kafasında dinlemeye çalışıyordu. Ama aniden aklına kumsalda geçirdikleri zamanlar gelmişti.
Uzun uzun düşünmüştü. Niki soruyu doğru bir şekilde cevaplamaya neden bu kadar odaklandığından emin değildi.
"Ah...evet jake benim yine de en yakın arkadaşım olurdu." Niki soğukkanlılıkla cevap vermişti. Ama içinde duygusal bir sallantı vardı.
Sunoo bu cevaba karşılık başını sallamıştı.
Niki sunoo ile biraz daha konuştuktan sonra artık ayrılmaları gerektiğini anlayınca el sallayıp oradan gitmişti.
°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°
Niki, Yoo Mi'nin evine ulaştığında oldukça tuhaf hissediyordu. Jake'in evinde kalmaya başlamıştı yani onun evinde kalmayalı o kadar da uzun zaman olmamıştı. Ama yine de son derece tuhaf hissettiriyordu. Jake antrenmandayken kendini çok yalnız hissetmemek için Yoo Mi'nin yanına gelmeye karar vermişti. Ancak hem konon hem Yoo Mi dışarı çıkıp onu evcil hayvanına bakmasını söylemişlerdi.
Niki'nin bisco'su vardı ve jake'in arkadaşlığını tercih etse de aslında ihtiyacı olan tek şey buydu.
O akşamı hâlâ dün gibi hatırlıyordu, eve dönerken biraz daha gri görünen altın renkli kumlara çarpıp ağlayan dalgalar, rahat bir sessizlik içinde geri dönerken parmakları birbirine kenetlenmişti.
Ağzından çıkan kelimeler kafasında tekrar tekrar canlanıyordu. "Hâlâ minsong'u seviyorsun değil mi? Eğer seviyorsan o zaman onun peşinden git."
Jake cevap veremeden yüzünde gözle görülür bir tepki göremeden misafir odasına gitmişti. Ne diyerek cevap vereceğini merak ediyordu ama belki böylesi daha iyiydi.
Bu şekilde daha iyi olması gerekiyordu.İşler bulanıklaştığında çöpçatanlığı tamamen unutmuştu ve duygularının onu yaralayan ana planına yayılmasına izin vermeye başlamıştı. İlişkilerini ve aynı hataların tekrarlanıp tekrarlanmayacağı konusunda onu sürekli endişelendiriyordu.
Günler normal bir şekilde geçerken jake'in de kendisi için aynı şeyleri hissedip hissetmediğini merak etmişti. Onun sıcak, rahatlatıcı, kalp şeklindeki gülümsemesi, en ufak bir şeye bile gülmesi ve sonra öpücükleri, okşamaları... onun etrafında ne kadar da güzel görünüyordu.
Ama her seferinde doğru olmayan şeyleri düşünmeyi bırakmak için başını sallayarak şaşkınlıktan hızla kurtuluyordu. Bu sadece anlayamadığı bir şeydi.
Yutkunmuştu. Yaz sonundan önce bu karışıklılığı düzeltmesi gerekiyordu. Aksi takdirde muhtemelen iyi şeyler düşünemeyecekti. Başını sallayarak bir süre bisco'yla oynamaya karar vermişti.
"Hey" nefes nefese bir ses bağırmıştı niki'ye.
"N-niki" diye boğulmuştu. Niki kimin olduğunu anlayınca gözleri büyümüştü.Sanki yukarıdaki tanrı onun planlarını duymuş ve onu plansız bir duruma atmıştı.
Yanına gelmesini istediği kişi gelmemişti. Onun yerine Jungwon gelmişti. Sunghoon'la falan olsaydı sorun olmazdı ama hayır, yalnız gelmişti. Bu olaydan sonra hiç yalnız konuşmamışlardı."Bana mesaj atacağını söylediğini sanıyordum." Jungwon, niki'nin kapıyı açmaya çalışmasını ve anahtarlarla oynamasını izliyordu.
Bu hatayla yüzleşmekten neden bu kadar korktuğunu bilmiyordu. Oturup konuşmak neden bu kadar zor geliyordu.
"İçeri girebilir miyim?" Jungwon boş evin içine bakarken sormuştu. Niki sadece başını sallamıştı.
"Neden bana mesaj atmadın niki?,tuhaf bir durumda olduğumuzu biliyorum ama hâlâ arkadaşız değil mi?" diye sormuştu jungwon
"Durum o kadar da kötü değil...sadece kötü,
çünkü sen bundan kaçmaya devam ediyorsun." diye mırıldanmıştı niki.
Jungwon,niki'nin konuşurken okşadığı bisco'ya bakarak konuşmaya başlamıştı.
"Çok uzun zaman oldu ve eğer konuşmazsak durumu daha da kötüleştireceğiz."Jungwon konuşmasına devam etmişti.
"Hiçbir şeyi doğru düzgün yapmadık bile...
Jay biz daha bir şey yapamadan her şeyi anladı ve ben bile emin değildim,sen bile emin olmadığını söylemiştin o yüzden sadece konuşursak, anlaşabiliriz-"Kapının aniden çalınması ikilinin gerginlikten kurtulmasına neden olmuştu. Kimin olduğunu görmek için kapıya bakmışlardı. "Niki" Konon'un sesinin hafifçe bağırdığını duymuştu. Hızla ayağa kalkmıştı .
"Daha sonra konuşabiliriz, bu sefer gerçekten sana mesaj atacağım." Niki başını sallayan Jungwon'a tatlı bir şekilde gülümsemişti.
"Hâlâ arkadaşız değil mi?"
"Mhm arkadaşlar" kapıyı açmadan önce kıkırdamıştı. Kız kardeşi ve Yoo Mi'nin içeri girmesine izin vermişti.
"Güle güle Jungwon!" diye bağırmıştı niki.
"Güle güle niki!"
☆Okuduğunuz için teşekkürler
Umarım beğenmişsinizdir☆♡Yunki♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
▪︎Bir Çöpçatanla Eşleştirme▪︎
Fanfictionçeviri kitap (kendim çevirdim ve kendim ekleme yaptım) ☆yunki☆