- 10 -

26 2 0
                                    

"Annenin bungeoppang'ı çok güzel." Niki kendini yatağa atıyor, yorganın üzerine otururken yüzüne tembel bir sırıtış yerleştiriyordu. Kısa bir süre sonra jake de yatağında niki'nin yanına oturdu ve başını arkasındaki duvara yasladı.

"Ama çok doluyum" diye mırıldanıyor akşam yemeğini yemeden önce izledikleri videoyu oynatmak için zorla ayağa kalkıyordu.

"Muhtemelen birkaç saniyem olabilir" diye kıkırdayan niki, dikkatini yatağa bakacak şekilde hafifçe eğilmiş bilgisayara kaydırmadan önce karnını okşamıştı.

"Cidden?"

"Hımm," niki çocukça bir sırıtışla mırıldanıyor ve ne hakkında konuştukları konusunda fazla endişeli görünen jake'e bakıyor,"ne var?! Bungeoppang'ı gerçekten çok seviyorum." Jake'in ifadesindeki değişimi izlemişti.

"Hey niki!" Jake'in sesinde telaş vardı. Niki'ye doğru dönüp,"bana nasıl randevuya çıkılacığını öğretebilir misin?"

"Ha?" Niki şaşkınlıkla gözlerini kısarak jake'e yaklaşmıştı. "Bunu biraz daha yavaş tekrarlayabilir misin?"

"Tamam o zaman," diye içini çeken jake,konuşmaya cesaretini toplamaya çalışırken ellerini birbirine kenetlemişti,
"Bana nasıl randevuya çıkılacağını öğretebilir misin?, mesela erkek arkadaş gibi davranabilir misin?"

"Hımm, bu benim bir sonraki dersim olacaktı ama sen bu kadar güzel sorduğun için çöpçatanla eşleştirme programını değiştirmeyi düşünebilirim." Jake'in kıkırdamasına sebep olmuştu. "Sadece bir sorun var."

"Evet...?" Jake, niki'ye bakmak için başını eğerek sormuştu.

"Sana nasıl öğreteceğimden gerçekten emin değilim..." jake'in paniğiyle ve kendi utancıyla yüzleşmekten kaçınmak için odaya göz atıyordu.

"Ne demek nasıl olduğunu bilmiyorum?" Jake genç olanı omzundan sarsarak bağırıyordu.

Niki gerçekten ne yapacağını bilmiyordu ama bir yandan da jake'e de yardım etmek istiyordu kendine olan biraz güveni var ise jake'e yardım edecekti.

°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°

Sunoo bir an bile düşünmeden ağzına tıktığı naneli çikolata parçasını yutmaya çalışırken elini dudaklarının üzerinde gezdirerek
"Bazen dondurmaya neden bu kadar çok para verdiğimi merak ediyorum." diye mırıldanmıştı.

"Bana burada olmamızın sebebini anlatacağın kısma gelebilir miyiz?" Masaya bir vuruş yaptıktan sonra daha fazla dikkat çekmemek için sesini kısıp etrafına bakıyordu.

"Ne? Arkadaşımla dondurma yiyemez miyim?" Niki dondurmasından bir ısırık daha alırken mırıldanıyordu.

"Pfft" sunoo alay ediyordu. "Evet çünkü bana hey sunoo gerçekten sana bir şey söylemem gerekiyor diye mesaj atmadın."

Bunun üzerine genç olan utanmıştı "aslında öyle değil" diye somurtmuştu ve hâlâ sırıtan pembe saçlı erkekten uzaklaştı. Bir şey söyleyecekti ama sunoo onu geride bırakmıştı.

"Sana söylemeden önce dondurmamın tadını çıkarabilir miyim çünkü konuşmalarla mahvolmayacak kadar lezzetli." Niki sunoo'yu ikna etmeye çalışıyordu ama tabiki becerememişti.

"Niki," sunoo elinden geldiğince sert bir şekilde seslenirken niki sandalyesine gömülmüştü.

Kendini tekrar sandalyeye çekerek,"peki, madem bu kadar meraklısın" dondurmasını yutuyor ve somurtmayı bırakıyordu.

"Yani biliyorsun, ımm, ben ve jake," sarı saç tellerinin parmaklarının arasına sıkışmasına izin veriyordu.
"Çöpçatanlık işini biz yapıyoruz...ve"

"Ve?" Sunoo meraklanmaya başlamıştı.

Alt dudağını dişlerinin arasına almıştı etini o kadar sert kemiriyordu ki kan akıtmasından korkuyordu. Zar zor nefes alıyordu. Bakışlarını gizlemek için Sunoo'dan uzaklaşmıştı.

"Ne? işiniz iyi gitmiyor mu?" Sunoo aniden kekelemişti ve sözlerinin arkasında endişe vardı. "Küçük bir şey..." cebinden yüksek bir ses çıkınca niki'nin sözü aniden kesilmişti.
Zil sesi ikilinin susmasını neden olmuştu.
Arayan kişi minsong'tu.

"Hey sunoo, aramayı açabilir miyim?" Mırıldanarak sunoo'ya dönmüştü. Sunoo başını sallamıştı. "Sanki dünya seni rahatsız eden şeyin ne olduğunu bilmemi istemiyor gibi?"

"Hımm" niki telefonuna bakıyordu. Dondurma salonunun dışına çıkmadan önce eklemişti. Hafif bir esinti, kavurucu yaz sıcağından tenini serinlitiyor dokunuşla dudaklarında basit bir gülümseme yerleşmişti.

"Hey niki" diye selamlıyor minsong sözlerine neşeli bir ses tonu hakim olmuştu.
"Hımm" niki ağırlığını duvara veriyor ve yanıt olarak mırıldanıyordu,"ne var?"

"Fazla bir şey değil, sadece her zamanki gibi." Kıkırdamıştı ve sarışın küçük konuşmaya eşlik ederek başını sallamıştı.
"Aslında şu bildiğin çöpçatanlık meselesi için aradım." diye mırıldanmıştı minsong.

"Peki sorun ne?" Niki soğukkanlılıkla cevap vermişti. "Eh, senin yardımın olmadan jake'e gerçek bir randevuya çıkma teklifi ettim!"

Niki alaycı bir sesle "vay be, bunu duymak çok güzel" diye yanıt vermişti. minsong,
niki'nin ne söylediğini şimdi anlamıştı.

"Bu randevunun jake için mükemmel olmasına ihtiyacım var, yardım edebilir misin?" Minsong, niki'ye yalvarıyordu.

"Sana daha önce öğrettiklerimi uygulayabilirsin, endişelenme işe yarayacak." Niki iç çekmişti.

Minsong veda ederken niki, kot pantolonunun kemer halkalarıyla oynayarak iç çekmişti. Bir şeyler mırıldanıyor ve telefonunu cebine koyuyordu.

Cam kapıyı iterek açarken kendini azarlamıştı. Soğukluk hissi tenini delip geçiyordu. Sunoo telefonunu bırakıp ona el sallamıştı.

Niki gülümsüyor ve ona el sallıyor, sandalyesini çekiyor ve otururken sunoo telefonunu tekrar cebine koyuyordu.

"Peki bana ne söyleyecektin?" Sunoo gülümsedi ve sandalyesini öne doğru kaydırmıştı.

Niki kıkırdamıştı, "önemli değildi-"

"Niki!!"

Okuduğunuz için teşekkürler
Umarım beğenmişsinizdir☆

▪︎Bir Çöpçatanla Eşleştirme▪︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin