Halk beni önemsiyorum bilmiyordum ama illaki kendileri gibi birini önemserlerdi. Orela ile konuştuktan sonra odadan çıkmıştım.
Bu aralar aklım hep doluydu. Her üzüldüğünde kendisini teselli edecek annesi olanlar bazen sinirlenmeme sebep oluyordu. Adaletsizdi bu dünya. Çirkin, beş para etmez insanlarla doluydu. Eğer bir kızsan şartlar fark etmezdi, bu aptal yerde işin yoktu. İnsanlar birinin bış görünüşünü eleştirirdi her zaman. Onlara neydi ki? Depresyonun ne olduğunun farkında değillerdi. Depresyona girince sadece mutsuz hissetmez, aynı zamanda hiç mutlu olamayacak gibi hissederdiniz. Bir hamam böceği gibi bile davranabilirlerdi size en acı yanı ise birine bunu anlattığımda 'sen bir prensessin derdin olmamalı' diyebiliyorlardı. Üzülmeye bile hakkım yoktu.
Kimseye endişelerimi anlatamıyordum. Orela beni dinlese de elbet başkası yargılayacaktı.
Odama gidip koyu yeşil bir kıyafet giydim. Bu elbisenin içinde 'ben' gibi hissediyordum.
Ahıra gidip kahyaya haber vermeden atımı aldım. Önceden gittiğim pazara gittim.
Atımı bir ağaca bağladım. Tam bir elbiseye bakacakken bir ağacın altında yatan yırtık kıyafetli birini gördüm. Yanında biraz ekmek vardı. Bayat olduğundan emindim. Yanına gittiğimde oldukça yaşlı bir adam olduğunu anladım. Başında dikildiğimi fark etmiş olacak ki uyandı.
"sen kimsin?" sesi boğuk geliyordu.
"ben, şey... İyilik yapmayı seven biriyim." cebimden çıkardığım parayı adama uzattım.
"Bu sizin için."Bir şeyi fark etmiştim. Ben sarayda yaşarken bu hayatları yaşayanlar da vardı. Bu da babamın suçuydu. Bir sürü evsiz insan vardı ama o umursamıyordu. Sadece kendi zevki için yaşıyordu.
Babam istediği insanla istediği şekilde konuşabilirdi, istediği gibi davranabilirdi. Bu adam bunu yapamazdı ama. Ben babamın karşısına çıkıp bunları anlatamazdım. Annemi soramazdım. Halk ayaklanmakta haklıydı. Ben olsam ben de aynını yapardım. Tek kötü yanı kurunun yanında yaş da yanıyordu. Beni de kötü biliyorlardı.
Adam büyümüş gözlerle bana baktı.
"Kızım, ben bunu kabul edemem.""Lütfen, benim ihtiyacım yok ama senin var. Sadece, bu parayı kendinize harcayın birine vermeyin ya da kumar oynamayın."
Yaşlı adam sonunda kabul etmiş olacak ki başını aşağı yukarı salladı.
"Söz evladım."
"Ha! Bir de bana dua eder misiniz? Özgür olmaya ihtiyacım var da."
"Kızım, anlatmak ister misin?"
"Sadece şunu söylemek istiyorum. Babam yüzünden insanlar kötü olduğumu düşünüyor."
"Tanrım, yolunu açsın, sana özgürlük bahşetsin ve seni babandan kurtarsın."
"Teşekkür ederim"
Adama gülümseyip satıcılardan birine yöneldim. Kadının tezgahı çok genişti ve kıyafetlerle doluydu.
Elbiselere baktığımda pek tatmin olmadım.
"Pardon hanımefendi, hepsi bunlar mı?"
"Bu civardaki insanların bütçesine uyabilecek olanlar bunlar fakat isterseniz..." eliyle bir dükkanı işaret etti. "o dükkan da bana ait oraya bakabilirsiniz."
Başımı aşağı yukarı sallayıp dükkana doğru ilerledim.
İlerlerken omzum birine çarptı.
"Pardon efendim, çok özür dilerim.""sorun yok, boşverin."
Bu, bu çocuğu daha önce görmüştüm. Kirina ve Endo'ya hediye almaya geldiğimde gördüğüm çocuktu bu. Yakından bakınca gözlerini gördüm. Maviydi, gökyüzü gibi, özgürlük gibi. O da benimle aynı kadının dükkanına gidiyordu.
"Önden buyurun."dedi,geçmem için hafifçe eğilerek dükkanı işaret ederken.
İçeriye girdiğimde birsürü harika elbise gördüm. Gördüğüm bir elbisenin yanına gittim. Yanımda evli olduğunu güşündüğüm bir çift vardı. Adam kadının kolunu tutuyordu.
Bir anda kadının sesi kulağıma fısıltı gibi geldi.
"Bırak beni!" duraksadı. "Lütfen bırak beni."
NE! "Neden bırakacakmışım? Baban kendi isteğiyle verdi seni bana!" dedi adam.
"Biliyorum ama bana sormadınız."kendimi zor tutuyordum.
"Sana neyi sorayım?" sen kadınsın, kadınlığını bileceksin."'Amay, sakin ol. Prenses olduğunu bilmemeliler.' diyordu iç sesim. Ben sarayda otururken halk gerçekten bunları mı yaşıyordu?
" Yalvarırım beni bırak. Ben. Seni. Sev-mi-yo-rum." kadın korkuyordu hatta korkudan sesi titriyordu. Buna rağmen gösterdiği cesarete hayran kalmıştım.
Adama baktım. Sinirden kıpkırmızı olmuştu. "Seni gebertirim. Anladın mı?!" artık sessiz değillerdi. Resmen bağırıyorlardı.
"Yapamazsın." sesi çatlamıştı bağırırken.
"Neden yapamayacakmışım? Seni neden sağ bırakayım? Ha! Seni öldürsem kim ne diyebilir? Kimse senin için uğraşmaz. Kral bile karısını öldürdü. Kim bilir o karıdan ne çekmiştir! Belki de senin gibi bir-"
Anneme! Benim anneme küfür edecekti. Kendimi tutamadım. TUTMAM İMKANSIZDI ZATEN!
" SESİNİ KES! " parmağımı adama doğru salladım.
" Hey, canına mı susadın? Ha! Kimsin sen. Kim oluyorsun da lafımı ölüyorsun! Ben kimim biliyor musun?!"
Çarptığım o sarışın çocuk adama doğru bir adım atarak söze girdi.
" Beyefendi haddinizi bili-"Yapabildiğim kadar yüksek sesle konuşmaya başladım.
"BEN TOGUH KRALLIĞI'NIN VELİAHTI VE TEK VARİSİ, LEYDİ AMAY! Eğer o kadının kolunu bırakmazsan seni kendi ellerimle öldürürüm!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güvenin Bedeli
Teen FictionGücü elimde tutmayı reddedersem boynumdaki kolye etmeyecek birinin otoritesi altında kalmam kaçınılmaz sonum olurdu. "Kaç!" "Prens Endo ve Leydi Kirina geldiler efendim." "Sadece iyiliğini istiyorum." 27.1.2024 gizem #40 24.2.2024 sahteaşk #1 20...