22.bölüm Seni Hak Etmiyorum

67 10 60
                                    

Bilincim yerine geldiğinde bedenimin uyuştuğunu fark ettim. Gözlerimi açmaya çalıştım. Denemelerim başarısız olduğunda bedenimi bir korku kapladı. Ben neredeydim? Gözlerim neden açılmıyordu? Bedenim neden uyuşmuştu?

Kısa bir süre öylece yattıktan sonra gözlerimi aralayabildim. Etraf hep bu kadar parlak mıydı? Gün ışığı gözlerime işkence çektirirken gözlerim yatağımın başındaki slüete kaydı.

"Afra, perdeyi kapat." dedim sesimi normal çıkarmaya çalışarak.

"Uyandın!" diye neşeyle cıvıldadı.

"Bağırma, ne oldu bana?"

"Özür dilerim. Süikasta uğramışsınız. Baş muhafızınız sizi kuçağında buraya taşıdı. Sonra işine ara vermek zorunda kaldı. Ülkeyi sizin yerinize üç gün idare etti. Başka kimseye güvenemezmiş."

Taktir etmiştim. Gerçekten Orela'yı taktir etmiştim.

"Drien?"

Sessiz kaldı. Susuyordu ve bu boğazımdaki bir hançerden daha çok acıtıyordu.
Drien'ime bir şey mi olmuştu?

"Neden susuyorsun? Ne oldu?"

Gözlerindeki o bakışı görmemeyi diledim.

"Size atılan oka karşı kendini siper etmiş. Odasında ve bilinci kapalı."

Kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. Başımın dönmesi artmıştı ve nefes alamıyordum.

"Ne demek bilinci kapalı? Beni ona götür." deyip ayağa kalkmaya çalıştım.

Kaslarım kasıldı. Hareketlerim canımı yakıyordu. Yanıma gelip kolumu boynuna attı. Hareket edememek benim yok oluşum olurdu. Ben bir kraliçeydim. Bunu fark etmek tuhaftı.

Topallayarak ilerleyerek Drien'in kapısının önünde geldim. İçeri giremiyordum. Onu nasıl göreceğimi bilmemek girmeme engel oluyordu.

Sonunda kendimi toplayıp kapıyı açtım. Afra'nın yardımıyla beraber Drien'in yatağının soluna oturup ona bakmaya başladım. Afra dışarı çıkınca duygularım depresifleşti.

Bu görüntüsü benim yüzümdendi. Hepsi benim yüzümdendi. Varlığım ona zarar veriyordu ama neden benimle beraber kalmayı seçiyordu?

Yüzüne yaklaştım. Saçarıyla oynamaya başladım. İpek gibiydi. Onu hak etmiyormuşum gibi hissediyordum.

Onu hak etmememe rağmen yanımda olmasını istemem çok mu bencilceydi?

"Seni seviyorum. Seni sevdiğim için özür dilerim Driy. Beni affedebilir misin? Sana çok acı verdim." Tabi ki ses vermedi.

Yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurdum. Tekrar, tekrar ve tekrar.
Uzak durmalıydım. Ondan uzak durmalıydım.

Yoksa onu en çok seven olmama rağmen uzak durmam mı aptalcaydı?

"Devam etmeyecek misin?" Çığlık attım. O konuşmuşmuydu?

Yüzünü buruşturdu. Gözlerini açmadan devam etti. "Etmiyor musun?" güldü. "Ben edebilirim." uykulu sesi beni mayıştırıyordu. Her an eriyebilecek kıvamdaydım.

Karnımda kelebekler uçmaya başlamıştı. İçimdeki anlık cesaretle yanağını tekrar öptüm. Gülüşü dudağında asılı kaldı. Bu sefer gülme sırası bendeydi. Onu tekrar öpünce dudağım dudağının kenarına denk geldi. Vicudumun uyuştuğunu hissettim. Gözlerini şaşkınlıkla açtı.

Kendimi uzaklaştıracakken sağ koluyla belimi kavrayıp kendine çekti. Diğer eliyle çenemi tutup kendimi uzaklaştıramadan dudaklarını dudaklarıma bastırdı...

Kaçmaya çalışmadım. Uzaklaşmak yerine ona daha çok sokuldum. Nefesim kesildi. Ruhum kesildi. Beydim durdu ve tahtını kalbime bıraktı.

Acı dolu inlemesiyle sırtındaki ok yarasını hatırladım. Kendimi hemen ondan çektiğimde utanç da yeni aklıma gelmişti.

Öyle bir sırıtıyordu ki yanakları yırtılacak sanmıştım. "Bunu sevdim."
HI HI! BÖNÖ SÖVDÖM! KES BE!

"Sırıtma!"

"Dururum tabi... Tekrar öpersem."
Gözlerim fal taşı gibi açıldı. İşimi hiç kolaylaştırmıyordu!

"Gözünü açar açmaz yaptığın şeye bakar mısın?"

"Kaçmadın, uzaklaşmadın. Sen de sevdin sevgilim. Ayrıca her gün gözümü açınca seni görmeliyim. Bunu sevdim."

Erime! Erime Amay. Hayatta kal. Unutma nefes almak zorundasın. Nefes al Amay.

"Rujundan daha kırmızısın, sevgilim."

"Neden acaba? Neden acaba?"

Sırıttı. "Senden bir şey isteyebilir miyim?"

"Tabi, söyle."

"Yastıklarımızı değiştirebilir miyiz?"

Bunu neden istiyordu? "Neden?"

"Seninle uyuyamıyorum ben de kokunla uyuyacağım."

"Sen böyle değildin. Centilmendin, sessizdin, konuşmazdın ne oldu sana?"

"Sen. Kendini benden uzaklaştırmadın. Benden nefret etmedin."

"Ha yanına Kirina gelseydi, yakın davransaydı ona da aşık olurdun yani?"

"Ne alaka?"

"Çok alaka."

"Canım, hayatımın anlamı şimdi bunu mu konuşalım yani? Bana ne Kirina'dan"

Kapı açılınca ikimiz de oraya döndük.
Gelen Orela'dı.

"Kutsal sevgililik konuşmanızı bölmek isterdim. Ne var ki böldüm. Neyse, Mateci ateşkes teklif ediyor. Sana sormam gerekiyordu."

Evet aptal. dedi iç sesim. EVET Sen bir kraliçesin! Doğru geri zekâlı!

Yürümek için ayağa kalkmaya çalıştım. Sendeleyip yere düşecekken Orela hızlı bir şekilde yanıma gelip beni tuttu. Kendimi aciz gibi hissediyordum. Tamamen aciz.

Çalışma odama gelince Orela sandalyeme oturmama yardım etti.

"Üç günün özetini geçiyorum. Mateci taruza geçtikten sonra savaş tamamen başladı. Müttefiklerimizle bir bütün halinde çalışıyoruz. Savaş blokları şöyle;
Toguh, Rusot, Degam, Sanel bunlar biz ve müttefiklerimiz.
Lapel, Mateci, Yisaon, Atyit bu devletlerle düşmanız. Savaşın büyük yükünü Degam hiç zorlanmadan omuzlamasına rağmen müttefiklerimizi biz temsil ediyoruz. Mateci savaşa girmeyi istemedi ama biraz zorunluluktan. Ortada kalamazdı ve biz almazdık."

"Durdurmayacaksınız. Diyar savaşı bir kazanan olana kadar veya ikinci bir emre kadar durmayacak. Bildir bunu."

Ben çiçeklerin canını acıtmamak için dalında koklayan bir kızdım. Bana ihaneti onlar öğretmişlerdi. Ama bir noktayı atıyorlardı. İhanet intikamı doğururdu. Artık asla kaybeden taraf olmayacaktım.

Güvenin BedeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin