"Amay, bak sakın korkma ama Endo krallığına döndü ve Kirina işimiz bittiğini söyleyip duruyor."
"Ne?"
"Evet bu bir gerçek ama sakın panik yapma. Unutma eğer ki bir savaş çıkacak olursa halkın psikolojik olarak yanında olmalısın."
Korkuyordum, nasıl korkmayımdı değil mi? Lapel oldukça güçlü bir krallıktı. Eğer bir savaş çıkacak olursa yenilme olasılığımız çok yüksekti. Biz ne yapacaktık? Hiçliğin ortasındaydık çünkü krallığımız eskiden diğer krallıklara korku salarken şimdi bitik durumdaydı. Ve komik olan şeyse şuydu ki herşey yine babam yüzdendi! Bir şey fark ettim. Drien de buradaydı. Onunla yeni tanışmıştık. Neden şimdi buradaydı ki?
"Drien, sen... Yanlış anlama ama burada olma sebebin ne? Bak cidden yanlış anlama sadece-"
"Yardım edeceğim. Babamla konuşup Rusot ve Toguh'un ittifak olmasından dolayı olası savaşta ,bana sorarsan kesinlikle bir savaş olacak, Toguh'a yardım etmemiz gerektiğine ikna edeceğim. Ki, ben de Endo'nun suratını dağıttım ve seninle eşit derecede suçluyum."
Drien'e ne kadar teşekkür etsem azdı. Önce hayatımı kurtarmış, sonra krallığıma yardım edeceğini söylemişti. Cidden böyle insanlar var mıydı? Tanrı Endo ve Kirina'nın bana yaptığı şeyden dolayı beni hayatta tutmaya mı çalışıyordu? Nasıl ya...
"Ya ikiniz de suçlu değilsiniz anlayabiliyor musunuz Prens Drien? Hâlâ eşit derecede suçluyu diyorsunuz. Şaka gibi. Kim kimi öldürmeye çalıştı?" diye haklı bir şekilde yükseldi Orela.
"Orela, haklısın ama krallığımızın durumu ortada. Haklı olan değil, güçlü olan kazanır. Bunu sen benden daha iyi biliyorsun." dedim.
Drien sonunda tekrar konuştu. "Kral Mories bu olanları bilmiyor değil mi?"
"hayır."
"Söylemelisiniz."
Korku. Bedenimi sarmıştı. Sinirliydim. Elim kolum bağlıydı. Bunalmıştım. Tüm bu duyguların yanında bir şey daha vardı.
Drien... Beni yeni tanımasına rağmen hep yanımda olan o çocuk.
Bana özgürlük vadediyordu gözleri. Ondan başka hangi erkek bana güven vermişti?
Hangi erkek benim için diye savaşa girmek istemişti?
Kim bana sana zarar gelmesin istiyorum demişti? Kim?..O herkese buz olan, çatık kaşlarla bakan mavi gözleri; beni görünce neden gökyüzü oluyordu ki?
"biliyorum." dedim Drien'e ve devam ettim. "burası neresi ya... Çok havasız bunaldım artık."
Orela konuştu. "Burası kral ve benden başka kimsenin bilmediği bir sığınak. Bir savaş çıkınca bir tarafı yemezse buraya gelecekmiş."
Güldüm ve Drien'e baktım, o da gülüyor mu diye ama gözlerinin beni süzdüğünü fark edince hızla Orela'ya geri döndüm.
"Umarım hemen tahta geçerim."
"Hayır Amay, asıl dilek şu: umarım geçecek bir tahtı kalır."
"Kalacak. Amay'a da Toguh'a da bir şey olmayacak." dedi Drien.
"Ama babamla konuşmak için krallığıma dönmem gerekiyor. Bir ay içinde savaş başlayabilir."Nedenini bilmediğim bir şekilde içimde bir burukluk oldu.
Belki de onu bir daha göremeyecektim. Belki de birdahaki gelişine kadar o kadar zaman geçecekti ki onunla iki veliaht olarak değil, hükümdar olarak konuşacaktık. Belki de ikimiz de evlenecektik ama çocuklarımız hiç birbirini göremeyecekti.
Belki de artık Toguh diye bir krallık olmayacaktı, Lapel Krallığı bir imparatorluk olacaktı.
Aptal olduğum için gözlerimden akan iki damla yaşa engel olamadım. HERŞEY BİTMİŞ OLABİLİR!
Sonra odadan çıktık. Drien ve ben kendi odalarımıza gittik. Orela nerede bilmiyordum. İçim içimi kemiriyordu. Drien in odasına gitmek istedim. Ama yapamıyordum işte.
Kendime açıklamak istemediğim şeyler vardı. Ondan kopmak istemiyordum. Sanırım onla daha fazla zaman geçirmek istiyordum. Ama kendimi tutuyordum çünkü önceden sevdiğim birinden ihanet yemiştim. Tekrarlanmasını kaldıramazdım.
İçimdeki Orela konuşmaya başladı onu şimdi görmezsen bir daha ne zaman göreceksin? HİÇ BİR ZAMAN! Şimdi o kıçını kaldır ve git o odaya!
Haklısın. Evet! Haklısın.
Dışarı çıkıp Drien in kaldığı odaya gittim. Kapıyı çaldığımda bekle dedi.
Acaba kaçmalı mıydım? Hayır ama ya. Neden ben? Neden!
O esnada kapı açıldı. Drien bir anda beni alıp duvara yapıştırıp elindeki hançeri boğazıma dayadı. Gözleri kapalıydı.
"Sen kims- Amay."Gözlerim fal taşı gibi açıktı. Beyefendi sonunda gözlerini açmıştı!
"Özür dilerim. Ben... Tedbir olsun diye şey yaptım..."
"Öküz! Tüm manevi duygularımla yanına geliyorum gördüğüm muameleye bak!"
Bir adım atıp aramızdaki boşluğu kapattım. Gözlerinde Ha? Ne? N'apıyorsun? Bakışı vardı. Onun bala sarıldığı gibi yavaşça ona sarıldım. O da bana sarıldı. Nefesini hissedebiliyordum. Kafamı kaldırıp bakınca gözlerinin dolduğunu gördüm.
"Şey... Gelsen. Tekrar gelsen olmaz mı?"
Yıldıza basmayan bir Hun ne zaman yıldıza ulaşacağını asla bilemez.
~Attila (Tanrının kırbacı olan)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güvenin Bedeli
Teen FictionGücü elimde tutmayı reddedersem boynumdaki kolye etmeyecek birinin otoritesi altında kalmam kaçınılmaz sonum olurdu. "Kaç!" "Prens Endo ve Leydi Kirina geldiler efendim." "Sadece iyiliğini istiyorum." 27.1.2024 gizem #40 24.2.2024 sahteaşk #1 20...