Sürücü koltuğunun kapısının kilidi açıktı ve anahtarla kontaktaydı. Aziraphale direksiyonun başına oturup neyin nereye ve nasıl çalıştığını anlamaya çalışıyordu.
Çok çabuk ne yaptığına dair hiçbir fikrinin olmadığı sonucuna vardı.
Yine de bu onu caydırmayacaktı. Beğense de beğenmese de, ya Crowley'i bulana kadar göğsündeki tuhaf çekişmenin ona gitmesini söylediği yöne doğru koşacaktı ya da oraya arabayla gidecekti ve ilk seçenek pek de uygulanabilir görünmüyordu, özellikle de ya Crowley yaralanmışsa.
Bu yüzden arabanın direksiyonuna oturdu ve mantık yürütmeye başladı.
"Lütfen," dedi, ellerini yavaşça ve kararsızca direksiyonun her iki yanına yerleştirerek, "Eğer söylediklerimden tek bir şeyi bile anlıyorsan, bana yardım etmeni istiyorum. Crowley'in başı dertte. Bir şeyler ters gitti, yaralanmış olabilir. Beni ona götürmene ihtiyacım var."
Araba sinir bozucu bir şekilde hareketsiz kaldı. Aziraphale kendini tamamen saçmalıyormuş gibi hissetti. Tekrar denedi.
"Orada olduğunu biliyorum," dedi. "Orada bir yerlerde olduğun biliyorum ve tüm bu zaman oyunca orada olduğunu da biliyorum. Lütfen, onu bulmama yardım etmeni istiyorum. O orada tek başına ve ben-"
Onu kaybedemem.
Aziraphale başını direksiyona dayadı. "Her şeyi eskisi gibi yapamıyorum ve kesinlikle bunların hiçbirini o olmadan yapamam. O sana çok iyi baktı ve senin de ona göz kulak olduğunu biliyorum. Şu anda yardımımıza ihtiyacı var. Lütfen onu bulmama yardım et."
Araba hareketsiz ve sessizdi ve Aziraphale pes etmeye hazırdı. Kendini hazırlamak için biraz zaman ayırdı, şemsiyesini eline aldı, yağmurda sevgilisinin onu çağırdığı yere koşmaya hazırdı ki motorun çalıştığına dair çok tanıdık olan uğultuyu işitti. Aziraphale rahatlayarak gülümsedi.
"Ah, teşekkür ederim. Teşekkür ederim."
Araba Aziraphale'i sokağa, gideceği yere doğru yönlendirirken kapılan kendiliğinden kapandı ve radyo uğultuyla çalışmaya başldı.
"Love of my life, you've hurt me... You've broken my heart, and now you leave me..."
Yağmur pencereye yağıyor, görmeyi zorlaştırıyordu ama Aziraphale'in umurunda değildi. Emin ellerde olduğun biliyordu.
"Love of my life, can't you see? Bring it back, bring it back..."
Aziraphale, her nerede olursa olsun, yakalanmış ya da acı çeken Crowley'i düşünmemeye çalıştı. Bunların hepsi onun hatasıydı, fazla zamanlarının olmadığını bilmesi gerekirdi. Er ya da geç onların peşine düşeceklerini bilmeliydi. Crowley haklıydı. O, her zaman haklıydı.
"Don't take it away from me, Because you don't know what it means to me...."
Aziraphale, karanlıkta bunu söylemek zor olsa da bölgeyi tanıdığını düşüntü. Bu ağacı daha önce gördüğüne yemin edebilirdi. Köşeyi döndü ve Tadfield Hava Üssü'ne geldi. Bu çok tuhaftı. Crowley neden buraya gelmişti ki?
Bu his artık daha güçlüydü.
"Love of my life, don't leave me..."
Aziraphale'in kalbi hızla çarpıyordu. Sadece Bentley'in farları ve yağan yağmurla görmek zordu ama kapının ardında bir şeyi, uzakta bir şeyi görebildiğini düşündü.
"You've taken my love, and now desert me..."
Bentley açık kapının yanından geçerek hava üssünün içine doğru ilerledi. Aziraphale, buranın o yılın başlarında kapatılmasına minnettar olduğunu fark etti. En azından etrafta soru soracak kimse yoktu.
"Love of my life, can't you see? Bring it back, bring it back...."
Uzakta yere kıvrılmış bir figür gördü. Hareketsizdi. Aziraphale, kalbinin sıkıştığını hissetti.
"Crowley!",
"Don't take it away from me, Because you don't know what it means to me..."
Aziraphale, yolunu aydınlatan sadece farların ışığıyla arabadan fırladı. Kaygan kaldırımda hareketsiz figüre doğru elinden geldiğince hızlı koştu ve vardığında dizlerinin üzerine çöktü. Bu, kesinlikle Crowley'di.
"Crowley! Ah, canım..."
Aziraphale ceketini çıkardı, beline sardı ve onu kollarına aldı. Solgundu, elleri çizilmişti ve sanki yere düşmüş gibi kanıyorlardı ayrıca donuyordu da.
"You will remember when this is blown over, And everything's all by the way..."
"Crowley, uyan. Benim, Aziraphale. Seni bulmaya geldim. Beni çağırdığını hissettim."
Aziraphale yanıt alamadı. Onu daha yakın tuttu.
"When ı grow older, ı will be there at your side to remind you how I still love you..."
"Lütfen bunu yapma," diye bağırdı. "Bunu bana yağma, Crowley. Sana ihtiyacım var."
*05.04.2024*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Rest of Their Lives: The Human Dilemma /Crowzire
FanfictionThe Rest of Their Lives serisinin dördüncü kitabıdır. *Çeviridir. *Tamamlandı. *** "Bu Mümkün değil. Gözlerim nasıl bir gecede değişebilir?" Crowley parmaklarını şıklattı. Ayna inatla parçalanmış halde kaldı. Aziraphale ileri doğru bir adım attı...