Bölüm 33

23 9 1
                                    

Gecenin çoğu zaman olduğu gibi sonunda gece çöktü ve Crowley ile Aziraphale kendilerini Aziraphale'in üst kattaki yatak odasındaki yatağına doğru sürünürken buldular. Bu kesinlikle kendilerini bu yatakta birlikte uykuya dalarken buldukları ilk sefer olmasa da, bunda farklı bir şeyler vardı. Belki de geçen yıl kendilerini hasta buldukları o iki hafta ve insana dönüştükleri gece dışında, Aziraphale gerçekten uyumayı planlıyordu. 

Dünyanın sonu gelmediğinden beri Crowley bu yatakta birçok kez uyuyakalmıştı. Bir bakıma burası onun ikinci evi gibi olmuştu ve birçok bakımdan kendi çok pahalı yatağından çok daha rahattı. Aziraphale uyurken sık sık ona katılıyordu, Crowley tekrar uyanmaya karar verene kadar lamba ışığında kitap okuyordu ama o hiçbir zaman onun yanında uzanıp uyumamıştı. Bu yeniydi. 

İşte oradaydılar, kendi pijama seçimlerini giymişlerdi, dişleri fırçalanmış ve diş ipi kullanılmıştı ve sanki bunu daha önce binlerce kez yapmışlar gibi birlikte yatağa çıkıyorlardı. 

Ama yine de her şey farklı hissettiriyordu. 

Birlikte yatmaya gidiyorlardı. 

Çok insani hissettirdi. 

Bir süre orada karanlıkta yattılar, odaya hoş bir sessizlik yerleşti. Crowley, sessizlik nihayet bozulduğunda Aziraphale'in uyuyakalmış olup olmadığını merak etti. 

"Crowley?"

"Evet?" 

Uzun bir duraklama oldu. Crowley bir kez daha Aziraphale'in uyuyakaldığını merak etti. 

"Yorgun musun?" Sonunda sordu. Crowley bunu düşündü. 

"Biraz, evet. Ama çok değil." 

Aziraphale başını salladı. "Ben de öyle." 

Odayı yeniden sessizlik doldurdu ve Crowley uzanıp Aziraphale'in elini tuttu. 

"Eğer istemiyorsan henüz yatmak zorunda değiliz." dedi. Aziraphale başını salladı. 

"Kötü alışkınlıklara girmek istemiyorum." 

Crowley kıkırdadı. Kendisinin gerçekten iyi alışkanlıkları olup olmadığından emin değildi. 

"Peki. O zaman ne yapmak istiyorsun?" 

Aziraphale bir an düşündü. "Konuşmak mı?" 

Crowley başını salladı. "Evet. Peki. Ne hakkında konuşmak  istiyorsun?" 

Aziraphale bunun üzerine durakladı. Konuşmak istediği şeyler vardı ve konuşması gerektiğini bildiği şeyler vardı. Ve hem konuşmak istediği hem de konuşması gereken bazı şeyler ama Crowley'in henüz hazır olduğundan emin değildi. 

Düğünde ne oldu? Sormak istiyordu. Neden kaçtın? Söylediğim bir şey yüzünden miydi? 

Bazı şeyler değişti. Senin de bunu hissetmen gerekirdi. 

Aziraphale bir şeyler hakkında konuşmakta hiçbir zaman pek iyi olmamıştı. En azından hakkında konuşması gerektiği bildiği şeyler hakkında değildi. Binlerce yıl boyunca nasıl ve nereye yerleştireceğini bilmediği duygular birikmişti. Nadir kitaplara, en sevdiği restoranlara ya da uzaklaştırmaya çalıştığı müşterilerle hikayelerine gelince, saatlerce konuşabiliyordu. Başkalarının duyguları hakkında konuşmalarını yüzyıllar boyunca dinleyebilir, en derin sırlarını ellerine verirken sabırla dinleyebilir, onları kilit altında tutacağına söz verebilirdi. Kolaydı. 

Elbette bazı şeylerin -ruhunun en derinlerinde tuttuğu şeyler, yüzyıllarca, şu anki haliyle bile görmezden gelmeye zorladığı duyguların- dile getirilmesi hiçbir zaman kolay olmamıştı. 

Ama bu onun konuşmak istediği bir konuydu. Konuşması gereken bir şey vardı. 

Belki şu anda olmasa da. Zaten yeterince olay ovardı. 

Ama şimdi değilse ne zaman? Kafasındaki bir ses araya girdi. Beklemek için bir altı bin yılınız daha olmayabilir. 

"Melek?" Karanlıkta bir ses çınladı ve Aziraphale niyetinden çok daha uzun süre sessiz oturduğunu fark etti. 

Aziraphale sinirlerini toparlamaya çalışarak, "Hatırlıyor musun?" diye başladı. "Olduğu zaman... yani biz, olduğu zaman..." 

Crowley kaşlarını çatarak ona baktı. "Ne olduğu zaman?" 

Aziraphale cesaretini korumak için çok çalışırken kalp atışlarının hızlandığını hissetti. 

"Biz... Yaptığımız zaman..." 

Göz açıp kapayınca kadar yok oldu. Belki henüz bu konuşmaya hazır değillerdi. Aziraphale biraz daha aydınlandı ve daha başlamadan konuyu değiştirdi. 

"Birlikte kaymaya gittiğimiz zamanı hatırlıyor musun?"

Crowley inleyerek ondan uzaklaştı. "Maalesef."  

"Utanmana gerek yok, Crowley, bence bu harika bir anı." 

"Tam bir yardakçı gibi görünen sen değildin tabii." 

"Pekala, teknik olarak öyleydim. Beni de kendinle birlikte aşağıya çekmiştin." 

Crowley kendine rağmen güldü. "En gurur duyduğum anı değil." 

Aziraphale gülümsedi. Sanki dünmüş gibi hatırlıyordu. Çevrelerindeki ağaçlarda parıldayan ışıklar, görünmeyen hoparlörlerden yayılan müzik, buzun üzerinde ona rehberlik eden Crowley'in elinin hissettirdiği his. Bütün gün Crowley'in sağlığı hakkında hissettiği endişeden kısa bir süreliğine de olsa kurtulmuştu. Bundan sonra Crowley'in yanında iki hafta geçirdiğini, dinleyip iyileştiğini, kitap okuduğunu, uyuyana kadar ona baktığını ve kışın geri kalanını birlikte geçirebileceklerini hatırladı. Aziraphale bunu düşündüğünde, sonbahardaki gizemli hastaları ile Crowley'in kış uykusu arasında bu yatakta birlikte kıvrılmış çok zaman geçirmişlerdi. 

Ama yine de bu hala farklı hissettiriyordu. 

Tam olarak açıklayamadığı nedenlerden dolayı bu çok daha insani bir duyguydu.



*26.02.2024*

The Rest of Their Lives: The Human Dilemma /CrowzireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin