Bölüm 64

12 6 0
                                    

Aziraphale endişelenmeye başlamıştı. 

Hava iki saattir karanlıktı ve Crowley üç saattir ortalıkta yoktu. Telefonuna cevap vermiyordu ve dışarıdaki yaz fırtınanın gücü bacadan ıslık çalarak esiyordu ve pencerelerin tıkırdaması Aziraphale'in huzursuzluğunu daha da artırıyordu. 

Crowley'in bir barda içki içmesi ya da Mahalle Nöbetçileriyle öfkeli bir tartışmaya girmesinin muhtemel olduğunu bilmesine rağmen, Aziraphale bir şeylerin ters gittiğinden endişelenmeden edemedi. Midesindeki çukurun derinliklerinde ona bunu söyleyen bir his vardı. 

Bir şeyler yanlıştı. Bir şeyler çok ama çok yanlıştı. 

İlk başta bu duyguyu görmezden gelmek için elinden geleni yapmış, bunu yalnızca kaygı olarak düşünmüştü Artık Crowley'in varlığını daha önce olduğu gibi hissedemiyordu ve her şeyi sindirmek için kendi alanına ihtiyacı olduğunu biliyordu. 

Aziraphale tüm bunların gerçekliğini olduğu gibi kabul etmeye hazır değildi ama kesinlikle tüm bunlarla bir gecede yüzleşmeyecekti. Düşünmek için zamana ihtiyacı vardı. Belki de böyle olacağını düşünmenin ve bunun ardındaki diğer olası nedenler hakkında beyin fırtınası yapmanın zamanı gelmişti. 

Çoğunlukla sadece oturmuş, ayaklarını yere vuruyordu. 

Saatler geçtikçe bu korkunç  duygu daha da büyüdü ve Aziraphale, Crowley'in nereye gittiğini merak etmeye başladı. Aradı ve mesaj attı. Sonra bir tane daha. Ve bir tane daha. 

Crowley bunların hiçbirine ne cevap vermiş ne de geri dönmüştü, bu da Aziraphale'in gerçekten bir şey olup olmadığını merak etmesine yol açmıştı. 

Elbette onu görmezden gelme ihtimali her zaman vardı. Aziraphale durumun böyle olmasını umuyordu. Bunu daha sonra çözebilirlerdi. Onu görmezden gelmek, incinmekten ya da daha kötüsünden daha iyiydi. 

Ama yine de onu atlatamadı. Sanki daha önceki zamanlara benziyordu- Crowley'in tehlikede ya da sıkıntıda olduğu ve yardıma geldiği zamanlardı. Her şeyin olması gerektiği gibi olmadığına dair aynı mide bulandırıcı sezgiydi. Sevdiği birinin orada bir yerlerde acı çektiğine dair. 

Yarım saat daha geçti ve bu artık Aziraphale'e katlanılamaz geliyordu. Ceketini giydi, şemsiyesini aldı ve onu aramak için kapıdan dışarı çıktı. Eğer Crowley bardaysa ve geldiği için ona kızarsa, öyle olsun. En azından güvende olduğunu bilirdi. 

Crowley'in barda olmadığı ortaya çıktı. Son iki saattir yoktu. Barmen onun gittiğini gördüğünü hatırladı ama Aziraphale'e nereye gittiğini ya da hangi yöne doğru gittiğini söyleyemedi, sadece böyle bir havada dışarıda olmanın aptallık olduğunu söyledi. 

Aziraphale Anathema'yı aradı. Dün geceden beri Crowley'i görmemişti. Adam'ı aradı. Hogback Ormanı'ndan ayrıldıklarından beri onu görmemişti. Aziraphale içinde yükselen paniği bastırdı ve olaya mantıklı bir şekilde bakmaya çalıştı. Belki başka bir yere gitmişti. Belki de Aziraphale'den uzaklaşmak için başka bir kulübe kiralamaya ya da yerel bir pansiyonda kalmaya gitmişti. 

Aziraphale kontrol etti. Tekrar kontrol etti. Üçüncü kez kontrol etti. Kontrol ettiği yerleri tekrardan kontrol etti. 

Crowley'in hiçbir yerde bulamadı. 

Hayır, hayır, bu olamazdı. Henüz olamazdı. 

Aziraphale, yakınlarda cennetsel ya da cehennemsel bir varlığın olup olmadığını hissedebilmeyi diledi. Crowley'in şehirde mi- ya da dünyada mı- yoksa başka bir yere mi götürüldüğünü anlayabilmeyi diliyordu. O kapıdan çıkmasına izin verdiği için kendine lanet etti. Nereye gittiğinin onun için önemli olmadığını söylediği için. 

Ya bunlar ona söylediği son sözlerse? 

Aziraphale bu düşünceyi aklından uzaklaştırdı. Bu olmayacaktı. Nerede olursa olsun onu bulacak ve evine getirecekti. 

Şemsiyesinin sağlamlığı ve dayanıklılığı nedeniyle hala oldukça kuru bir şekilde kulübeye döndüğünde, mutlak bir paniğe kapılmamak için içinde bıraktığı her şeyi yapmaya çalışıyordu. Crowley evde değildi. Barda değildi, arkadaşlarıyla birlikte değildi, parkta değildi, başka bir yer kiralamamıştı ya da bir pansiyonda somurtmuyordu. 

O gitmişti. 

Aziraphale bir an, Crowley'in kitapçıyı yanarken bulduğunda ne hissettiğini merak etti, Aziraphale'i hiçbir yerde göremiyordu. Sadece gittiğine dair korkunç bir batma hissi. Korkunç bir şey olmuştu. 

Ve sonra Aziraphale'e bir şey çarptı. Küçük bir şey, tam olarak tanımlayamadığı küçük bir enerji parıltısı ona uzanıyor ve sesleniyordu. 

Crowley yakınlardaydı ve başı beladaydı. 

Aziraphale, ayaklarının onu taşıyabildiği kadar hızlı bir şekilde kulübeden çıktı. Kendini dışarıda, yağan yağmurun altında Bentley'le yüz yüze dururken buldu. 

Daha önce hiç sürmemişti.  Bu fikir her zaman biraz fazla korkutucu olmuştu ve Crowley araba sürmeyi her zaman sevmişti, bu yüzden uzaktan gözlemlediklerinin dışında öğrenecek vakti olmamıştı. 

Ama şimdilik bunu yapması gerekiyordu. 


*05.04.2024*

The Rest of Their Lives: The Human Dilemma /CrowzireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin