Bölüm 62

14 6 0
                                    

Tadfield'ın en iyi barı, gördüğü diğer barlarla karşılaştırıldığında o kadar da etkileyici değildi ama alkol vardı ve o anda bu Crowley için fazlasıyla yeterliydi. Biraz molaya ihtiyacı vardı. Bir süreliğine bunları unutması gerekiyordu.

Bir saat geçmişti ve üçüncü bardak viskisini içiyordu. Kendisini pek iyi hissetmiyordu.

Dışarıda şiddetli bir yağmur yağıyordu ve Crowley bardağından bir yudum daha aldı, aklı baş dönmesi noktasına kadar sarsılmıştı. Geçen yıl ait anılar bir anda canlanmaya başlamıştı. Bir barda ağlıyor, aptalca içki içiyor ve Aziraphale'i kaybettiğini düşünüyordu. Şimdi buradaydı, bir barda ağlıyor, aptalca içki içiyor ve Aziraphale'i kendinden uzaklaştırıyordu çünkü bir gün onu kaybetme ihtimaliyle yüzleşmeye dayanamıyordu, hatta yıllar sonra bile. Bu nasıl olabilirdi ? İşler nasıl bu kadar korkunç bir şekilde ters gidebilmişti?

Duvarlar onu, tekrar üstüne gelmekle tehdit ediyorlardı.

Nefes aldı. 1, 2, 3, 4.

Tuttu. 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7.

Nefesini verdi. 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8.

Pek yardımcı olmamıştı.

Dr. Callaghan'ın önerdiği diğer tavsiyeleri hatırlamaya çalıştı. Görebildiği beş şey.

1- Dışarıdaki sokak. Kararıyordu.

2- Barın duvarında amatör bir futbol takımının çerçeveli fotoğrafı.

3- Hiç izlemediği bir filmi gösteren bir televizyon.

4- Barın arkasında sıralar halinde dizilmiş şişeler.

5- Tavan. Üzerinde bir leke vardı -muhtemelen önceki yağmur fırtınasından kalan bir sızıntıydı.

İyi. Bu iyiydi. Hissedebildiği dört şey.

1- Bardağı. Elinde pürüzsüz ve serindi.

2- Zemin. Fayanslarla kaplıydı ve ayakkabılarının altında hoş bir his uyandırıyordu.

3- Masa. Sert ve dokuluydu ama çizmeye yetecek kadar değildi.

4- Gömleği. Dışarıdaki yürüyüşünün son iki dakikasında yakalandığı yağmurdan dolayı nemliydi.

Doğru. Evet. Bu biraz yardımcı olmuştu. Duyabildiği üç şey.

1- Yağmur. Kulağa hoş geliyordu ama ona biraz fazla kötü günleri hatırlatıyordu.

2- Diğer müşterilerin sohbetleri arka planda yumuşak ambiyansa karışıyordu.

3- Müzik. Bilmediği bir şarkı. Yine de akılda kalıcıydı.

Neredeyse işe yaramıştı, diye düşündü. Kokusunu alabileceği iki şey.

1- Taze pişmiş ekmek. Geç de olsa bunun buranın en bilinen özelliği olduğunu hatırladı. Her zaman taze ekmek ikram ederlerdi. Dışarıdaki tabelada öyle yazıyordu.

2- Yanındaki saksı bitkisi. Yasemin. Tatlı kokuyu garip bir şekilde rahatlatıcı buldu.

Tadabildiği bir şey.

1- Viski. Bir yudum daha alırken boğazını yaktı ama bunun tolere edildiğini gördü. Oradaydı. Sağlam ve canlı bir şekilde.

Crowley biraz sakinleşmeye başladığını hissetti. Hala titriyordu ve panik geçmemişti ama duvarlar artık ona yaklaşmıyordu ve birkaç dakika öncesine göre biraz daha net düşünebildiğini hissedebiliyordu.

Bunu devam etmesine izin veremezdi. Göremedikleri bir şey olmalıydı. Onlar için işler bu şekilde bitemezdi. Bir söz vermişti.

İyi bir hayat yaşayacağız. Herkes kahrolsun, bir mutlu olacağız.

Crowley bir iblisti. Ya da en azından yakın bir zamana kadar öyleydi. Doğası gereği iblisler sözlerini tutmakta çok iyiydiler. Şerefe bağlı olmak elbette doğru kelime değildi, çünkü iblislerle ilgili hiçbir şey asla onurlu şerefli sayılmazdı ama işlerinde titizdiler ve anlaşmalarının sağlam bir şekilde yerine getirilmesini sağlıyorlardı.

Crowley, Aziraphale'e bir söz vermişti ve henüz bu sözden vazgeçmeye hazır değildi. Onlara bunu yapanın kazanmasına hazır değildi. Savaşmadan pes etmeyecekti. Bu sefer kaçmayacaktı.

Belki de artık her şeyin farklı olduğu gerçeğini kabullenemiyordu. Hayatı bir kez daha göz açıp kapayıncaya kadar değişmişti ve ya bunu kabul edip yoluna devam edebilirdi ya da inkar edip mutsuz olabilirdi.

Aklı yarışıyordu. korkunç düşünceler ve senaryoların hepsi bir anda aklına akın ediyordu; buna, henüz gerçekleşmemiş bir şeyin yol açtığı panik ve keder girdapları da eşlik ediyordu.

Onu kaybedemem. Tekrar olmaz. Bir daha olmaz.

Ayağa kalktı ve kapıya doğru tökezleyerek yağmura doğru koştu. Bir fikri daha kalmıştı. Aptalca, saçma bir fikir. Kesinlikle son çareydi ama çaresiz olduğunu kabul etmeye neredeyse hazırdı.

Bir yolu olması gerekiyordu. Olmak zorundaydı. Hikayelerinin gidişatı bu değildi. Hayatlarının geri kalanının böyle olması gerekmiyordu.

Paniğinin arttığını hisseden Crowley'in göğsü yeniden kasıldı.

Koşmaktan başka bir şey yapamadı.

Koştu ve hedefine ulaşacağını umdu. Koştu ve hiçbir nedeni olmasa bile dinleneceğini umdu. Koştu ve Aziraphale'in bir onu bunun için affedebileceğini umdu.

Yağmur üzerine yaparken koştu. Dizleri ağrıyana ve ciğerleri yanana kadar koştu ve ciğerleri yanarken bile koşmayı bırakmadı.

Tadfield Hava Üssü'ne doğru koştu.


*05.04.2024*

The Rest of Their Lives: The Human Dilemma /CrowzireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin