Aziraphale, içeride yağmurun çok daha hoş olduğunu düşündü ancak o anda düşünmek istemediği bazı anıları canlandı.
Crowley neredeyse bir saattir kollarında uyuyordu ve Aziraphale kendisinin de uyuması gerektiğini biliyordu. Artık kaderlerini kabul ettiğine göre uyumaya alışması gerektiğini biliyordu ama yine de yanından ayılmama ihtiyacı hissediyordu. Başka bir şey olması durumunda ona göz kulak olmak için.
Bugün onu neredeyse ölümüne korkutmuştu.
Crowley artık rahat bir şekilde uyuyordu. Güvendeydi, sıcaktı ve kuruydu. Sonunda düğünde yaşananlar hakkında konuşmaya başlamışlardı. İyiydi. Bu bir ilerlemeydi.
Zaten bu gece için bu kadar ilerleme fazlasıyla yeterliydi. İkisi de güvendelerdi. İkisi de hayattalardı ve hala birliktelerdi. Şimdilik önemli olan tek şey buydu.
Aziraphale eve gitmeyi sabırsızlıkla bekliyordu. Hayatlarına birlikte yeniden başlamak, birlikte yeni şeyler denemek, birlikte yaşlanmak.
Bu fikri pek çekici bulmamıştı. Bunu Crowley'le yapmak zorundaysa yaşlanmaktan çekinmiyordu. Zaten zamanın kendisinden daha yaşlıydı, bunun üzerine birkaç on yıl daha neydi ki?
Crowley uykusunda hafifçe kıpırdadı ve kolunu ona doladı. Aziraphale saçına bir öpücük kondurdu.
Crowley onu duyamasa da ona yavaşça, "Seni seviyorum," dedi. "Seni çok seviyorum. Keşke bana izin verseydin."
Crowley derin bir uykuya daldı. Aziraphale bir süre yağmuru dinledi.
Aziraphale'in bu kadar özgürce istekli olduğu ve Crowley'e vermek istediği sevgiyi hak etmediğine inanması Aziraphale'in kalbini kırıyordu. Olduğu kişi yüzünden asla istediği hayatı sürdüremeyeceğine inanması kalbini kırıyordu. Çünkü kovulmuştu; o kadar uzun süre kendi başının çaresine bakması söylenmişti ki, o gün Duvar'da konuşana kadar ona şefkat gösterecek ya da ilgi gösterecek tek kişi bile yoktu.
Onu biraz daha yakınında tuttu ve anlatmaya devam etmesi gerektiğine karar verdi. Bir gün ona inanıncaya kadar tekrar ve tekrar anlatacaktı.
Geçen yılı düşündü. Her ikisi de Crowley'in yatağının karşı uçlarında uyuyamayacak kadar gergin bir halde yatıyorlardı, sabah her ikisinin de başına ne geleceği düşüncesi akıllarını kurcalıyordu. Aziraphale o zaman onu ne kadar tutmayı ve karşılığında tutulmayı istediğini düşünmüştü. Bu kadar korkmasaydı nasıl olurdu?
Ve o yağmurlu yaz gecesinde, Tadfield'in kenarındaki o küçük kulübedeki o yumuşak yatakta birbirlerine sarıldıklarında, Aziraphale ona bir söz verdi.
Ne olursa olsun, neredeyse sessiz bir dua gibi yemin etti, ve ister bir hafta, ister bir yüzyıl daha yaşasak da, hayatımızın geri kalanını birlikte yaşasak da her şeyin sonunda yine peşimize de düşseler... Ben cennete geri sürüklenirsem ve sen de cehenneme geri sürüklenirsen... Seni bulacağım. Seni tekrar bulana kadar ikisini de parça parça parçalamaktan beni hiçbir şey alıkoyamayacak.
Aziraphale gözlerini kapattı, sessiz yemininin evrene yayılmasına izin verdi, yağmur sonunda onu uyuttu.
*13.04.2024*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Rest of Their Lives: The Human Dilemma /Crowzire
FanfictionThe Rest of Their Lives serisinin dördüncü kitabıdır. *Çeviridir. *Tamamlandı. *** "Bu Mümkün değil. Gözlerim nasıl bir gecede değişebilir?" Crowley parmaklarını şıklattı. Ayna inatla parçalanmış halde kaldı. Aziraphale ileri doğru bir adım attı...