3

256 19 1
                                    

Jimin onca saat sonra taksiden inerek kendisini bir banka bıraktı. Hayat öyle bir şeydi ki, teşekkürler diyesi  vardı hayata karşı.

Bazen altüst ederdi insanı, bazen mutlu. Bazen hüzünlü, bazen kederli. Önündeki denize bakarak derin bir nefes aldı. Telefonu o anlık bir sinir ile evde kalmıştı büyük ihtimal ile Jungkook ararsa babası yada annesi o telefonu bir şekilde açacaktı.

"Yeter ya!" Jimin elini alnına sertçe vurarak başını geriye yatırdı. Hissettiği sıcak hava dalgası yüzüne vurarken, gülmek yerine sinirle soludu. Jungkook ile öyle çok konuşmuşlardı ki, Jungkook'un telefon numarasını ezbere biliyordu.

Yoldan geçen orta yaşlarında ki bir kadını durdurarak telefonunu istedi ve Jungkook'u aradı.

Jimin: Jungkook, üzgünüm ama bir süreliğine konuşamayız evde biraz işler karıştı babam senin ile son konuşmamızı duydu ve evde gereksiz bir kavga çıktı.

Jimin bakışlarını yanında duran kadına çevirdiğinde, kendisine şaşkın şaşkın bakan kadın ile hızla bakışlarını kaçırdı.

Jungkook yumruk yaptığı elini yatağa bastırarak gözlerini sinir ile kapattığında, aklından geçen onca düşünceye engel olamıyordu.

Jungkook: Jimin'im baban sana vurdu mu?

Jimin, Jungkook'un kurduğu cümle ile hızla başını olumsuz anlamda sallayarak kadına kısa bir bakış daha attı.

Jimin: Hayır Jungkook, sadece kızdı. Babam senin ile benim aramızda geçenlerin hiçbirini bilmiyor  bir süre eve gitmeyeceğim bir arkadaşta kalacağım o kadar. Seni seviyorum beni merak etme ve beni lütfen arama telefonum yanımda değil.

Jimin telefonu kapatarak kadına uzattığında kadının şaşkın bakışları hâlâ devam etsede umursamadı ve hızlıca Tae'nin evine doğru ilerledi.

Tae ile çokta yakın arkadaş olmadıklarını biliyordu ama şuan Tae'den başka gideceği hiçbir yer yoktu.

Yağmur çilemeye başlarken gözlerini yağmura karşı kısarak adımlarını hızlandırdı ve Jungkook'un hayalî ile yağmura karşı yürümeye başladı.

Uzak mesafe ilişkisi çoğu kişi tarafından çok kötüydü. Evet, öyleydi ama kimse dikkatli bilmiyordu.

Normal ilişkilere nazaran özlem vardı, her bir zamanı sabrederek beklemek vardı. Buluşmak için gün sayanlar vardı. Yazdı mı diye telefon elinde bekleyenler vardı. Elinde bir telefon ile saatlerce ekrana bakarak uykuya dalanlar vardı.
Takip ettikleri kişileri kontrol etmek vardı.
Elini tuttamasa bile varlığını hissettirmek için kelimeler dökenler vardı.
Her gece rüyasına giren birisi vardı. Yan yana geldiğinde senelerce içinde biriktirdiğin o özlem, arzunun bir damla misali bir anda taşacağı bir zaman vardı.

Bu daha önce uzak mesafe ilişkisi yaşayanların anlayabileceği bir dildi. Bu dil öyle güçlü bir dildi ki, kaybetme korkusunu, kıskançlığı tüm acı tatlı her duyguyu anlayanların diliydi. Mesafe her zaman acı vermez. Uzak mesafe her zaman acı verirdi.

Caddenin ucundan dönerek Tae'nin evine doğru ilerledi Jimin. İyi anlaşamadığı arkadaşının evine...

Tae kapıyı açınca büyük bir sevinç ile Jimin'i karşıladı ve hiç durmak bilmeyen çenesi ile bir sürü kelimleri birleştirdi.

Jimin, Tae'nin kurduğu kelimeleri dinlerken aklı başka yerlere kayıp gitti. İşte dedi içinden. Bir sürü kelimelerin yan yana gelmesi gibiydi bu uzak mesafe ilişkisi. Düşünürsün ve yazarsın.

Her bir kelimen seni ona iter...

Her bir cümle seni ona bağlar...

Aşık olursun; dokunamadığın adama, aşık olur sana, dokunmadığı kadına...

Jimin gözünden akan yaşları silerek sırtını oturduğu koltuğa yaslayarak gözlerini sımsıkı kapattı ve hâyal dünyasına kapıldı.

İmkansız olan aşk mıydı? Yoksa aşkı imkansız kılan insanlar mıydı?

Bu düşünce ile saatlerini harcarken, gözlerini derin bir uykuya kapattı.

Mesafe...

...

Bölüm sonu.

Mesafe-JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin