Jungkook valizini yere koyarak bakışlarını oldukça küçük olan mahallede gezdirdi. Jimin'in yaşadığı yer burası olduğunu biliyordu ama hangi ev olduğunu bilmiyordu.
Cebinden telefonunu çıkartarak Jimin'e kısa bir mesaj attı.
Jungkook: Jimin'im seni çok özledim konuşalım mı?
Jungkook mesaja gülümseyerek gönder tuşuna bastı. Anında görüldü yemesi ile gülümsedi.
Jimin: Onca zaman sonra aklına geldim öyle mi?
Jungkook valizini alarak kaldırım taşına doğru ilerledi. Soğuk betona kalçasını yaslayarak üstte duran arama simgesine bastı. Jimin'in fotoğrafı ile kalbi hiç olmadığı kadar hızlı atarken, bir kaç saniyenin ardından telefonda beliren yüz ile gülümsedi.
"Sen dışarıda mısın?" Jimin'in sorusuna koca bir kahkaha atarak başını salladı.
Jimin sırtını yatak başlığına yaslayarak bir süre Jungkook'u izledi.
"Neden bana görüldü attın?"
Sessizlik... Jungkook başını önüne eğerek bir süre sessiz kaldı. Ona şuan Kore'de olduğunu söylemek çok istiyordu ama vereceği tepkiden korkuyordu. Ya gelmezse?
"Jimin'im senin ile konuşmam gerekiyor ama telefon ile değil, yüz yüze."
Jimin kaşlarını çatarak bir süre anlam vermeye çalıştı.
"Jungkook Amerika'dan, Güney Kore'ye ışınlanmayı mı düşünüyorsun?"
Jungkook alt dudağını ısırarak başını salladı. Jimin'in bakışları her geçen dakika değişiyordu. Jungkook parmaklarını saçlarından geçirerek bakışlarını bir süreliğine etrafta gezdirdi.
Gördüğü bir market ile gülümseyerek telefonu ters çevirip Jimin'e gösterdi.
"Şuan bu marketin önündeyim sevgilim yakında bir yerlerde oturuyorsan gel buraya."
Jungkook kamerayı kendisine doğru çevirdiği sırada gördüğü görüntü ile gülümsedi. Jimin'in şaşkın bakışlarını ilk defa bu denli görüyordu.
"Jungkook sen... Nasıl?" Jimin kelimeri yan yana getirmekte zorlanırken, Jungkook başını sallayarak ayağa kalktı.
"Bekliyorum seni." Kapanan telefon ile Jimin hızla ayağa kalkarak anın verdiği tepkisi ile hızla aynaya doğru ilerledi. Saçları, kıyafeti kısacası berbat bir haldeydi. Jungkook gelmişti. İki senesi ayağının altındaydı ve şuan ayna karşısında kendini sorguluyordu.
"Jungkook geldin, o bana geldi!" Jimin bir anda aklına gelen şey ile hızlıca üzerini değiştirdi. Bir kaç gün önce düşüncelerine yenilmişti. Jungkook artık yoktu derken, bir anda evine kadar gelmişti.
Üzerine bol gri bir tişört geçirerek altına siyah renk pantolon geçirdi. Saçlarını özenerek tararken aklını dolduran düşünce ile hızla elindeki tarağı fırlattı.
"Gerçektende şuan ayna karşısında zaman harcayamam. O burada!"
Jimin tam odadan çıkacak iken parfümünü sıkarak evi terk etti. Merdiven basamaklarını ikişer ikişer inerken, içinde taşıdığı mutluluğa anlam veremiyordu.
Dış kapıyı açarak hızlı adımlar ile sola döndü. O marketi çocukluğundan beri tanırdı.
"Hey Jimin!" karşısına çıkan Tae ile affallayarak hızlıca yanından çekip gitti.
"Oğlum nereye böyle koşa koşa?" Jimin omuzunun üzerinden Tae'ye bakarak gülümsedi.
"JUNGKOOK'A GİDİYORUM BÖYLE KOŞA KOŞA."
Tae aynı şekilde gülümseyerek arkasına döndü ve kendi yoluna doğru ilerlerken, Jimin ile ilgili düşüncelere daldı.
O Jungkook'a aitti...
...
Jungkook adım sesleri ile bakışlarını yerden kaldırdığı sırada kendisine koşarak gelen Jimin'i görmesi ile hızla ayağa kalktı. O buradaydı.
Jimin adımlarını yavaşlatarak bakışlarını Jungkook'a çevirdiğinde, aralarında birazda olsa mesafe vardı...
Jungkook, Jimin'i baştan aşağı süzerek aralarında ki küçük mesafeyi kapatmak için Jimin'e doğru yaklaştı.
"Jimin," Jungkook aralarında kalan son mesafeyi kapatarak iki adım attı ve kollarını sıkıca Jimin'e doladı.
İki beden, iki yılın acısını bir sokakta çıkartırken, Jungkook gözünden akan yaşlar ile daha sıkı sardı Jimin'i.
Sevgi, korkusuz sevgi.
Aşk, korkusuz aşk.
Güven, korkusuz güven.
Yol, korkusuz yol.
Mesafe, korkusuz mesafe.Mesafe...
...
Bölüm sonu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mesafe-Jikook
General Fiction(TAMAMLANDI) Bir mesafe aşkı hikayesi... "Korkuyorum hiç ses etme bulur alırlar seni." /Kapak bana aittir. /Kurgumun benden habersiz kopyalanmasına karşıyım. /Sumut vardır.