𝙁𝙖𝙧𝙚𝙬𝙚𝙡𝙡, 𝙉𝙚𝙫𝙚𝙧𝙡𝙖𝙣𝙙.

448 63 239
                                    

bakalim bakaljm

ustunden cok zaman gecti...2 ay?

İyi okumalar^~^

..

Yoongi

Yemekten sonra herkes kendi odalarına çekilirken biz de Jimin'in odasına gitmiştik. Bana anlatacağı şeyler olduğunu söylemişti. Meraklıydım. Bu yüzden ikimiz de yatağa girdiğimizde, bedenimi Jimin'in kollarının arasına bırakmış ve beni kollarına almasına izin vermiştim.

Jimin, sıkıca kollarını belime dolamış ve kafasını omzuma yaslamıştı. Olduğumuz durumda oldukça huzurlu hissediyordum. Bu yüzden ben de ellerimi onun elleri üzerine koydum ve gülümseyerek bana söyleyeceklerini bekledim.

"Konuşmayı pek sevmem. Yine de merak ettiğini biliyorum."

Başımla onayladım. Gerçekten merak etmiştim. Birkaç olayda fark etmiştim bu yüzden merakla Jimin'in kelimelerine odaklandım sadece.

"Küçüklüğümden beri böyle yetiştirildim. Aklına gelebilecek çoğu dövüş taktiğini ortaokulu bitirmeden hemen hemen öğrenmiştim. Tabii o zamanlar yaşadığım çevremdeki kişileri tam olarak tanımıyordum. Oyuncak denen şeyler oynamadım. Sanki doğduğumdan beri asker yetiştirilecekmiş gibi eğitildim. Televizyon izlemedim, parka gitmedim ve daha birçok çocukların yapması gereken aktiviteyi yapmadım."

Jimin, biraz sessiz kaldı. Ona bakmaya çalışsam bile buna izin vermeden kafasını sabit tuttu. Ben de ısrar etmedim.

"Siktir ya, geçmişimden bahsetmekten nefret ediyorum ama artık yanımdasın ve bilmen lazım. Hızlı anlatacağım çünkü ben kendimden bahsetmeyi sevmem. Tamam mı Yoongi'm?"

Sanki az önceki sinirli halinden korkmamam için sonuna aitlik eki eklemesi benim kıkırdamama sebep olmuştu. Bunu çok fark ettirmek istemesem de beni duyduğunu biliyordum.

"Baba demek hoşuma gitmese de, benim babam da bu işlerle uğraşıyordu. Tabii kendisi benden katbekat daha kötüydü. Kimseyi sevmez ve masumları da öldürürdü. Birisinin yaydığı havayı beğenmedi diye bile öldürebilirdi. Annemi babama satmışlar. Babam da erkek çocuk istiyormuş, işinin devamlılığını sağlamak istiyormuş. Aslında, bu evde gördüğün Jin dışında herkesin hikayesi neredeyse benzer. Hepimizin ailelerinin işleri ortaktı. Birlikte çalışıyorlardı. Tamam, bu bilgi burada kalsın ben anlatmaya devam edeyim."

Kendi kendine kurduğu bu diyaloga karşılık olarak gülümsemiş ve ellerimi yumuşacık, siyah saçlarının arasına daldırarak hafif hafif okşamıştım. Bununla birlikte Jimin hareketlenmiş, ben oturmaya devam ederken bacaklarımın arasına yerleşerek kafasını göğsüme yaslamıştı. Kalp atışlarım hızlanırken heyecanımı gizlemek amaçlı gülümsemiştim. Yarı uzanır bir pozisyonda olduğum için bence ikimiz de gayet rahattık.

"Düzensiz bir ailemiz vardı. Annem genelde odasından çıkmaz; uzun, siyah saçları, beyaz elbisesi ile bir şarkı mırıldanırken kağıt keser, onlara şekil verirdi. Babam eve gelmezdi. Eve gönderdiği adamları beni eğitirdi ve ona karşı çıkarsam bana dayak atardı. Zaman geçtikçe, çocukluğumu normal bir çocuk gibi geçirmeyince iyice ifadesizleşmiştim. Duygusuzlaştım ve hiçbir duygu hissetmemeye başladım. Babam beni karnımdan bıçakladığı zaman bile bir şey hissetmedim."

Duraksadı. Üzüntü hissetmiyordu. Fark etmiştim. Jimin, eski anılarına sadece nefret besliyor, aklına geldiğinde de sinirleniyordu. Bunlardan bahsederken üzülmüyordu. 

Ama bu üzüntü hissetmekten daha kötüsüydü. Nefret dışında başka duygu hissetmesine izin vermemişlerdi. 

"Babamın iş ortakları eve gelmeye başladı. Neden anlamadığım bir şekilde çocuklarını da getiriyorlardı. Evet, çocukları burada gördüğün herkes. Hoseok, Namjoon, Soojin, Taehyung, Soyeon, Yuqi...En küçüğümüz Yuqi'ydi."

Dahlia : Yoonmin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin