𝙑𝘼𝙇𝙀𝙉𝙏𝙄𝙉𝙀.

246 41 68
                                    

diğer bölüm final :"

onceki bolume 11 yorum gelmeseydi iyiydi? :D hiçbir zaman oyları ve yorumları dert eden birisi olmadım hatta bunu yapanları da sevmem ama sizce de 11 o kadar emeğin karşılığı mı olmalı?¿ şurada 1 bölümümüz kalmış...

iyi okumalar^~^

..

Yoongi

Gözlerim yere kenetlenmiş bir şekilde oturuyordum. Ne kadar uzun zaman geçti bir fikrim yoktu ama doktorun yanımıza gelişi ile herkes ayaklanmıştı. Jimin'i güvenilir bir doktora verdiklerini umuyordum çünkü etrafta onu öldürmek için an kollayan adamlar olabilirdi. Hepimizin dikkati doktordaydı. Ben de kendimi toparladım ve nefesimi tutarak gelecek haberi bekledim.

"Hasta şu an iyi gibi. Kan değerlerini normale çevirdik. Çok fazla kan kaybetmişti. Bıçak yüzünden karnında altı dikiş var. Silah yarasına da dikiş attık. Birkaç hafta dikişlerini zorlayacak hareket yapmasın. Tahminimce bir iki güne uyanır. Hatta Jimin, dayanıklı birisi gece ansızın da uyanabilir."

Bu sefer de mutlulukla gözlerim dolarken Taehyung'un kolunu tuttum ve avucum içerisinde fark etmeden sıktım. Bu çok iyi bir haberdi. Jimin, yaşıyordu ve hala bizimleydi! Bu bilgiyi sindirmeye çalışıyordum. Kan kaybı yüzünden onu kaybetmekten çok korkmuştum. 

Burada durmaya başladığımdan beri bir şey olur diye hep uyanık kalmıştım. Gözüme uyku girmemişti ve şimdi o kadar rahatlamış hissediyordum ki...

..

Saat gece üçtü. Sanırım heyecandan uyku tutmamıştı. Gözüm sürekli önünde durduğumuz odanın camında geziyordu, bir hareketlilik görme umuduyla dakikada bir bakıyordum ama nafileydi. Dudaklarımı büzerek geriye yaslanmış ve derin bir iç çekmiştim. Bazıları eve gitmişti bu yüzden sadece ben de dahil dört kişiydik sadece. Uykum gelse bile uyumamaya çalışıyor, bakışlarımı pencereden uzaklaştırmamaya çalışıyordum.

Soojin, kafasını arkaya yaslamış uyurken bir omzuna Hoseok diğer omzuna ise Taehyung yatmıştı ve bu hem şirin hem de komik bir görüntüydü.
Küçük bir gülümsemeyle önüme döndüm ve bakışlarımı tekrar cama çevirdim. Hiçbir şey yoktu. Ne bir hareket ne de orada duran monitörde bir değişiklik.

Ayağa kalktım. Jimin'in odası ve bulunduğum koridor uyuyanı rahatsız etmeyecek, loş bir ışıkla doluydu. Bu yüzden Jimin'i görebiliyordum. İyice cama yaklaştım ve derin bir nefes aldım. Gözlerim sürekli umutla geziniyordu. Biliyordum, doktor illa bugün dememişti ama yine de bu gece de uyanabileceğine ihtimal vermişti. Bense üç beş gündür dokunamadığım ve neredeyse göremediğim sevgilimi özlemle bekliyordum.

İçeri girmemize bir süreliğine izin verilmemişti. Ne kadar ameliyat başarılı geçse de akşamına uyanmazsa diğer günün sabahına odaya iki üç kişinin girebileceğini de söylemişlerdi.

Neredeyse çok sık görmediğim bir şekilde, Jimin'in saçları alnına doğru dökülmüştü. Genelde bir şekle sokup dolaşırdı ama şimdi saçları bile dik durmaktan yorulmuş gibi Jimin'in alnına doğru dökülmüşlerdi. Üzerinde hastane kıyafeti vardı ve beline kadar örtülüydü. Eline bir serum bağlamışlardı. Ellerinin etrafında olan hafif morarıklığı görebiliyordum.

Dudağının kenarı, kaşı bir şekilde pansuman yapılmış ve bantla kapatılmıştı. Yine de yanağında olan morarıklığa pek bir şey yapmamış gibilerdi. Diğer iki yarasını ise göremiyordum. Canı çok acımış mıydı? Dudaklarımı büzdüm ve dolan gözlerimi kırpıştırdım.

Titrekçe nefes vermiş ve sırtımı cama yaslamıştım. Çok fazla ağlamıştım ve başımda felaket bir ağrı vardı.

Birkaç dakika daha öyle durmuş ama sırf Jimin'i merak ettiğim için  engelleyemediğim gözyaşlarımla önüme dönmüştüm. Gözlerim camdan ayrılmazken, bakışlarım Jimin'in kıpırdayan elini bulmuştu anında. Dudaklarım kocaman açılırken, hızlıca geri çekilmiştim. Ellerim titriyordu fakat Jimin'in eli yatakta hafifçe hareket etmeye devam ediyordu.

Dahlia : Yoonmin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin