(gereksiz bilgi: simdiki temam cok hosuma gitti)
medyanin jungkook coveri da var. hwa'ninki de jungkook'unki de çok değerli benim için medyada seonghwa cover var💗💗🌺🌺
İyi okumalar^~^
..
Yoongi
Jimin'i aşağıda beklerken Jin hyungun yanına inmiş ve heyecanlı bir şekilde olanları anlatmıştım. Beni de kendisi ayrı bir heyecanla dinlemişti. Çok fazla güvenli alan havası veriyordu Jin hyung.
İkimiz konuşmaya dalmışken içeri giren Soojin'i fark etmemiştik bile. Ta ki gelip bana sarılana kadar. İlk başta kim olduğunu merak etsem de, Soojin olduğunu anlayınca ben de hemen onun sarılışına karşılık vermiştim.
"Heyecanlı heyecanlı konuşup duruyordun."
Bunu demesi ile yüzüme büyük bir gülümseme kondurmuştum.
"Jimin'i bir yere götüreceğim. Gelmesini bekliyorum."
"Waow. Yoongi, beni şaşırttın."
Ona "Gerçekten mi?" dercesine bir bakış atmış ve omuzlarımı silkmiştim.
Duyduğum adım sesleriyle birlikte bakışlarımı Soojin'den çekerek kapıya yöneltmiştim. Gördüğüm Jimin'in bedeni ile kalp atışlarım da hızlanmıştı. Mutlulukla gülümsemiş ve masadan piknik sepetini almıştım. Soojin ve Jin hyunga teşekkür etmek ve görüşürüz demek amaçlı yanaklarına küçük öpücükler kondurmuş, ardından Jimin'in yanına ilerlemiştim.
"Hazırsan, gidelim hadi~"
Neşeli çıkan sesimle ve az önce Jin ile Soojin'i öptüğüm için sertleşmiş bakışlarına bakarak konuşmuştum. Biraz kıskanç birisiydi gerçekten.
Jimin, bir şey söylemeden ilerlemeye başlarken ben de sepeti alıp peşinden paytak adımlarla ilerlemiştim.
"Çok kıskançsın."
"Benden başkasını öpünce deliriyorum."
Gözlerimi devirmiş ve omzuna yapmacık bir şekilde vurmuştum. Canını acıtmazdım. Zaten Jimin gibi birisinin canı pek acırmış gibi durmuyordu.
"Ben böyle sevgi gösteriyorum Bay Kıskanç."
"Gösterme sevgini. Bana göster sadece."
Jimin, ayakkabılarını giymiş ve dışarı adımlamıştı. Ben de sepeti yere koymuş ve converse ayakkabılarımı giymeye çalışmıştım. Bağcıkları bağlamış, ardından da sepeti tekrar almak için tam harekete geçmiştim ki, sepeti yerine görememiştim. Kafamı kaldırmış ve sorgularcasına Jimin'e bakmıştım. Elinde tutuyordu.
"Ben taşırım. Giy sen ayakkabını bakalım."
Oldukça yumuşak çıkarmaya özen gösterdiği sesi ile konuşunca yüzümde kocaman bir gülümseme oluşmuştu. Hızlı ayakkabımı giydikten sonra üzerime ceketimi almış ve kapıyı çekerek bir iki adımda Jimin'in yanına ulaşmıştım. Bir elinde sepeti tutmaya devam ederken diğer eliyle benim elimi tutmuş ve ileride gördüğüm Aston Martin V8 Vantage arabasına ilerlemeye başlamıştık.
"Ben sana yolu tarif edeceğim."
Göğsümü kabartarak konuşmuştum. Üzerime giydiğim siyah ama göğsüme üçgen bir şekilde inen siyah gömleğim yüzünden, göğsümün açıldığını fark etmemiştim bile. Tabii, Jimin'in gözlerini üzerimde görünce kaşlarımı çatmış ve üzerimdeki motorcu ceketinin önünü kapamıştım.
Jimin ise bu tepkime karşılık gülümsemiş ve yola çevirmişti bakışlarını. Benden tarif beklediği belliydi bu yüzden hızlıca cevap vermiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dahlia : Yoonmin ✔️
FanfictionPark Jimin, Kore'nin en tehlikeli mafyalarından birisiydi. Kimseye müsamahası yoktu. Ta ki, onu dinlediğini sanarak ama her şeyden bihaber Min Yoongi'yi rehin alana kadar. Park Jimin'in artık bir zayıf noktası vardı. !ukegi !sememin yan ship: namseo...