18- Ufuk

92 6 7
                                    

Yılın son haftasıydı, Volkan içinse bundan daha önemli olan yazılıların son haftasıydı. Şimdiye kadarki eğitim hayatında notlarını umursayan bir çocuk olmamıştı. Ama seneye üniversite sınavına girecekti ve artık notlarını önemsemeye başlamıştı. Babası kendisinin bir şey yapamayacağına çok emindi, Volkan'ı da en çok motive eden şey buydu. İyi bir yere ulaşmak ve babasının ettiği lafları bir bir yutturmak.

"Günaydın." dedi uykulu bir sesle Dağra yerine oturduğu sırada.

"Günaydın."

"Çalıştın mı?" diye sordu, bugünkü matematik sınavını hatırlatmak isteyerek.

Volkan başını sallamakla yetindi. Sonraki derste sınav olacaklardı, ister istemez gergindi. Basit bir okul sınavı olsa bile.

İlk ders başlamıştı. Şanslarına öğretmen dersi boş bırakmıştı, matematik çalışabilirsiniz demişti. Ancak sınıfın umrunda değildi pek çok kişi kafasına göre takılıyordu.

Volkan ise emin olmak adına zor bir test açıp kendini denemek istedi. Ve ilk sorudan yapamadığını fark ederek gergin bir şekilde diğer soruya geçti, onu da yapmamıştı. "Hassiktir..." Hızla ayağa kalkıp Doğukan'ın yanına ilerledi.

"Şunları çöz ve bana anlat."

Kumral olan yanına oturan çocuğa baktı.
"Yani yapabilir misin?"

Doğukan gülümseyerek onayladı ve kitabı kendi önüne çekti.

...

"Ay, oha aynı sınıftaymışız." dedi Volkan, Doğukan sınava gireceği sınıfa girdiğinde.

"Gergin misin?" diye sordu Volkanın yanına vardığında.

"Ehh..."

Doğukan, Volkanın siyah saçlarını karıştırdı. "Yaparsın sen."

Zil çaldı, öğretmen gelip sınav kağıtlarını dağıttı. Kırk dakikalık ders hızlıca bitmişti. Sınav biter bitmez esmer olan kağıdını hızlıca teslim edip diğerinin yanına gitti. Neşeyle "Resmen sınavın yarısı sana sorduğum sorulardan oluşuyordu."

"Yapabilmişsin galiba." dedi Doğukan.

"Tabikii. Öğretmenim bana her şeyi güzelce anlattı." dedi sırıtarak.

"Yaa. Öğretmenin kimmiş ki, bana da anlatsın."

"Olmaz. Sadece bana özel."

"Ne kadar veriyorsun da sana özel öğretmenlik yapıyor ki?" dedi Doğukan.

"Ücrete ne gerek var, ben yeterim."

Doğukan gülerek kolunu yanındaki kısa çocuğun omzuna attı. Hafifçe kulağına eğilerek "Eh napalım ücret vermediğine göre seninle yetineceğiz artık."

...

"Amııık." dedi kullandığı kelimeyi uzatarak.

Doğukan gülerek esmer çocuğa baktı. "Mesajlaşır gibi mi sövmeye başladın artık."

"Amına koyayım çok uzun oluyor da. Neyse lan mesele o mu?!"

"Noldu?" dedi, Volkanın kaşlarını çatarak
baktığı tarafa döndü.

"Seninki bize doğru koşuyor." diyerek gözlerini devirdi Volkan. Önündeki sandviçini yemeye devam etti. Öğle arasındalardı ve Doğukan'ın yalvarışına dayanamayıp öğle arası takılma teklifini kabul etmişti.

Doğukan Volkan'ın dalgasına koşuyor dediğini düşünmüştü ama baktığında gerçekten kendilerine doğru koşan Ufuk'u görmüştü. Nefes nefese yanlarına vardığında "Afiyet olsun." dedi sevimli bir gülümseyle.

Kış Yağmuru | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin