Volkan hala üç gün önce yaşanan olayı atlatamamıştı. Günlerden pazartesiydi ve o görmek istemediği yeşil gözleri görmek zorundaydı. Aklında sürekli dönüp duran o günden görüntüler tekrar belirdi gözünün önüne.
Neden bu kadar abartıyorum amına koyayım. Sevmiyorum ki onu. Sevmiyorum! Niye çıkmıyor aklımdan, siktiğimin kumralı...
Otobüsten inip okulun merdivenlerinden çıkıyordu, ilginç bir şekilde bugün geç kalmamıştı. Olanları Dağra'ya anlatmak istiyordu ama ne diyebilirdi ki o, ya da kendisi ne diyecekti ona. Doğukan beni öptü, amacı Gökçe değilmiş, ben aptalmışım, ve lanet olsun ki dudaklarını dudaklarıma bastırma anı gözümün önünden gitmiyor. Tüm bunları mı demeliydi? Bilmese de olurdu, öyle değil mi, sonuçta önemsiz basit bir olay. Basit olay.
Aaahhh, işte o önemsiz olayın başrolü girdi içeriye. Cama bak Volkan, görmesin seni.
Bakışlarını birkaç saniye dışarı çevirip istemsizce içeri giren uzun boylu çocuğa baktı. Göz göze gelmek istemiyordu ama kendisine bakmadan yerine oturmuş olması biraz canını yakmıştı. O kim ki canını yakıyor, Volkan? Kendine gel.
Ders matematikti, öğretmen geçenki sınavdan düşük alanlara test ödevi vermekle meşguldü. Normalde o ödev alanlar arasında olması gerekiyordu Volkanın ama yeşil gözlü çocuk yardım etmişti ona. Onun sayesinde geçmişti sınavı. Bakışları istemsizce çaprazında kalan çocuğa kaydı. Masanın altından telefonuna bakıyordu, biriyle mesajlaşır gibi parmakları geziyordu ekranda.
Bakışlarını Doğukan'dan çekmesini sağlayan şey öğretmenin sesi olmuştu.
"Açın kitaplarınızı, sayfa 55."...
"Amma dalgınsın oğlum." dedi Dağra.
"Sana öyle gelmiş."
"Ya, yaa." baktı yanındaki esmer çocuk neşelenecek gibi durmuyor. "Kantine mi gitsek, hem sana anlatacaklarım var."
"Ne anlatacaksın bakalım?"
"Aşağı gidelim konuşuruz." dedi ve yanındaki bedeni ayağa kaldırdı. Birlikte kantine gidip uzun süre oturdular. Öğle arasının bittiğini işaret eden zil çaldığında ikili umursamayarak önlerindeki çayı içmeye devam ettiler.
"Volkan." diye seslendi bir çocuk. Volkan başını yana çevirip baktığında içeri giren bedeni gördü. "Ne var lan?" dedi öfkeyle, onu görmesi bile sinirinin tepesine çıkmasına sebep oluyordu.
"Ayrılmışsın Gökçe'yle. Noldu manitana daha çok mu vakit ayırma kararı verdin bakalım?" dedi alayla, manita derken özellikle Volkan'ın yanında oturan Dağra'ya bakmıştı.
"Annenle daha çok vakit geçirmek için ayrıldım ya. Aa annen dememiş miydi sana?" dedi karşısındaki çocuğun alaylı sesini taklit ederek, sinirini belli etmemeye çalışıyordu.
"Annemi karıştırma, orospu çocuğu!" diye bağırdığına neşeyle güldü Dağra "Kıyamam anne kuzusu ha?" dedi Volkan'a dönüp. Sahte gülümsemesini takındı tekrardan. "Öyle öyle."
"Ne bu neşe? Geceniz iyi geçmiş anlaşılan." dedi öfkeyle Kayra.
"Aa sen de beni hiç dinlemiyorsun ki ama Kayra. Dedim ya annenle iyi vakit geçirdik." dedi Volkan.
Kayra'nın arkadaşlarında birkaç kişi geldi o sırada. Volkanın adını bilmediği siyah saçlı çocuk, dikkatle Kayra'nın sinirden kızarmış yüzüne ardından da Volkan'ın siyah gözlerinin tam içine baktı.
"Ne oluyor?" dedi aşırı ciddi bir ses tonuyla.
"Arkadaşının canı sıkılmış da bi bahçeye çıkarıp gezdirsen iyi olabilir." dedi Volkan, Dağra buna sesli bir şekilde güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kış Yağmuru | bxb
Teen FictionYeni okul, yeni ilişkiler, yeni olaylar ve geçmişten biri. . "Ayrıldım ondan, istediğin oldu. Neden hala bana yakın davranıyorsun? Elde etmedin mi istediğini?!" "Sana salak diyordum da bu kadarını beklememiştim." "Ne saçmalıyorsun? Mutlu değil misin...