On beş günlük tatilin bitmesine birkaç gün kalmıştı. Doğukan da tatilin son günlerini sevgilisi ile birlikte geçirmek istemişti.
Volkan giydiği açık mavi kot pantalonunun üzerine bir süredir elinde tuttuğu siyah sweatshirti geçirdi. Sweatshirt Doğukan'ındı, onun kıyafetlerini giymeyi seviyordu, daha huzurlu hissediyordu, evindeymiş gibi hissediyordu. Aynadan kendine bakıp saçını son kez düzeltti. Telefonundan gelen bildirim sesiyle gülümseyerek mesaja baktı. "Beş dakikaya ordayım."
Mesajı cevaplayıp telefonunu arka cebine koydu. Odasından çıkıp, mutfağa annesinin yanına gitti. "Birazdan çıkarım.""Kar yağacakmış, sıkı giyin." dedi annesi.
Kar mı yağacak? Yağsın, her yer bembeyaz olsun; dünya tertemiz yeni bir sayfa açsın kendine, insanlara, bize.
"Tamam." diyip annesinin yanından ayrıldı. Odasından montunu alıp kapıdan çıktı. Aşağı indi, çok geçmeden tanıdığı o araba önüne gelmişti. Hemen ön koltuğa oturup, kumral çocuğun dudaklarına minik bir öpücük kondurdu.
"Nereye gidiyoruz?" dedi Volkan.
"Sürpriz demiştim." dedi Doğukan, büyük gülümsemesiyle. Volkan ısrar etmeyip camdan dışarıyı seyretmeye başladı. Gittikleri yolun tanıdık olduğu o yol olduğunu fark ettiğinde "Sana mı gidiyoruz?" diye sordu. Başını olumlu anlamda salladı Doğukan.
"Sürpriz demiştim, baya değişik bir yermiş." diye takıldı Volkan, sevgilisine.
"Sürpriz olan şey gideceğimiz yer değildi ki, o başka bir şey." dedi Doğukan."Merak ettiim."
Evin bahçesine girdiklerinde Doğukan arabadan inip, Volkan'ın oturduğu tarafın kapısını açtı. Volkan da araçtan indiğinde elinden tutup onu arka bahçeye doğru ilerletti. "Eve girmeyecek miyiz?" dedi Volkan.
"Hayır."
Volkan daha fazla sorgulamadan sevgilisini takip etti. Arka bahçeye vardıklarında Doğukan'ın sürprizini görmüştü. Şeffaf çadır benzeri, etrafı ledlerle süslenmiş, geniş bir yer hazırlamıştı. (Nasıl aciklayacagimi bilmiyorum bubble tent diye geçiyor, bölümün sonuna görselini biraktim. Kosun gidip bakın oyle devam ediin.)
Doğukan "Öyle bakıp durma gel girelim." diyerek küçüğün belini kavrayıp çadırın içine doğru ilerletti. İçinde ısıtıcı, geniş minderiler, büyüklü küçüklü yastıklar, battaniye ve pek çok abur cubur vardı.
"Sevdin mi?" diye sordu Doğukan, hayranlıkla etrafa bakan sevgilisine. "Soru mu bu? Çok beğendim, çok güzel." dedi Volkan, hala bakışları etrafta geziniyordu. Bakışlarını etraftan çektiğinde karşısındaki çocuğun gözlerine dikti kahvelerini. Kumral olanın bakışları dudaklarına kaydığında, vakit kaybetmeden dudaklarını onun dudaklarına bastırdı. Yumuşakca öptü sevdiği çocuğu. İlk ayrılan Doğukan oldu.
"Gel." dedi arkasındaki beyaz yumuşak oldukça geniş olan minderin üzerine otururken. Volkan dediğini yaparak kumral çocuğun yanına oturdu. Kahverengi gözleriyle doğruca sevgilsinin yeşil gözlerine bakıyordu. Doğukan, arkasından siyah bir kutu çıkarıp Volkan'a uzattı. Volkan sorgularcasına önce kutuya ardından Doğukan'a baktı.
"Aç."
Volkan önündeki kutuyu kendi kucağına alıp, kapağını açtı. İçinde bir tane kazak, küçük bir peluş ayı, bir tane bileklik, birkaç tane kağıt vardı.
Volkan tam ne olduklarını soracakken, Doğukan onun konuşmasına izin vermeden kendisi açıkladı. En alttaki lacivert kazağı göstererek "Bu doğum günü hediyen." Doğru ya doğum günüm, daha doğrusu yarın doğum günüm. Küçüklükten beri doğum günü kutlamamaya alışmış olduğundan unutmuştu. On sekiz olacağım resmen, diye düşündü gelen farkındalıkla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kış Yağmuru | bxb
Teen FictionYeni okul, yeni ilişkiler, yeni olaylar ve geçmişten biri. . "Ayrıldım ondan, istediğin oldu. Neden hala bana yakın davranıyorsun? Elde etmedin mi istediğini?!" "Sana salak diyordum da bu kadarını beklememiştim." "Ne saçmalıyorsun? Mutlu değil misin...