BÖLÜM 5: İYİ BİR YALANCI

1.7K 227 60
                                    


İNSTAGRAM - TİKTOK: "aysegulkalayzengin"

TWİTTER: "aysegulkalay_"

*

Herkese selamlar!

Yeni bölümle sizlerleyim, umarım beğenirsiniz ve bolca yorumla taçlandırırsınız.

Bölüm bölüm diye klavyeyi eskitip tek yorum atmayanlar derneği üyelerine sesleniyorum, lütfen sizde hevesle beklediğiniz şu bölüme yorum yapar mısınız? Teşekkürler!

Keyifli okumalar

***

Yüzüne yediği şiddetli tokadın etkisiyle, ansızın yere yığıldı. Eliyle yanağını hafifçe yoklarken, dudağının kenarından akan birkaç damla kanı fark etti. İçinde yaşadığı yıkımın etkisiyle, yaşadığı duruma sadece acıyla tebessüm edebildi.

Tüm bunları yaşayacağını biliyordu, hiçbir şey sürpriz değildi ama yine de kalbi kırıldı. Onu şu hayatta en çok seven adamın, babasının onu değil de gururunu seçmiş olmasını kabul edemiyordu. El alemin ne dediğinin, onun hayatından daha kıymetli olması tahammül sınırını zorluyordu.

Ama Berfu'nun atladığı bir şey vardı!

Nasıl ki kendi kalbi babasının tokadıyla bin parçaya bölündüyse, onun yaptığı hata babasının kalbini yok etmişti. Çünkü kızına güvenmişti, inanmıştı. Bir gün Berfu döndüğünde, gururla kızım doktor oldu diyecekken, kızı onu bir heves uğruna yıkıp geçmişti. Hem de değmeyen bir adam için!

Hamza Bey'in kabul edemediği en önemli şeylerden biri de buydu; Berfu'yu ansızın ortada bırakıp giden adama, kızının saf bir şekilde inanması!

O kızını sevgiyle büyütmüştü. Hani kız çocukları baba sevgisi gördüğünde, dışarıdaki yalancı erkeklere kanmıyordu? Hani gerçek sevginin ne olduğunu bilince, sahte aşklara kendilerini kaptırmıyorlardı?

Neyi eksik yapmıştı da kızı kendisine zerre değer vermeyen, daha doğmamış bebeğini dahi terk edip giden bir adama inanmıştı?

Hamza Bey, bunu kendine yediremiyordu!

"Dur artık, Hamza!" diyerek oğlunun önünü kesen Hatice Hanım, yerde geriye doğru sürünen torununa kısa bir bakış attı. "Kız iki canlı! Yazıktır, günahtır!"

"Bana yazık değil mi, ana? Ben onu okusun, hayatını kurtarsın diye büyük şehirlere gönderdim. Yurt dışında okumak istiyordum dedi, tamam dedim! Ne istediyse yaptım, şimdi kalkmış gelmiş... Karnında babası nerde belli olmayan bir bebekle! Bana günah değil mi?"

"Haklısın. Öfkelen, kız, bağır ama el sürme kıza... Bak sonra en çok sen pişman olursun."

"Olmam ben pişman falan! Kalksın gitsin gözümün önünden, benim artık Berfu diye bir kızım yok! Öldü!" dediğinde, Berfu babasına gözleri dolu şekilde baktı. Kıvranıp kaldığı yerden güçlükle ayaklanırken, babasına sitem etmeden edemedi. "Demek öldüm senin için... Öyle mi baba?"

"Senin artık bir baban yok! Çık git, bir daha da gelme bu eve! Kardeşlerinin de aklını zehirleme!"

Berfu'nun bakışları onları izleyen iki kardeşine kaydı. Onları çok seviyordu ve babasının sözlerini hak etmiyordu.

Halil, henüz on beşinde bir delikanlıydı. Ablasını çok severdi, bu yüzden küçük yaşta kaybettiği annesinin yerine ablasını koymuştu. Daha dört yaşında annesinin gidişiyle öksüz kalmışken, şimdi de on beş yaşında ablasının gidişiyle tekrar öksüz kalacaktı. Bu hisle gözünden düşen iki damla yaşa engel olamadı.

EMANET 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin