BÖLÜM 18: KIRILMA NOKTASI

1.4K 150 73
                                    


İNSTAGRAM - TİKTOK: "aysegulkalayzengin"

TWİTTER: "aysegulkalay_"

*

Herkese selamlar!

Sıkıntılı bir sürecin ardından buradayım. Bilgisayarım bozuldu ve yedekleme yapmadığım için bütün dosyalarım silindi. Her şey ama her şey gitti. Haliyle anılarımda gitti. Henüz yayınlamadığım ama taslaklarını oluşturduğum kitaplarım, daha önce yayınladığım ama düzenlemek için kenarda zamanını bekleyen kitaplarımın hepsi gitti. Sağlık olsun, ne diyeyim :)

Şimdi gelelim bölüme... Bilgisayar tamirden geldiği gibi sizlere vakit kaybetmeden bölüm yazdım. Bu yüzden yeterince üzgünken, bir de olumsuz yorumlarla (bölüm kısa, bölümler geç geliyor, hikayeyi unuttuk vb.) beni daha çok üzmeyin lütfen...

Umarım beğenirsiniz, keyifli okumalar...

***

Burak için her şey tepetaklak olmuştu.

Onun umut ettiği gelecek, artık tamamen ellerinden kayıp gitmişti. Belki de gerçekten o geleceği hak etmiyordu. Berfu ile olan ilişkisi için yeteri kadar çabalamamıştı. Ona dönmemişti. Kendince bahaneleri olsa da hiçbirinin haklılık payı yoktu. Bu yüzden, kaybetmişti. Berfu'yu kaybetmişti. Hem de sonsuza kadar...

"Bütün randevularımı iptal et, Nergis!" diye sert bir şekilde söylendiğinde, Nergis masasından şaşkın şekilde ayaklanıp onu izlemekle yetinmişti. O sabır timsali Burak Hoca, adeta kırmızı görmüş bir boğa kadar öfkeliydi. Sert şekilde kapanan kapıya yaklaştığında, içeriden gelen kırılma sesleriyle tedirgin şekilde masasına döndü. Hızla Faruk'u arayıp durumdan haberdar etti. Dakikalar içinde gelen Faruk, izin istemeden odaya daldığında, gördüğü manzara karşısında şoka uğramıştı.

Oda adeta savaş alanına dönmüş, kırılmadık biblo, dağılmamış kâğıt kalmamıştı. Her daim üstü başı düzenli olan Burak ise, kravatını gevşetmiş ve gömleğinin üstten iki düğmesini açarak güçlükle nefes almaya çalışıyordu. Dağınık saçları büyük bir harpten çıktığını doğruluyordu.

"Ne oldu burada?" diye soran Faruk, odaya girip kapısını ardından kapattı. İlerleyip Burak'ın tam karşısındaki koltuğa oturduğunda, Burak sağ elinin baş ve işaret parmağıyla burun kemerine baskı uyguluyordu. Kendince sakin kalmaya çabalıyordu ama içinde dizginleyemediği bir ateş yanıyordu. Ve o ateş, onu belli ki küle çevirecekti.

"Burak, korkutma beni. Ne oldu?"

Dostunun ısrarlı soruları bitmeyecekti, bunu en iyi Burak bilirdi. Bu yüzden onu fazla merakta bırakmadan doğruldu ve kızarmaya yüz tutmuş gözleriyle ona baktı.

"Niye gitmedim?"

"Nereye?" diye soran Faruk, anlayamadı. Burak ise gözlerini kısa bir an yumup sorusunu genişletti. "Berfu'ya... Ben Berfu'ya niye gitmedim?"

Faruk, durdu ve derin bir nefes aldı.

"Psikolojin iyi değildi. Öldü sandığın abin, beş yıl sonra harabe gibi karşındaydı. Onu tekrar kaybetmekten korktuğun için kendini unuttun ve onu yaşatmak için kendi hayatından vazgeçtin."

"Peki, sonra? Sonra niye gitmedim? Niye Simay'ı hayatıma almak için bu kadar çabalamışken, Berfu için aynı çabayı göstermedim?" diye soran Burak, son kelimelerden kendine olan kızgınlığını gösterircesine dişlerini sıktı. Kendine o kadar öfkeliydi ki kendine gelmek için temiz bir dayak yemeye ihtiyacı vardı. Faruk onun bu hallerini görünce, suçluluk hissiyle başını eğdi.

EMANET 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin