Benim soyum, seçkin bir soy. Geldiğim aile tanınan bir aile. En azından soyadım bana bunu söylüyor. Ama hiçbiri umrumda değil. Soyadım buysa ne olmuş? Seçkinsem ne olmuş? Bana ne kazandırdı ki bunlar? Cevaplayayım, bir bok kazandırmadı.
Sadece biraz nefret ve öfke.
Evden dışarı çıktığımda normale göre moralim daha düşüktü. Motivasyonumu yükseltebilirim, inanın bu çok kolay benim için fakat şu anda bunu kullanmak istiyorum. Kendi hüznümü kendim için kullanmazsam o hüzün niye var?
Boş yapıyorum sanırım. Sadece işini yap, Izuku. Fazlasına gerek var mı?
Kasabanın en işlek caddesine gittim. Ah, mükemmel. Şu kalabalığa bakar mısınız? Bazen siz insanlar yapacağım işi kolaylaştırıyorsunuz. Tıpkı tek kullanımlık mendil gibi. Fakat her birinizin bir hayatı söz konusu. Size bu muameleyi yapamam. O yüzden teşekkür ederim.
Bu kalabalığın içerisine karıştım. Mağazalar ve dükkanlarla dolu etraf, bu yüzden buradaki tüm insanların ayrı bir derdi var. Birileri taze ekmek peşinde, diğerleri kaliteli elbise peşinde. Hepsinin aklında belirlediği bir hedef var.
Kış aylarını bu yüzden de seviyorum... Bu caddeye sadece zengin olan insanlar çıkıyor ya da yanında para bulunduran mı demeliyim? Palto gayet pahalı bir ürün ve ister fakir ister zengin olun ben sizden istediğimi kapabilirim. Neden mi? Bu dondurucu soğukta kimse dışarı çıkmaz istemez. Herkes evine siner ve sadece yanında para taşıyanlar çıkıp gezebilir, bununla kastım aslında şu; paltosu olmayan dışarı çıkamaz.
Sizin aklınız başka bir yerlerde takılı kalmışken ben paranızı cebinizden uçuracağım ardından siz ne olup bittiğini bile anlayamadan oradan tüyeceğim. Bu sadece para da değil, elinizdeki bileklik, parmağınızdaki yüzük veya cebinizde taşıdığınız bir saat olabilir.
Bunu yapmak benim eğlencem. O evden çok daha farklı hissettiriyor. Kalp kırıklıkları yok burada. Sadece buzun üstünde kayarmışçasına yolda ilerlerken elime bir şeylerin geçmesi harika hissettiriyor. Ne olduğu önemsiz.
Ben bu paralarla istediğimi yapıyorum. Tek bir şeye bağlı olmadan.
Özgürce.
Belki bu yüzden ihtiyacım olmamasına rağmen çalıyorum... Öylece caddede ilerlerken birisi bana çarptı.
"Ah, çok üzgünüm."
"Sorun değil." Derken dikkat çekmemek için taktığım şapkayı çıkarıp selam verdim-geri taktım sonradan-. Ah ya da affetmek için senden bir şeyler mi araklasam?
Yanımdan geçtiği anda cebinde o itinayla taşıdığı şeyi elime alıp kendi cebime soktum. El hızım vardı ve bu benim için iyiydi.
Çaldığım şeyin ne olduğunu merak ettim ve elimi cebime attım. Dokunduğum şey, bir elmas mı? Bununla başım belaya girmesin? Hah, inanamıyorum. Aslında sorun değil nasıl olsa yaptığım asla fark edilmiyor ancak bunu ne yapayım ben? Denize mi atsam? Ah, evet bu daha iyi bir fikir.
Bu mücevheri taşıyan adam çok aceleci davranıyordu fakat sanki aceleci davranmasa ondan bunu çalamazdım gibi bir hissiyat var içimde. Denize doğru giderken içimden böyle şeyler düşünüyordum.
Doğrusu, benim düşünecek bir şeyim var mı gerçekten?..
Yol bayağı uzundu ve ben hiç sevmezdim. Düşünecek bir şey yok, konuşacak arkadaş yok, yapacak eğlencem de yok. Hiçbir şey yok.
Yere bakarak, ayaklarımı sürüyerek yolda ilerlerken bu sefer ben birisine çarptım. Aklım başka yerlerdeydi ve işin garip tarafı nerede olduğunu bilmiyordum. Çarptığım kişiye baktım. Masum yüzüm birisinin beni suçlamaması için güzel bir silah.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hırsız | DekuBaku
SonstigesSoğuktu. Ama çoktan donmuş bir zihniyeti hangi kış titretebilirdi, hapsolmuş bir kalbin zincirini hangi soğuk kırabilirdi ki? Titremek için illa soğuk mu gerek insana? Tek bir ağız, dizlerinin bağını çözemez mi? Mesafe için illa şehirler mi girmeli...