Birlikte onun çalıştığı yere doğru yol alıyorduk. Sessizdi. Yolun uzun olmadığını söyledi. Bu en azından iyiydi benim açımdan.
"Şurada tanıdığım birisinin işlettiği odalar var. İstersen oraya uğrayalım. Bir şeyler konuşmak istiyorsun, haksız mıyım?" Bir nevi beni otele davet etti. Ben de kabul ettim...
Korkmam gereken bir şey yok. Asıl bir şey yapacaksa o korkmalı. Çünkü benim kaybedecek bir şeyim kalmadı artık.
Gittik ve bir odaya alındık. Yiyecekler ikram edildi, yanında içecek... Besmele çekip başladık.
"Ee, Izuku, ne oldu anlatmak ister misin? Nedir seni bu kadar mutsuz eden?"
"Mühim değil o kadar."
"Ev ile ilgili değil mi?" İçeceğini asil bir şekilde yudumlarken göz temasını da bozmuyordu. Derin derin bakıyordu gözlerime. Ama bir saniye, o nereden biliyordu?
"Evet öyle."
"Ne oldu peki?"
Göz temasını acımadan bozdum ve sessiz kaldım soruları karşısında.
"Pekala.. o zaman farklı bir yöntem deneyelim," deyip karşımdaki yerinden yanıma geçiverdi. Bana yanaştı ve daha fazla göz teması kurdu.
"Ne yaparsam mutlu olursun, hm?"
"Ne yani her şeyi yapacak mısın?"
Sırıttı. "Evet, her şeyi." Bunları söylerken nereden çıktığını bilmediğim bir öz güvenle üzerime geliyordu. Gözlerinde farklı bir duygu vardı ve yükselmiş hissettiriyordu bu bana.
"Altımda inle desem bile mi?" Bu sefer ben karşılık verdim ve neredeyse onun altında kalacak olan bedenimi kullanıp onu kendi altıma aldım. Ben de sırıttım.
"Sanki mutlu oldun?~"
Göz devirdim ve yüzlerimizi yaklaştırdım:
"Mhm, mutlu oldum. Sıkıntı mı var?"
"Hayır, yok." Biraz daha yakınlaştığı sırada geri çekildim ve onun üzerinden tamamen ayrıldım. Yakamı düzelttim, göz ucuyla onu süzdüm. Yerde öylece uzanıyordu, sonradan o da kalktı.
"Çok hızlısın bakıyorum," dedi.
"Az önce öpüşmeye niyetli olan da bendim."
"Bana yaklaşan sendin."
"Ben sadece karşılık verdim."
"Ah her neyse! Mutlu musun?"
"Ucundan." Bu söylediğim komik olabilirdi ama her ikimiz de ciddi kalmayı başardık. Ortada buna bizi zorlayan bir faktör olmamasına rağmen.
Elini cebine attı. İki bilet çıkardı.
"Al bunu. Tiyatro bileti. Yeri, zamanı, saati ve diğer detaylar yazıyor üstünde. Seninle gidebilmeyi çok isterdim. Geri çevirmezsin, değil mi?"
Kulağıma eğilip fısıldadı:
"Koltuklarımız yan yana."
Kıkırdadım. "Duruma göre."
Gözlerini kıstı ve konuyu kapattı. Yemeği bitirip kalktık zaten.
Onda bir şeyler farklı.
Ama çözemiyorum.Onun iş yerine geldiğimizde beni kendi odasına aldı. Onun odasına giderken etraftaki yerleri tanıttı, kimin ne yaptığını anlattı. Ben de dinledim. Ortam ciddiydi, ağır bir havası vardı. Odaya gidene dek bazı gözler benim üzerimdeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hırsız | DekuBaku
DiversosSoğuktu. Ama çoktan donmuş bir zihniyeti hangi kış titretebilirdi, hapsolmuş bir kalbin zincirini hangi soğuk kırabilirdi ki? Titremek için illa soğuk mu gerek insana? Tek bir ağız, dizlerinin bağını çözemez mi? Mesafe için illa şehirler mi girmeli...