AYLA
Üniversiteyi İtalya'da okudum. Mimarım biliyorsunuz, Mimarlık deyince de akla genelde ilk olarak İtalya gelir. Orada okuma avantajım varken de bunu değerlendirmek istemiştim. Akdeniz ülkelerinden olan İspanya'da ilk eğitimlerimi görmüştüm. İspanyolca ile İtalyanca birbirlerine yakın diller olduğundan zamanında İtalyanca da öğrenmiştim zaten. O yüzden İtalya'da üniversite okumak beni cezbetmişti.
İlk senem çok hızlı geçmişti. Gençtim ve kanım baya hızlı kaynıyordu. Her gün içip dağıtıyorduk arkadaşlarla. Arkadaş grubum da baya eğlenceli ve deli doluydu. Her hafta sonu Milano'dan kaçıp İtalya'nın diğer köşelerini keşfe çıkıyorduk kızlı erkekli grubumuzla.
Kadınlara karşı cinsel bir dürtüm olmamıştı. Erkeklerle takılıp sevişiyordum hep ama arada tabi üçlü seks yaptığım da olmuştu. Fantezi dediğimiz durumlar vardır ya hani o yaşadıklarım hep öyleydi. Zaten iki üç kereyi de geçmemiştir.
İkinci senemde takıldığım bir çocuk vardı. Genelde takılmalarım bir ya da maksimum iki ayı geçmezdi ama bu çocukla altı ayı geçmişti birlikte oluşumuz. Bana her anlamda iyi geliyordu. O da baya çalışkandı benim gibi ve dünyayı keşfetmek için büyük bir açlık barındırıyordu içinde. Bu keşfetmeye olan arzusu beni de tetiklemişti. Çünkü ben de özgürlüğüne düşkün bir kadındım ve yeni şeyler denemekten zevk de alıyordum.
Onun ya da benim arkadaş grubumla keşiflere çıkıyorduk hep. Baş başa kaldığımızda da birbirimize okuduğumuz şeylerden bahseder, birbirimizi de beslerdik. Baya entellektüel biriydi. Aynı zamanda özgüveni yerinde bir erkek olduğu için hiç kıskançlığı yoktu. Benim özgürlüğümü kısıtlayacak şeylerden uzak dururdu.
İlişkimiz hakkında hiç konuşmazdık. Beraber takılmaktan mutlu olduğumuz için konuşma gereği duymamıştık hiç ama sevgili gibiydik de aslında.
Onunlayken ben hiç kimseyle birlikte olmamıştım. Baya sadıktım ona karşı ama onun başkalarıyla da seviştiğinden neredeyse emin gibiydim. Buna rağmen yine de bu durum beni rahatsız etmemişti nedense.
Bir gece - benim yurt odamda kaldığımız gecelerden biri - bana beni sevdiğini söyledi. Ben de o güne kadar kimseye sevgili olarak 'seni seviyorum' dememiştim. O yüzden bu durum beni biraz germişti ama yine de ona karşı diğer takıldıklarıma hissettiğim gibi bir gerginlik hissetmemiştim.
Bana benimle çok mutlu olduğunu, benimle zaman geçirmekten keyif aldığını ve benim onun için çok değerli bir insan olduğumu falan söyledi. Bunun üstüne ben 'benden ayrılacak herhalde' diye düşünmeden edemedim tabi.
Ama öyle olmadı. Aslında benimle ilişkisini bir adım ileriye taşımak istiyormuş ve bunun için de açık açık konuşmaya karar vermiş.
Biseksüel olduğunu söyledi ilk önce bana. Ben de, bunun benim için hiç önemli olmadığını söyledim. Bir insanı sevdikten sonra etiketlerin ne önemi var ki?
Zaten bunun benim için bir sorun olmayacağını biliyormuş, yine de açık açık söylemek istemiş. Kendisi için... Etiketleri önemsemesek de bazen ne olduğumuzu kim olduğumuzu sesli bir şekilde başkasına dile getirebilmek ekstra özgürleşmiş hissettirebiliyor bir insanı. O yüzden ona hak verdim ki hak vermesem de ne olabilir ki? Sonuçta birbirimize saygı duymak zorundayız, illa hak vermemize ya da anlamamıza gerek yok.
Bu konuyu konuştuktan sonra benimle sevgili olmak ve aynı evde yaşamak istediğini söyledi. Bu beni baya şaşırtmıştı. Sevgili olma kısmı zaten benim için baya şaşırtıcıydı ama özellikle aynı evde kalmak istemesi... Bu apayrı bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlüğe Yolculuk ( GxGxG) (GxG)
Teen FictionKendini keşfetmek için Amsterdam'a giden Yasemin'in hikayesi... +18 (Bazı bölümler +18'den de fazla olabilir.) LGBT Lezbiyen