9

554 35 2
                                    

‘Gökalp iyiysen hemen devam edelim klinikte tahlillerine baktıralım’ dedi Silo.
Silo’nun gözlerinde endişe vardı. Yavaşça ayağa kalktım. ‘Tamam’ dedim.

Melih'in kolunu tutarak dengemi sağlamaya çalıştım. Başım dönüyordu.
‘Her günümüz bir acı amına koyayım’ dedi Nazeni.
‘Birimize bir şey olmadan durmayacaklar’ diye dediğin de Serhat’a döndüm.

‘Kimseye bir şey olmayacak’ dedi Silo ve arabaya binip kapısını kapattı.
‘Kimseye bir şey olmayacak’ dedim zorlukla. Korkarak bana bakan Revan’a değdi gözlerim.

Tek varlığımdı.
Revan kolumun altın girip Melih’e baktı. ‘Sen Serhat’ı getir dedi.
Revan beni arabaya götürürken ‘Bir daha bana bunu yaşatma’ dedi.

‘Özür dilerim’ sadece. Melih, Serhat’ı ön koltuğa oturtturup kapısını kapattı. Bende arabaya oturup cam köşesine kaydım. Revan yanıma otururken yanına Nazeni otudu. Diğer cam köşesine Melih oturup kapıyı kapattılar.

Silo arabayı çalıştırıp sürmeye devam etti. Herkes susarken Revan başını omuzuma koydu.
‘İyi misin’ diye fısıldadı. Elinin üzerine elimi koyup bir şey demedim. Elimi sıkıp kendine çekti ve okşamaya başladı.
‘Çok korktum Gökalp’ diye fısıldayarak konuşmaya devam etti.

‘Seni kaybedeceğimi sandım’
‘Nasıl dayanırdım?’
‘Seni daha yeni bulmuşken seni nasıl kaybederim’ derken sesi titriyordu.
‘Lütfen bir daha bana bunu yaşatma’ dedi
Ona bunları yaşatmaya hakkım var mıydı? Hayatımda ki herkesi kıyamete çekiyordum. Hayatımda ki herkes benim yüzümden ölüyordu.

En çok yanımda olmasını istediklerimi hep kaybediyordum.
Gözlerim dikiz aynasından bize bakan Melih’e değdiğinde gözlerimi geri yere indirdim.
Her şeyi biliyor muydu? Farkında mıydı?
Içime büyük bir sıkıntı dolmuştu.
Revan yavaşça uykuya dalmıştı. Cama başımı koyup gözlerimi kapattım.
Sadece bir kaç saniye unutmak istiyordum. Her şeyi ve herkesi.
Gözlerimin önüne gelen görüntüyle gülümsedim.

Salonda oyun oynayan ben, Serhat ve Melih’ e limonata hazırlamış bizi mutfağa çağırıyordu. Biz oyunu bırakamadığımız için sinirlenip salona gelip oyuncaklarımızı elimizden almıştı. Biz ağlayarak mutfağa gidip limonatalarımızı içerken arkadan babam gelip bize oyuncaklarımızı geri vermişti. Herkesin başını okşarken bir benim başımı okşamamıştı.

Herkese gülücükler saçarken bana ifadesiz bir surat takınmıştı.
Oyuncağımı alıp koşarak salona geri gittim ve televizyonun boş kalan yerine çöküp ağlamaya başlamıştım. 
Serhat’la Melih yanıma gelip benimle ağlamaya başlamışlardı.

Biz çocukluğumuzdan beri bunu öğrenmiştik. Beraber ağlamayı.
Birimiz ağlarken birbirimizi güldürmeye çalışmazdık. Hiçbir şeyi içimizde yaşamamayı öğrenmiştik.
Belki saatler sonra omuzumun sallanması ile gözlerimi yavaşça açıp kırptım.
‘Hadi, geldik’ diyordu Revan.
‘Nereye?’ diye sordum gerilirken. ‘Gölcükte ki fabriğe’ dediğin de arabanın içine baktım kimse yoktu.

‘Neredeler?’ diye sordum.
‘İçeriye geçtiler Serhat’ın tahlilleri veriyorlar. Gelirler birazdan eve geçeceğiz’ dedi. Kafamı sallayıp arabadan inip yanında durdum.
Cebimden paketi çıkarıp içinden bir dal aldım ve kendime yaktım. Içime derin bir nefes çekip geri üfledim.

‘Nasılsın?’ diye sorduğun da Revan o da kendine bir sigara yakıp arabaya yaslanmıştı.
Bende yanına yaslandım. . ‘Bilmiyorum’ dedin.
‘İyi olacaksın, olacağız’ derken bana döndü. ‘Umarım güzelim’ dedim.
‘Çok ağır geliyor her şey biliyorum ama bu kez ben yanındayım’ dediğin de gözlerine baktım.

SAMYELİ MAHALLESİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin