3.Bölüm ..

314 6 0
                                    


11.05.2019
Gece'nin ağzından,

Kimisi için güneş yeninden doğar, kimisi için güneş doğmadan batmıştır. Benim için ise güneş sadecee ölü doğar, bir şekilde yeryüzünü- gökyüzünü aydınlatır ama ölü doğmuştur, yani aslında güneş batmıştır ama bir şekilde doğmuştur...

Güneş doğduğu an bütün herşeyi bir gülüşün, bir günaydının bazıları bir sarılmanın arkasına bir yerde saklar ve sanki hiç birşey olmamış gibi gün içinde parlamaya devam eder. Oysa kim nerden bilecek uykusuz geceleri, kim nerden bilecek gülüşünün arkasındaki ağlayan bir çocuğunun olduğunu...
Sadece gülüyorsan iyisindir, iyiyim diyorsan iyisindir ama içindeki ölü bir çocuk olduğunu... Anlamayacaklar..!

Aslında her sabah ölü bir şekilde kalkıp hiçbirsey olmamış gibi parlardığını. Tıpkı güneş gibi.

"Ölü doğmuş bir güneş..."

Yeni bir sabah gelmişti, yeniden güneş doğmuştu ama bu sefer sanki hiç doğmamış gibi aksine batmış gibiydi.
Anlam veremediğim bir sıkıntı vardı içimde. Fazlaca huzursuz hissediyordum. Bir şey olacaktı, kötü bişey...
İçimdeki huzursuzluğu bir tek babaannem giderebilirdi. Yataktan kalkıp lavaboya doğru yürüdüm elimi yüzümü yıkayıp kahvaltı hazırlamak iyi fikirdi. Aynanın karşısına geçtiğimde kendimi tanımakta zorlanıyordum. Gözlerimin altı şişmişti ve morarmıştı. Genellikle hep gözlerim morarmış bir şekilde durur sanki dayak yemiş ya da uyuşturucu kullanmış gibiydim. Yüzüm çökmüştü çok çirkin olmuştum ve nedense bu beni rahatsız etmiyordu. Artık o çocuğu görmeyecektim her izin günümde gider o bankta oturur beklerdim belki tekrar gelir diye ama gelmemişti. Sabah gider akşam saat dokuz ona kadar beklerdim. Gelmezdi o, aylar geçmişti ve gelmemişti . Bir kere bile görmemiştim, ne sokakta, ne yolda, ne sahilde , ne ormanda yok olmuştu sanki babaannem harici ilk defa biri beni düşünmüştü ve oda gitmişti yoktu hiçbir yerde. Sanırım Tanrı onu bana yalnız olmadığımı göstermek için mi göndermişti, o bir Melek miydi ? Saçmalamaya başlamıştım. Kendime gelmem lazım ve sen yalnızsın kızım senin babaannenden başka kimsen yok kendine gel bütün bunlar saçmalık. Zaten bir kere gördüğüm birine aşık olmuş olamazdım zaten buda saçmalıktı. Ama neden sürekli adımlarım ona gidiyordu hep onunla oturduğumuz banka gidiyor saatlerce oturuyor sonra dönmeyince neden gözlerimdeki yaşlar ile geri dönüyordum...

Zar zor düşüncelerimin arasından kurtulup sonunda elimi yüzümü yıkayıp kahvaltı hazırlamıştı. Geriye babaannemi uyandırmak kalmıştı.
Babaannem hasta bir kadındı dedem öldüğü günden beri daha da hasta olmuştu. Her gece kapının arkasından geçtiğimde ağlama sesi gelirdi çocukken anlamazdım,  pek fazla anlam da vermezdim sadece üzülürdüm o ağladığı için.
Ama şimdi anlıyordum babaannem dedemi çok seviyordu hemde her gece ağlayacak kadar. Aşk böyle bir şey miydi? İnsana her zaman acı mı verirdi? Oysa babaannemin anlattığı çok farklıydı içinde hiç acı olmayan sadece mutluluk olan bir şeydi. Sadece mutluluk varsa babaannem neden bu kadar üzülüyordu. Evet dedem olmayabilir ama o söylerdi hep bizi cennetten izlediğini. Buna rağmen babaannem her gece neden ağlardı? Babaannem onun yokluğunda bile onu seviyordu. Aşk bu kadar büyük bişeydi demek ama aynı zamanda bir o kadar da acı veren bir şeydi.
Dedemin yokluğunda bile onu seven koca yürekli kadınım her gece ağlarken her sabah hiç birşey olmamış gibi gülerek günaydın der sofraya otururdu. Oysaki gece ne kadar üzgündü, sabah da hiçbir şey olmamış gibi davranırdı. Güneşi ölü doğmuş bir kadın, öldüğü halde parlayan ve parlaklığını hiçbir zaman söndürmeyen kadınım çok güçlü bir kadınsın babaannem.

Düşüncelerimi bi kenara bırakıp babaannemin kapısını çalıp içeri girdimm. Odaya girdiğimde yatakta uyuyordu. Çok güzel bi kadındı dedem çok şanslı bir adamdı böyle bir eşi olduğu için.

Gece'nin Gölgesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin