"VATAN SAĞOLSUN" (17. BÖLÜM/1. SEZON)

237 24 11
                                    

(15 GÜN SONRA)

On beş, olayın üzerinden tam on beş gün geçmiştir. Bu on beş gün içinde çok olaylar yaşanmıştır. Bu on beş gün ekibe bir asır gibi gelmiştir, AdSel, Nazlı, Ferda, pençe timi ve Erdem albay... Hepsi Ali'nin mezarına bakıyordu, Ali yaşam mücadelesini kaybetmiş ve vefat etmiştir. Çok değil bir iki hafta öncesine kadar Ali ölümden bahsediyor diye Adil, Selvi, Ferda Ali'ye kızmıştı. Şu an o kızmanın nasıl boş olduğunu çok iyi anlıyorlardı. Herkesi ölüm sessizliği kaplamıştı, kimse ne ağzını açıyor ne bir tepki veriyorlardı. Mustafa... Mustafa eşinin yardımı olmasa kendi başına ayakta duracak gücü kendinde bulamıyordu, Mustafa'yla kardeş gibilerdi. Bu zamana kadar çok anıları vardı, gözünde ki yaşlar durmaksızın akıyordu, silmenin boşa bir çaba olduğunu bildiği için silme gereği duymuyordu.
VİLDAN: Mustafam canım yapma böyle
MUSTAFA: Ben ne yapacağım şimdi Vildan, benim abim öldü elim kolum bağlı bir şey yapamıyorum
VİLDAN: Yapma böyle kendini suçlama
MUSTAFA: Çocuklar nerde
VİLDAN: Komşuya bıraktım burda olsunlar istemedim
MUSTAFA: (Ali'nin mezarına bakar, tüm hislerini kaybetmiş durumdaydı) Hiç bir şey yapamadım onu kurtarmak için hiç bir şey yapmadım
VİLDAN: Mustafa
Mustafa olduğu yeri terk eder, Vildan da peşinden gidecek iken Erdem izin vermez
ERDEM: Vildan
VİLDAN: Erdem abi kendine bir zarar vermesinden korkuyorum
ERDEM: Enes
ENES: Emredersiniz komutanım
Enes de Mustafa'nın peşinden gider
ERDEM: Sıkma canını biraz uzaklaşsın burdan
VİLDAN: Nasıl dersen Erdem abi
Nazlı... Nazlı için için mezara bakıp ağlıyordu mezar taşında ki Ali Vefa yazısına bakar. Böyle mi olacaktı AlNaz''ın hikayesi, aşkı yarım mı kalacaktı. Bazı alçaklar yüzünden AlNaz''ın hikayesi bitmiş miydi şimdi, oysa ki daha yapacak çok şeyleri vardı, Ali yaşasaydı 2 hafta önce evlenip dünya evine gireceklerdi, Ali pençe timiyle zeybek, harmandalı oynayacaktı. Ne çok planları vardı. Balayına Datça'ya gideceklerdi, Ali her şey Nazlı'nın istediği gibi olsun diyordu, kendi isteğinin bir önemi yoktu kendi gözünde. Ali'nin en büyük mutluluğu Nazlı'nın mutlu olmasıydı onun için. Günün birinde çocuk sahibi olacaklardı, Ali kız babası olmayı çok istiyordu, hatta Nazlı'yla bazen tatlı atışmaları oluyordu, Ali kız isterken Nazlı erkek olsun diyordu ama hayat işte, hayat sen planlar yaparken başına gelenlerdir. Ali Nazlı için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdı. Dünyanın en mutlu insanı olacak iken şu an en üzgün insanı haline gelmişti Nazlı.
NAZLI: Böyle mi olacaktı sevgilim, böyle mi olacaktık, yarım mı kalacaktık. Hani biz tek bir kalptik, senin kalbin atmaz iken benim kalbim neden atıyor. Benim kalbim atmasın senin yanına gömsünler beni 
Nazlı Ali'nin mezarında gözyaşı dökmeye devam ederken yanına Açelya gelir
AÇELYA: Nazlış yeter kendini bu kadar harap ettiğin, bak karnında bir can taşıyorsun onu düşün bari
Açelya kırdığı potu daha yeni fark etmiştir ama iş işten geçmiştir artık
SELVİ: Ne!!!
Diyebilmişti sadece çünkü duyduğu şeyi idrak etmekte güçlük çekiyordu
SELVİ: Açelya sen ne diyorsun ne canı
AÇELYA: Selvi abla
SELVİ: Açelya sana ne canı dedim, ne saklıyorsunuz (Nazlı'ya bakar) Nazlı
NAZLI: Yapacak bir şey yok, madem herkes öğrendi (derin bir nefes alır) Açelya sayesinde öğrendim hamile olduğumu. Sürekli mide bulantısı, kusma, yemeklere karşı hassasiyetim oluştu, her şeye tepki veriyordum. Doğum uzmanına gidince emin olduk 3 haftalık hamileyim. Aslında hepinize sürpriz yapacaktım düğünden sonra, iki mutluluğu birden yaşayacaktık (ağlıyarak) ama olmadı Ali öldü, evladımın babası öldü
Ferda ve Beliz hemen Nazlı'ya sarılır, bununla birlikte Nazlı daha çok ağlar.
BELİZ: Nazlı yapma böyle, güçlü olacaksın kendin için değilse bile çocuğun için güçlü durmaz zorundasın
NAZLI: (ağlıyarak) Nasıl yapacağım, Ali olmadan bunu nasıl yapacağım
Ferda ve Beliz Nazlı'ya sarıldıktan sonra ayrılırlar
FERDA: Birlikte yapacağız Nazlı, sen bize kardeşimin emanetisin
NAZLI: Sen nasıl bu kadar güçlü durabiliyorsun Ferda abla
FERDA: Güçlü olmak zorundayım Nazlı (Ali'nin mezarına bakar) onun için güçlü olmak zorundayız. Şu an ağladığımızı görse bize çok kızardı biliyor musun
NAZLI: (buruk bir şekilde gülümser) Evet kızardı
BELİZ: Senin ayakta kalmaman lazım Nazlı gel hadi
SELVİ: (Açelya'nın yanına gelir) Seninle sonra konuşacağız Açelya, böyle bir şeyi saklamamalıydın
AÇELYA: (Selvi yanından uzaklaşır) Offff
O esnada ekibin yanına siyah bir araba gelir, arabanın içinden şoför ve İpek iner. İpek artık pençe timinin bir askeri olmuştu, üniformasını giymiş ve ilk işi Ali'nin yanına gelmek olmuştu. İpek de çok kötüydü, abisiydi onun, canı ciğeriydi. Mezarın başına gelir önce duasını eder
İPEK: Ali abi ben geldim (üzerinde ki üniformaya bakar) oldu abi, sonunda oldu, senin sayende oldu. Sen bana destek olmasaydın beni desteklemeseydin ben şu anda bu formayla burda olmazdım. Kader de buda mı vardı Ali abi. Seninle daha sayısız operasyonlara çıkacaktık, nice düşmanı dize getirecektik, nice zaferler elde edecektik. Bu ülke uğruna ölmeyi göze alacaktık, bu sana yakışmadı Ali abi, bu sana yakışmadı
ERDEM: Güler benim işim var
GÜLER: Böyle bir durumda ne işi Erdem, Ali'den daha önemli ne işin olabilir
ERDEM: Güler sadece dediğimi yap. Ben gidiyorum sende Selvi'nin yanında ol onu yalnız bırakma
Erdem Güler'in sorularını cevapsız bırakır ve arabaya binerek yola çıkar... Bir sürelik yolun ardından başka bir yere gelmiştir, arabayı park ettikten sonra arabadan iner önce etrafını kontrol eder ondan sonra içeri girer. İçerde bir kişi onu bekliyordu, x kişisi kendisini zorlayarak ayağa kalkar, ikili birbirine sarıldıktan sonra ayrılırlar. Erdem x kişisine yardım ederek yatağa uzandırır
ERDEM: Nasılsın
X: İyiyim
ERDEM: Güzel
X: Ben daha ne kadar saklanacağım burda
ERDEM: Bunun şu an ne kadar riskli olduğunu biliyorsun söylememe gerek yok
X: Biliyorum biliyorum ama dayanamıyorum artık
ERDEM: Çok az kaldı sabret biraz daha
X: Nasıllar
ERDEM: Ayakta kalmaya çalışıyorlar
X: Çok zor
ERDEM: Tahmin edebiliyorum
Erdem ve x kişisi konuşmaya devam ederken kamera ekibi gösterir. Hâlâ mezarlığın başında bekliyorlardı, gün yavaş yavaş akşama ilerliyor hava soğuyordu. Nazlı mezarın başından bir saniye bile ayrılmak istemiyordu, güç bela ikna ederek eve dönmüşlerdir. Nazlı eve geldiği zaman direk odaya çıkar, Ali'nin gömleğini alır ve yatağa bırakır kendini.
NAZLI: (kendi kendine) Neden beni bıraktın Alim, neden beni sensizliğe mahkum ettin, beni limanından, evimden neden ayırdın Alim. Bana geri dönsen keşke sevgilim, sana çok ihtiyacım var, keşke şu kapıdan içeri girsen, "ağlama Nazlım, bak ben burdayım" desen. Sıkı sıkı sarılsam sana, içime çeksem o eşsiz kokunu
Nazlı'yı bu düşüncelerinden ayıran bir ses olmuştur
ALİ : Nazlım
Nazlı aşina olduğu bu ses tonu ile hemen yataktan kalkar, sevdiği adam hayat kaynağı şu an karşısında duruyordu. Şu an nasıl bir tepki vereceğini bilmiyordu sadece ağlıyordu
ALİ: Neden ağlıyorsun
NAZLI: Beni bırakıp gittin nasıl ağlamayacağım
ALİ: Sen ağlarsan ben daha çok üzülürüm.
NAZLI: (ağlıyarak) Elimde değil yapamıyorum
ALİ: Sen dik duracaksın, dik duracaksın ki düşmanlar sevinmesin, hem sen böyle yaparsan bebeğimize zarar gelir (Nazlı'nın eli içgüdüsel olarak karnına gider) ona bir şey olsun ister misin
NAZLI: İstemem ister miyim hiç
ALİ: İşte benim Nazlım
NAZLI: (ağlıyarak) Çok özlüyorum seni
ALİ: Benim anıma hatırama böyle mi sahip çıkacaksın ha Nazlım
NAZLI: Sensiz ben ne yapacağım
ALİ: Güçlü duracaksın, çocuğumuz için güçlü duracaksın
NAZLI: (ağlıyarak) Alim
ALİ: (kollarını açar) Gel buraya
Nazlı bu isteği geri çevirmez ve hızla yataktan kalkıp sevdiği adama sarılır Ali'de bunu karşılıksız bırakmaz ve oda sevdiğine sarılır. Bir süre sonra Nazlı gözlerini açar ve kendi kendine sarıldığını görür hayal görmüştür, Nazlı hayal olduğunu anlayınca hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar, bu olanlar onun için çok fazlaydı. Nazlı kendini yatağa bırakır ve içi çıkarcasına ağlamaya başlar
(Arkadaşlar kusura bakmayın bu bölüm kısa oldu. Uzun zamandır gelmiyor sizi daha fazla da bölümsüz bırakmak istemedim. Tekrar kusura bakmayın ☺️☺️)

"VATAN SAĞOLSUN" (ALNAZ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin