"VATAN SAĞOLSUN (23. BÖLÜM/1. SEZON)

161 23 0
                                    

(1 Hafta sonra)

Enes bitap düşmüş bir şekilde hastane koridorunda ilerliyordu. Yoğun bakımın önüne gelince durur pencereden içeriye bakar, gözlerinin dolmasına engel olamaz. İçerde canından çok sevdiği sırdaşı, yoldaşı, silah arkadaşı, komutanı abisi yatıyordu. Ali tam bir haftadır komadaydı. Talihsiz olayın üstünden tam bir hafta geçmiştir. O gün Onur Enes'i hedef almış ve silahı ateşlemişti. Tam o esnada Ali gelmiş ve kendini kurşunun önüne atmıştır
(Tören günü)
Onur Ali'yi aramış Ali ise telefonu açmıştır
ALİ: Ne var
ONUR: Enes senin kardeşin gibiydi değil mi
ALİ: Ne saçmalıyorsun lan sen (mevziden biraz çıkıp Enes'e bakar, sivillere yardım ediyordu) Onur. Onur sakın düşündüğüm şeyi yapma Onur
ONUR: Enes'i çok seviyorsun değil mi, kendini onun için sayısız kurşunun önüne attın
ALİ: Onur kendine gel saçmalama
ONUR: Kardeşinin ölümünü izle Ali Vefa, kardeşinin ölümünü izle
ALİ: Onur Onur hayır o... (Telefona baktığında kapandığını görür) soysuz herif Enes'i vuracak. Ben duramam burda
SERDAR: Ali yaran
ALİ: Başlatma yarana benim kardeşimin canı tehlikede
Ali hızla mevziden ayrılıp Enes'e doğru koşmaya başlar (bu kısmı ağır çekimde hayal edin). Kamera ortadan ikiye bölünür bir taraf Ali'yi gösterir diğer taraf Enes'i hedef alan Onur'u gösterir. Ali Enes diye bağırarak oraya doğru koşuyordu. Koştu koştu ve koştu, Enes'e vardığı an silah ateşlenmiş ve kurşun Ali'ye isabet etmiştir kendini yine kardeşi için silahın önüne atmıştı. Yine bir kardeşi için canını ortaya koymuştu... Her zaman yaptığı gibi
(Şimdi ki zaman)
ENES: (sesi titrer) Neden abi, neden yaptın bunu neden benim için kendini kurşunun önüne attın (elini cama yaslar) o gün ben vurulmalıydım sen değil abi (o esnada Enes omzunda bir el hisseder kim olduğuna bakınca Nazlı'yı görür) yenge
Nazlı'da bu bir haftadır kendisini yiyip bitirmişti, ne yemek yiyor, ne uyku uyuyor, ne başka bir şey yapıyordu. Kendisi için değilse bile çocuğu için Açelya ve Ferda'nın zoruyla bir kaç lokma bir şeyler yiyordu
NAZLI: Nasılsın
ENES: Beni boşver yenge sen nasılsın
NAZLI: Dipsiz bir kuyudayım ve Ali olmadan çıkamıyorum
ENES: (Nazlı'ya dikkatli bakar son bir haftada çok zayıflamıştı) Yenge
NAZLI: (daha fazla dayanamaz ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar, uzun zaman önce kendini tutmayı bırakmıştı artık) Yapamıyorum Enes olmuyor o olmadan Ali olmadan hayat bomboş geliyor bana yapamıyorum dayanamıyorum artık
Enes hiç tereddüt etmeden Nazlı'ya sarılır Nazlı'da sanki bunu bekliyormuş gibi Enes'in sarılmasına karşılık verir ve sanki mümkünmüş gibi daha çok ağlamaya başlar. Öyle içli içli ağlıyor ki Enes de kendi gözyaşlarını tutamamıştır. Pençe timi şimdi daha iyi anlıyordu Ali'ye tavır almanın ne kadar "gereksiz" olduğunu. Ali bu herkesin tanıdığı bildiği Ali. Kendini ölüme atardı ama sevdiklerine zarar gelmesine asla ama asla müsaade etmezdi. Çünkü Ali Vefa o, ikili bir sürelik sarılmanın ardından ayrılırlar
ENES: Onu çok üzdüm kırdım canını yaktım gerçeği göremedim. Bize bana güvenmedi diye çok kızdım ona ama şu an o kızmanın ne kadar boş olduğunu anladım
NAZLI: (sağ eline bakar Ali'ye bu eliyle tokat atmıştı) Keşke elim kırılsaydı da o tokadı Ali'ye atmasaydım. Sizden sonra eve geldi anlattı her şeyi öfkem baskın geldi gözümü kör etti (Enes'e bakar) attığım tokada rağmen ne yaptı biliyor musun. Haklı olduğu halde yine de benden özür diledi
ENES: Uyanacak komutanım, operasyonlara çıkacağız onunla birlikte nice zaferlere ulaşacağız. Düşmana korku, mazluma umut olacak yine komutanım
NAZLI: Hadi gel yanına gidelim
ENES: Benim girmem doğru olur mu ki
NAZLI: Cerrahım unuttun mu
ENES: Tamam
İkili hazırlanıp yoğun bakım ünitesine girer Ali'nin olduğu yere gelirler. Yüzünde oksijen maskesi vücudunda ise kablolar vardı. Bu manzara o kadar ağır gelir ki Nazlı'ya zaten hali hazırda akan gözyaşlarına yenilerini ekler.
Nazlı: (iç ses) Ağlama Nazlı, ağlama o üzülmesin
Nazlı Ali'nin yanına gelir ve sandalyeye oturur. O kaybolduğu gözler mıh gibi kapalı. Tadına doyamadığı o dudaklar kupkuru. Ali'nin kıvırcık saçlarının bir kısmı, gözünün önüne düşmüştür, Nazlı ne de çok seviyordu bu saçlarla oynamayı
Nazlı: (sesi titrer) Alim (Ali'nin elini tutar) bak ben geldim, sevgilin geldi, Nazlın geldi Alim. (Boşta olan elini Ali'nin kıvırcık saçlarına götürür ve tıpkı aynı bir anne edası ile elini Ali'nin saçlarının arasında gezdirir) Ali uyan artık, ne olur uyan sevgilim. Bak ben çok kötüyüm, ben seni çok özledim Alim... Sana şarkı soylememi ister misin, sen bana söylemiştin ama ben sana söylemedim. Şimdi söylerim... (Nazlı kendisini toparlar ve boğazını temizler) Bir istiridyenin kıymetli incisini
Sakladığı gibi saklarım seni
Bi' bahar dalının narin tomurcuklarını
Sakındığı gibi korurum seni
Çok derin, derin, derin, derin, derin, derin
Derinlerimde ellerin
Bir armağan gibi Tanrı'dan bana
Kış güneşinde altın kirpiklerin
Ben seni çok sevdim, ben seni çok sevdim
Belki zordur anlaması sessizliğimden
Ben seni çok sevdim, ben seni çok sevdim
Sen oku kelimeleri gözlerimden
Ben seni çok sevdim, ben seni çok sevdim
Belki zordur anlaması sessizliğimden
Ben seni çok sevdim, ben seni çok sevdim
Sen oku kelimeleri gözlerimden
Ben seni çok sevdim
Belki zordur anlaması sessizliğimden
Ben seni çok sevdim
Çok sevdim
Çok derin, derin, derin, derin, derin, derin
Derinlerimde ellerin
Bir armağan gibi Tanrı'dan bana
Kış güneşinde altın kirpiklerin
Ben seni çok sevdim, ben seni çok sevdim
Belki zordur anlaması sessizliğimden
Ben seni çok sevdim, ben seni çok sevdim
Sen oku kelimeleri gözlerimden
Ben seni çok sevdim, ben seni çok sevdim
Belki zordur anlaması sessizliğimden
Ben seni çok sevdim, ben seni çok sevdim
Sen oku kelimeleri gözlerimden
Sen oku kelimeleri gözlerimden
Nazlı şarkıyı bitirir ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar, tam o sırada bir şey hisseder. Ali az da olsa Nazlı'nın elini sıkmıştı, Nazlı hissettiği şey ile irkilir ve kafasını kaldırıp Ali'ye bakar
NAZLI: Ali
ENES: Yenge
NAZLI: Sıktı sıktı elimi sıktı Allah'ım sana şükürler olsun bir tepki verdi
ALİ: (konuşmaya çalışır) Naz...
NAZLI: Konuşup da yorma kendini buradayız bizimlesin geri döndün.
Bir kaç saniye de olsa Ali'nin kendine geldiğini görmek Enes ve Nazlı için tarif edilemez bir mutluluktur. Nazlı bir hafta boyunca ilk defa bu kadar mutluydu, hayatının en güzel anlarından biriydi
NAZLI: Burdayım Alim burdayım yanındayım (bu arada Nazlı'nın karnı belirginleşmeye başlamıştır Ali'nin elini alıp kendi karnına koyar) ufaklık artık tekmeliyor biliyor musun. Yatırmıyor haylaz (o esnada bebek yine tekmeler Nazlı ise gülerek konuşur) bak gördün mü yine tekmeledi babasını hissetti. Uyan artık uyan sevgilim
ENES: Yenge çıkalım artık dinlensin
NAZLI: Tamam
Nazlı doğruldu ve son kez Alisine bakıp gülümsedi. Yavaş adımlarla ilerlemeye başladı, tam kapıdan çıktığı an, Ali'nin gözünden bir damla yaş, yanağından aşağıya kimseciklere haber vermeden sessizce süzüldü... Ali, Nazlısını çok ama çok özlemişti... Burda bunlar olurken Erman ve Onur depoda buluşmuştur, bir haftadır Onur kaçıyordur. Nereye saklansa hemen buluyorlardı onu
ERMAN: Onur bu böyle olmaz bir haftadır kaçıyorsun
ONUR: Sen söyle ne yapayım törene saldırı düzenledim ben
ERMAN: Kırmızı bültenle aranıyorsun Onur
ONUR: Benim acil yurt dışına kaçmam lazım
ERMAN: Bir yere gidemezsin Onur. Tüm havayolları, deniz yolları, otogarlar didik didik aranıyor, anında enselenirsin
ONUR: Senin evde kalsam
ERMAN: İlk benim eve baktılar hatırlamıyor musun bu riski göze alıyorsan gel
ONUR: (Erman'ın yanından uzaklaşıp uydu telefonu ile birini arar) Efendim (telefonda ki kişi konuşur) eylemimiz başarılı oldu efendim Ali Vefa bir haftadır komada (telefonda ki kişi yine konuşur) saklanıyorum efendim sabit bir yerde durmuyorum sürekli hareket halindeyim. Emriniz nedir efendim (telefonda ki kişi bir şeyler söyler ve bununla birlikte Onur'un gözleri kocaman açılır) ama efe... (Telefonda ki kişi konuşarak Onur'un sözünü keser ve kesin bir dille verilen emri yerine getirmesini ister) anlaşıldı efendim merak etmeyin
Görüşme biter Onur ise az önce duyduklarını idrak etmeye çalışıyordu. Erman'ın yanına geri döndüğünde Erman yüzünde ki ifadeden bir şeyler olduğunu anlamıştır
ERMAN: Onur iyimisin yüzün bembeyaz olmuş
ONUR: İyiyim iyiyim hadi çıkalım burdan
ERMAN: Tamam
İkili depoyu terk eder... Kamera karargahı gösterir Serdar dahil pençe timi odada oturuyordu herkesi ölüm sessizliği kaplamıştı kimse ne konuşacağını bilmiyordu. Gerçi konuşmak da artık fayda etmiyordu can yoldaşları şu an yoğun bakımda gözetim altında tutuluyordu. O esnada Serdar'ın telefonu çalar arayan kişiye bakar ve odadan çıkıp telefonu açar
SERDAR: Alo
EZGİ: Serdar nasılsın (hatırlamıyanlar için Serdar Ezgi'yi haydutların elinden kurtarmış ve o günden sonra hep iletişim halinde kalmışlardır) açacağına ihtimal vermiyordum ama şansımı denemek istedim
SERDAR: İyi yapmışsın Ezgi
EZGİ: Sen iyimisin sesin kötü geliyor
SERDAR: İ... İyiyim iyiyim Ezgi teşekkür ederim sorduğun için
EZGİ: Yalan söylüyorsun sesinden belli bir şeyin var. Sen nerdesin yanına geleyim
SERDAR: (farkında olmadan bağırır) OLMAZ
EZGİ: (gözleri dolmuştur böyle bir tepki beklemiyordu) İstemiyorum demen yeterli olurdu Serdar, böyle aşırı tepki vermene ve bağırmana gerek yoktu
SERDAR: Ezgi ben çok... Çok özür dilerim Ezgi gerçekten çok özür dilerim sadece şu sıralar zor günler geçiriyorum sana patladım çok özür dilerim
Ezgi Serdar'ın sesinde ki pişmanlığı fark etmiştir
EZGİ: Buluşalım mı
SERDAR: Çok iyi olur
EZGİ: Yeri mesaj atarım
Görüşme biter Serdar ise odasına gidip üstünü değiştirir, ondan sonra karargahtan çıkıp arabasına biner ve karargahtan çıkar...
(BERHAYAT HASTANESİ)
Nazlı odasında dalgın dalgın otururken odanın kapısı açılır ve içeriye Ferda, Açelya ve Gülin girer.
AÇELYA : Taze anne adayımız nasılmış bugün
NAZLI: Her zaman ki gibi işte
FERDA: Hâlâ bir gelişme yok mu Ali'den
NAZLI: Aslında var
FERDA: Ne diyorsun Nazlı
NAZLI: Bugün Enes ile birlikte Ali'nin yanına girdik
FERDA: Nazlı ne yapıyorsun tek başına
NAZLI: Enes yanımdaydı Nazlı abla
FERDA: Bize bildirmen gerekiyordu bunu Nazlı
AÇELYA: Hocam anlatacağı şeyi dinleyelim belli ki önemli baksanıza ağzı kulaklarına varmış
NAZLI: (direk söyler) Ali bugün tepki verdi hatta uyandı
Üç kadın da duydukları şeyi idrak etmeye çalışıyordu kelimeler zihinlerinde yankılanıyordu transa girmiş gibilerdi. Açelya ve Gülin sevinç çığlıkları atarken Ferda hâlâ tepkisizdi
FERDA: (gözleri dolmuştur) Nazlı sen... Sen ne diyorsun
NAZLI: (hem ağlar hem güler) Ali'nin yanına oturdum içimi döktüm elini tuttum elimi sıktı (Ali'nin sıktığı elini gösterir) Ali elimi sıktı Nazlı dedi
FERDA: Bunu daha yeni mi söylüyorsun Nazlı
NAZLI: Ali iyileşiyor (bağırır) ALİ İYİLEŞİYOR Ferda abla
FERDA: (gözyaşları içinde) Allah'ım sana şükürler olsun kardeşimi bize bağışladın
Dört kadında birbirlerine sarılır ama normal bir sarılma değildir bu. Acının, hüznün, üzüntünün, mutluluğun, dolmuşluğun, birikmişliğin ve daha nice anlam barındıran bir sarılmadır bu.
NAZLI: (uzun bir sarılmanın ardından hepsi ayrılır) Benim bir fikrim var
AÇELYA: Ne fikri Nazlı
NAZLI: Ali'yle düğünümüz hâlâ olmadı karı koca değiliz hâlâ ben daha fazla beklemek istemiyorum. Madem dışarıda evlenemiyoruz o zaman bizde nikah memurunu buraya getiririz. Hastanede evleneceğim
Orda ki kadınların hepsi ne diye tepki verir...

"VATAN SAĞOLSUN" (ALNAZ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin