"VATAN SAĞOLSUN" (10. BÖLÜM/1. SEZON)

139 7 1
                                    

(1 HAFTA SONRA)

Aradan bir hafta geçmiştir. Bu bir hafta içinde Mustafa taburcu olmuş ve eve dönmüştür, Erdem albay dahil tim Mustafa'yı hiç yalnız bırakmıyor sürekli ziyaret ediyordu. O akşam Ali, Nazlı ve Ferda dışarı çıkmış bol bol gezmiş ve eğlenmişlerdi. X kişisi o akşam Ali'nin karşısına çıkacaktı ama hesaba katmadığı durumlar olmuş ve yine ertelemek durumunda kalmıştı. Tek sorun bu da değildir. Pençe timi ne zaman operasyona çıksa hep 1-0 gerideydi pençe timi. Erdem albay bu işte bir bit yeniği olduğunu anlamış ve pençe timi de dahil olmak üzere herkesin telefonunun kontrol edilmesini istemiştir ve elde ettiği sonuç hiç te hoşuna gitmeyen bir sonuçtur. Erdem Ali'yi odasına çağırtmıştır, Ali ise hemen emri yerine getirmiş ve Erdem albayın odasına gitmiştir, odanın önüne gelince kapıyı çalar içerden gel sesini duyunca içeri girer
ALİ: (selam durur) Komutanım
ERDEM: Gel Ali gel otur
ALİ: (koltuğa oturur) Ne oldu komutanım
ERDEM: Ali (söylemeye dili varmıyordu, zaten nasıl varsın ki, yıllardır emri altında çalışan askeri şu an şüpheli durumundadır)
ALİ: Komutanım iyi misiniz bir sorun mu var
ERDEM: Var Ali bir sorun var ama nasıl söylenir bilemiyorum, bunu söylemenin kolay bir yolu da yok
ALİ: Komutanım ne oluyor
ERDEM: Ali sende farkındasın ne zaman operasyona çıksak hep gerideyiz, düşmanımız hep bizden bir adım önde. Buna neyin sebep olduğunu araştırdık buna sizin telefonlarda dahil.
ALİ: Evet komutanım
ERDEM: Senin telefonundan çıktı Ali
ALİ: Ne!!!
Diyebilmişti sadece çünkü duyduğu şeyi idrak etmekte güçlük çekiyordu.
ALİ: Komutanım siz ne diyorsunuz
ERDEM: Olanı söylüyorum Ali, senin telefonundan izleme sinyali çıktı. Kullandıkları sinyal senin telefonundan çıktı
ALİ: Komutanım benim nasıl biri olduğumu, her şeyi ama her şeyi geçtim, bu vatan için gözümü dahi kırpmadan canımı vereceğimi bilmiyor musunuz
ERDEM: Benim sana inanmam ya da inanmamam, bunları bilmem ya da bilmemem bir şeyi değiştirmez Ali. Birazdan üst makamlardan gelecekler, benim şahitliğim onlara yetmez, delile sonuca bakarlar sende biliyorsun bunu
ALİ: Benim hesabını veremeyeceğim hiç bir şey yoktur komutanım, alnım ak başım dik benim. Kimseden korkum yok, buyursun gelsinler gerçek ortaya çıkacak, adalet tecelli edecektir.
Ali başka bir şey söylemeden odayı terk eder, Erdem Ali'nin arkasından seslense de Ali hiç birini duymaz bile.
ERDEM: Allah'ım sen bize yardım et, bizi bu durumdan aydınlığa çıkar Ya Rabbim.
Ali bir hışımla odaya girmiştir, kapıyı öyle sert açmıştır ki, kapı duvara çarpıp geri kapanmıştır, pençe timi ise ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
ENES: Komutanım iyi misiniz
AHMET: Komutanım (pençe timi birbiri ile bakışır)
Ali yüzünü pençe timine döner herkese tek tek bakar
ALİ: Pençe timi
MEHMET: Komutanım
Ali tam konuşacak iken içeri asker girer
ASKER: (selam durur) Komutanım
ALİ: Evet
ASKER: Erdem albay sizi çağırıyor komutanım
ALİ: Hiç vakit kaybetmiyorlar ha
MURAT: Komutanım ne oluyor
ALİ: Benim telefonumdan izleme sinyali çıkmış arkadaşlar (Pençe timi ne diye tepki verir)
MURAT: Komutanım siz ne diyorsunuz
ALİ: Düşünün bu son bir haftadır çıktığımız operasyonlarda bir düşmanımız bizden bir adım önde değil mi, tüm çabalarımız sonuçsuz kalıyor
ENES: Evet komutanım... Da bunun sizinle ne alakası var
ALİ: Benim telefonumdan bizi izliyorlar
İSMAİL: Komutanım düpedüz size suikast düzenlemişler. Bu karargahta ki herkes sizin nasıl biri olduğunuzu, kaç defa bizim için kendinizi kurşunların önüne attığınızı, nasıl bir asker olduğunuzu hepimiz biliyoruz komutanım
AHMET: Size inanmayan kendinden şüphe etsin komutanım
ALİ: Sizin şahitliğiniz işe yaramaz bunu sizde çok iyi biliyorsunuz
MEHMET: Komutanım
ALİ: Hakkınızı helal edin, benim hakkım helal olsun
Pençe timi konuşsa da Ali hiç birini duymaz ve gelen askerin eşliğinde toplantı odasına doğru gitmeye başlar odanın önüne gelince kapıyı çalar içerden gel sesini duyunca içeri girer. İçerde Erdem albay, binbaşı Derya Çiçek ve üç kişi daha vardır. Derya açıkçası Ali'yi gördüğüne çok şaşırmıştır onu görmeyi beklemiyordu çünkü.
ALİ: (selam durur) Yüzbaşı Vefa
ZİYA: (orgeneral) Oturun Yüzbaşım (Ali koltuğa oturur) olanlar hakkında bilginiz var sanırım
ALİ: Evet komutanım, Erdem albayımız gerekli açıklamayı yaptı
MAHMUT: (korgeneral) O zaman neden burda olduğunuzu da biliyorsunuzdur.
ALİ: Evet komutanım
ZİYA: Bir açıklamanız var mı yüzbaşım
ALİ: Benim kim olduğumu biliyor ve beni tanıyorsunuz komutanım. Vatanıma milletime bu denli bağlıyken, vatanım için gözümü dahi kırpmadan canımı verebilecek durumdayken nasıl olur da ekmeğini yediğim, suyunu içtiğim ülkeye ihanet edim, hainlik edim bu hangi mantığa sığar
MAHMUT: Bizde bunu merak ediyoruz yüzbaşım
ZİYA: Onlarla bir bağlantınız var mı yüzbaşım, bu soruyu sormak, her ihtimali göz önünde bulundurmak durumundayız
ALİ: Bir dakika, benim onlarla bağlantım olduğunu mu düşünüyorsunuz
DERYA: Burda araya girmek durumundayım. Ben yüzbaşıyı yakından tanıyorum. Geçenlerde sınır ötesi operasyonda irtibatımız oldu Erdem albayımız biliyor bunu (konuşmaları tek tek anlatır) şimdi sorarım size komutanım, böyle bir insan vatanına ihanet mi edecek
MAHMUT: Binbaşım ülkenin çıkarları için her şeyi düşünmek zorundayız bunu biliyor olmanız gerekmiyor mu
DERYA: Komutanım kusura bakmayın ama siz şu anda haksız yere bir vatan evladını suçluyorsunuz
ZİYA: Kendinize gelin binbaşım
DERYA: Asıl siz kendinize gelin komutanım ben haksızlığa gelemem
ALİ: Komutanım (Derya Ali'ye bakar) boş yere çaba sarf etmeyin komutanım. Demek ki komutanlarımız böyle düşünmüyor (içerde ki komutanlara bakar) komutanım isterseniz beni falakaya yatırın, isterseniz bana çin işkencesi yapın, her türlü eziyeti işkenceyi yapın sesim çıkmaz. Ama beni vatan hainliği ile suçlamayın, öldürün bu kadar canım yanmaz ama bunu bana yapmayın komutanım. Madem siz kararınızı verdiniz o vakit (Ali beylik tabancasını ve rütbesini çıkarıp masaya bırakır) artık emriniz altında çalışmıyorum komutanım
ERDEM: Ali ne yapıyorsun sen
ALİ: Yapmam gerekeni komutanım
ZİYA: Yüzbaşım ne yaptığınızı sanıyorsunuz kendinize gelin
ALİ: Ben gayet kendimdeyim komutanım. Belli ki birileri bir oyun peşinde ve ben bu oyunu çözmeden mesleğime geri dönmeyeceğim. Benim zoruma giden bu oyunun kurulması değil, siz komutanlarımın bana inanmaması. Bu vatana hizmet etmek benim için bir onurdur
Ali içeridekilerin tepkisini beklemeden odayı terk eder, hızlı adımlarla kendi odasına doğru gider. O esnada Derya Ali'ye yetişir
DERYA: Yüzbaşım
ALİ: Emredin komutanım
DERYA: Ben gerçekten çok üzgünüm ne diyeceğimi bilemiyorum
ALİ: Sizin bana inanmamız bile bana yeter de artar konutanım
DERYA: Ne yapmayı düşünüyorsun şu an
ALİ: Bana bu oyunu kim düzenlediyse onu bulup bu oyunu açığa çıkaracağım
DERYA: İstersen...
ALİ: (Derya'nın lafını keser) Hayır komutanım yardıma gerek yok ben tek başıma yapacağım bunu
DERYA: (elini Ali'nin omzuna koyar) Neye ihtiyacın olursa ben burdayım. Aynı amaca hizmet ediyoruz
ALİ: Sağolun komutanım, siz bana inanıyorsunuz ya o bana yeter. Ben evelallah bunu çözeceğim
DERYA: Ona şüphem yok Yüzbaşım
Ali kendi odasına doğru gider, Derya ise Ali'nin arkasından bakar. Ali odaya gelmiştir odaya girer ve üstünü değiştirir, üstünü değiştirdikten sonra uzun uzun üniformasına bakar, eliyle üniformayı sever, ondan sonra odadan çıkıp pençe timinin yanına gider tim Ali'yi görünce hepsi ayağa kalkar
ENES: Komutanım ne oldu
ALİ: Artık komutanınız değilim arkadaşlar
AHMET: Komutanım siz ne dediğinizin farkında mısınız
ALİ: Gayet farkındayım arkadaşlar istifa ettim.
ENES: Komutanım öyle şey mi olur ya. Düpedüz kumpas bu.
MURAT: Komutanım yapmayın bırakmayın bizi
ALİ: Siz benim silah arkadaşlarım, dava arkadaşlarım, yoldaşlarım, sırdaşımsınız. Sizinle omuz omuza göğüs göğüse çarpışmak mücadele etmek benim için bir onurdur, bir şereftir.
ENES: (gözleri dolmuştur) Komutanım
Enes hızla Ali'ye sarılırken geri kalanlar da buna katılır ve hepsi Ali'ye sarılır. Bir çok anıları vardı, onlarca sayısız operasyonlara çıkmışlardı. Mustafa'nın kız istemesine, nişanına, düğününe her şeyine yardım etmişti. Kaç defa kurşunların önüne atmıştı kendini, her seferinde yeter ki "vatan sağolsun" demişti. Bir süre sonra ayrılırlar
ALİ: Yapmayın lan şunu, ağlatacaksınız beni
İSMAİL: Komutanım
ALİ: Hakkınızı helal edin benim hakkım hepinize helal olsun (Ali tam çıkacak iken) Enes
ENES: Emredin komutanım
ALİ: Sana bir isim daha doğrusu iki isim vereceğim onları bana araştırır mısın
ENES: Emredersiniz komutanım
ALİ: Erman Barka ve onun Amerikalı iş ortağı Komer
ENES: (isimleri not alır) Emredersiniz komutanım
ALİ: Eyvallah koçum
Ali başka bir şey söylemeden odayı terk eder ve karargahtan çıkar. Dışarı çıkınca uzun uzun Türkiye bayrağına bakar
ALİ: Sen yeter ki dalgalan bayrağım, yeter ki dalgalan. Bu olayı açığa çıkarmadan bana uyku haram olsun
Ali'nin yapacakları aklında çoktan hazırdı bile. Gözü dönmüş durumdaydı kendisine atılan bu kara lekeyi temizleyecekti. Karşısında kimsenin durmasına izin vermeyecekti, bunu yapanı bulana kadar durmayacaktı. Ali arabasına binerek mezarlığa doğru yola çıkar....

"VATAN SAĞOLSUN" (ALNAZ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin