27. Gizem(Kayıp Anılar)

416 38 23
                                    

Hızlı adımlarla kapının önüne geldim. Kapı kolunu indirerek kendimi içeri attığımda, ses birden kesildi.

Odada üzeri örtülü bir ayna dışında hiçbir şey yoktu. Bu bana her şeyin zihnimin bir oyunu olduğunu düşündürdü. Aynaya yaklaştım ve üzerindeki örtüyü çektim.

Ayna oldukça eski görünüyordu. Ahşap çerçevesi yer yer soyulmuştu ve çiziklerle kaplıydı. Camın yüzeyi epey lekeliydi.

Kapıya doğru yönelmiştim ki, aynaya son bir bakış attım. Yüzeyinin dalgalandığını gördüğümde duraksadım. İçerisinde bir belirip bir kaybolan renk karmaşası, yavaş yavaş netleşti ve aynanın yüzeyinde bir görüntü belirdi. Annemden başkası değildi.

Gözleri korkuyla bakıyordu. Yüzü gözyaşlarından sırılsıklam olmuştu. Her zaman yumuşacık olan ve lavanta kokan saçları yüzüne yapışmıştı. Ellerini kendine siper etmeye çalışırcasına öne uzatırken, titreyen sesiyle bağırdı.

"Sylvia! Sylvia!"

Ellerimle başımı tuttum. Kafamın içinde gitgide büyüyen baş ağrısını durdurmak istercesine başımı ellerimin arasında sıkıştırdım. Annemin sesi hala kulağıma ilişiyordu.

"Sylvia git buradan! Git! Sylvia git!"

Kendimi aynaya bakmaya zorladığımda, son gördüğüm anneme doğrultulan asanın ucundan çıkan ışık huzmeleri oldu.

Kendimi tutamayarak yere çöktüm ve kontrolsüzce ağlamaya başladım. Boğazımın acımasına neden olan uzun bir çığlık attım. Bu çığlığı birkaç tanesi daha izledi. Yanımdan birinin geçtiğini hissettiğimde, tüm bedenim delicesine titriyordu. Zar zor araladığım gözlerim aynaya doğru ilerleyen adımları takip etti. Buğulanan gözlerimi sildiğimde, aynayı örtmekte olan kişinin kim olduğunu seçebildim.

"Özür dilerim," dedi Priscilda sessizce. "Bazen kapamayı unutuyorum."

Üstünde zemine kadar uzanan mavi kısa kollu bir elbise vardı. Mavi gözlerine her zamanki gibi, boş bir ifade hakimdi. Neredeyse bir hayalet gibi beyaz teni ve sarı saçlarıyla, tam olarak hatırladığım gibiydi.

"Ne?" dedim. "Sen? Nasıl?"

"Benim evimdesin," dedi hiçbir duygu içermeyen ses tonuyla. Birdenbire evinde belirmem onu hiç şaşırtmış gibi görünmüyordu.

"Ben okuldaydım," dedim yavaşça ayağa kalkarak. Gözlerimi sımsıkı yumup açarak kendime gelmeye çalıştım. Pek faydası olmadı.

"Evin mekân konfigürasyonunu çözümleyemediğimden bahsetmiştim. Bir süredir farklı bölgelerde konumlanıyor."

"Her neyse," dedim. "Evi boş ver. Bana az önce ne gördüğümü açıklamanı istiyorum. Hemen."

Hiçbir duygu hissetmiyor olması, yüz ifadesini yorumlamayı imkansız hale getiriyordu. Gözlerini kırpıştırarak beni izledi. İçinde bulunduğum hüzün ve öfke karışımı duygu karmaşasına yabancıydı.

"Ne gördüğün hakkında hiçbir fikrim yok. İçeri geçip biraz oturmak ister misin?"

"Hayır!" dedim hışımla. "Eğer bu ayna sana aitse, ne gördüğümü gayet iyi biliyorsun. Hemen ne biliyorsan anlat."

"Bak," dedi. "Bu 'ayna' benim zihin arındırıcım. Geleceği gördüğümü biliyorsun. Gün içerisinde gördüğüm kesitleri, bir nevi zihnimde kapalı kapılar ardına hapseder."

"Annemin nasıl öldüğünü nereden biliyorsun?" diye çıkıştım. Benim darmadağın halime tezatla sakince yanıtladı.

"Bu benim anım değil. Senin anındı."

"GÖLGE" - Magic Serisi I ∞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin