30. Gizem(Kara Delik)

491 33 5
                                    

Soluk soluğa odama vardığımda, kapıyı arkamdan çarptım. Kapıya yaslanarak yere oturdum ve yüzümü dizlerimin arasına gömdüm.

Deliriyor olmalıydım. Damarlarımda akan yabancı enerji daha önce deneyimlediğim hiçbir şeye benzemiyordu. Kendimi aynı anda hem bir fail hem de tanık gibi hissediyordum. Belki de gerçekten iyi değildim.

Değneğimi kullanmadan büyü yapmam olanaksızdı. Ben bu kadar güçlü değildim. Çoğu kişi bu kadar güçlü değildi. Ellerimi önüme doğru uzatarak avuç çizgilerime baktım. Ellerimde kıvılcım topunun belirdiği an gözümün önüne geldi. Gerçekti. Kafamdan uydurmuş olamazdım. Kasabaya indiğim o gün gibiydi. Ama bu sefer büyü enerjisinin akışına anbean tanıklık etmiştim. Ne gördüğümü biliyordum.

Evan'a söylediklerimi düşündüm. Acaba şu anda hakkımda ne düşünüyordu? Belki anlattıklarımdan güzel bir haber çıkarırdı. Saygıdeğer Trevor Kleefleigh'ın kızı bir kara büyücü. İlk sayfaya layık bir haber olurdu. Sylvia çok aptalsın.

Yüzümü ellerime gömdüm. Birilerine söyleyecekti. Söylemek zorundaydı. Kara büyücüler, mahkemede yargılanmalıydı. Bunu yaptığı için ona kızamazdım bile. Onun yerinde olsaydım belki ben de bana itirafta bulunan kara büyücüyü ihbar ederdim. Aslında eskiden, insanların suçsuzken haksız duruma düşmesinin bu kadar kolay olabileceğini tahmin bile edemezdim. Ama son zamanlarda hayatım bundan ibaretti.

Belki masum bile değildim. Belki gerçekten ona söylediğim kişiydim. Belki öylesine derin bir inkar içerisindeydim ki, hissettiğim yabancı gücü kafamdan uyduruyordum. Ben bile kendimden şüphe duyarken, masumiyetimi kime ispatlayabilirdim ki?

Birden kapı tıklandı. Aniden gelen sesle irkildim. Ayağa fırladım ve tedirginlikle kapıya baktım. Şu anda tek düşünebildiğim, kapının arkasında beni götürmek için bekleyen görevlilerin olduğuydu.

"Sylvia! Orada mısın?"

Rena'ydı. Ağzımdan bir nefes verdim. Kapı koluna uzanarak kapıyı araladım.

"Salonda arkandan seslendim, duymadın mı?" dedi Rena kaşlarını çatarak. Gözlerimi sıktım ve açtım.

"Hayır, hayır duymadım."

"Çantanı getirdim," dedi çantayı havada sallayarak. Sonra masanın üzerine bıraktı ve bana döndü. Bana doğru bir adım attı ve yüzüme doğru eğildi.

"İyi misin sen? Titriyorsun. Knight yine bir şey mi yaptı?"

"Hayır... Rena. Sen bana inanıyorsun değil mi?"

"Tatlım," dedi gülümseyerek. "Deli saçması bir şey söylemediğin sürece sana hep inanırım. Raven gibi ejderhaların dinozorlardan evrimleştiğine benzer bir şey söyleme yeter."

"Ondan daha saçma bir şey," dedim. "Rena ben... ben değneğimi kullanmadan büyü yaptım. Kütüphanede. Bir kitaplığı devirdim, her yeri darmadağın ettim. Başım bu sefer gerçekten belaya girecek."

"Sylvia," dedi gözlerini kısarak. "Kafan karışmış olabilir mi? Değneğin yanında değilse, bunu sen yapmış olamazsın."

"Hayır, Rena oldu işte," dedim.

"Peki o zaman," dedi. "Değneğini kullanmadan perdeye bir hava dalgası gönder."

Açık olan camın kenarında rüzgarla hafif hafif sallanan bordo renkli perdeye baktım. Rena'ya baktığımda beklercesine kaşlarını kaldırdı. Büyü gücünü hissetmiyordum. Bu sefer olmayacaktı. Buna adım gibi emin olmama rağmen ellerimi önüme doğru uzattım. Gözlerimi kapattım ve kendimi sıktım. Gözlerimi açtım.

"Evet?" dedi Rena.

"Şimdi olmadı."

"Sylvia," dedi ve başını yana eğdi. Bana doğru bir adım attı ve kollarımı tuttu. "Yanılmış olabilirsin, bu çok normal tamam mı? Sen de öylesin. Normalsin. Lütfen artık korkuyla yaşamayı bırak."

"GÖLGE" - Magic Serisi I ∞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin