Geniş arazide bir başına duran iki katlı eve şaşkınca baktım. Bu bölgede evin dışında başka yaşam belirtisi yoktu. Etrafta ne başka bir ev, ne bir ağaç, ya da herhangi bir canlı vardı. Yeşillikler kesintisiz bir şekilde batmakta olan güneşe doğru uzanıyordu. Gözlerimin bana bir oyun oynadığını, ya da bunun bir rüya olduğunu düşündüm bir an.
Etrafta üstüme atılan battaniyeyi aradım. Etrafımda dönerek her yere bakınsam da battaniyeyi hiçbir yerde göremedim. Ben yerin derinliklerine çekilirken kaybolmuş olmalıydı. Büyük ihtimalle okulun bahçesinde kalmıştı. Quamfer bunu nasıl düşünememişti? Bunun olacağını biliyor olmalıydı. Belki amcamın beni geri gönderebileceğini düşünmüştü.
Bu da bir ihtimal olmasına rağmen, bir an için aklımdan Bay Grount'la bir olup benden kurtulmak istediklerine dair cüretkâr bir düşünce geçti. Ama bu düşünceyi hemen başımdan savdım. Kimdim ben, bir Agatha Christie romanının kahramanı mı? Kıza yardım etmek için erkek karakterin çıkageldiği kitaplardan birinde de değildim. Her zamanki gibi, bunun üstesinden kendim gelmeliydim.
Bu düşünceden destek almayı beklerken, eve yaklaştığımda yine de korkudan ödüm ağzıma gelmişti. Güçlükle yutkundum. Şimdi tek yapabileceğim, evin zombiler tarafından istila edilmediğini ummaktı. Ve eğer öyleyse, çay ikram ederlerse içip, sonra hemen buradan topuklamam gerekirdi.
Zombiler kendi büyülü evrenlerinde bile pek nazik değildirler ve büyücülerle barış anlaşmaları olmasına rağmen, beni güzelce karşılayacaklarına inancım yok. Cadılar bile onlara kıyasla melek sayılır. Ama meleklere kıyasla yine cadıdırlar çünkü uzun ve havalı bir şapkaları var. Söylemeliyim ki; olur da cadıların diyarına geçiş yaparsanız, onları filmlerdeki gibi modern kıyafetler içinde görmeyi beklemeyin. Upuzun bir koni şapka ve siyah deri cüppeyle olurlar muhtemelen. Onlara bu anlattıklarımdan bahsederseniz kahkahalarla gülerler. Biraz da neşeli olmalarından kaynaklanıyor. Ama size yüzlerinde kocaman bir gülümsemeyle pembe bir kapkek verirlerse, SAKIN YEMEYİN! Neyse konumuz bu değil.
Kapının önüne geldiğimde etrafımı inceledim. Bomboş ve dümdüz bir arazideki tek ev olması dışında, burası normal bir ev gibiydi.
Altın kapı tokmağı bir aslanın ağzındaydı. Kapı tokmağına elimi götürmemle, kapı gıcırdayarak açıldı.
"İşte şimdi bir korku filminin ilk sahnesindeyim," dedim tokmağa bakarak.
Kapı ardına kadar açıldı. Karşıma çıkan kişi, görmeyi beklediğim gibi biri değildi. Uzun beyazımsı sarı saçları, gökyüzü kadar açık mavi gözleri olan bir kızdı.
"Kapı tokmağıyla mı konuşuyorsun?" dedi gözlerini kocaman açarak.
Havada kalmış olan elimi indirdim. Nedense normal birini görmek, beni daha çok ürkütmüştü.
"Hayır, bazen kendi kendime konuşurum," dedim gülümseyerek.
Sanki kendi kendime konuşmam, kapı tokmağıyla konuşmamdan daha garipmiş gibi kaşlarını kaldırdı. Sonra kenara çekilerek, lüks bir iç tasarıma sahip antreyi işaret etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"GÖLGE" - Magic Serisi I ∞
Fantasia# WattpadFantasyTR Okuma Listesinde /'Sylvia, kasabaya ilk inişinde tanıştığı kişinin bir kara büyücü olacağını bilemezdi. Oysa büyücü onu bekliyordu. Yıllardan beri.' Kasabada yaşanan felaketin ardından Sylvia kendini Grimlocks büyücülük okulunda b...