7.BÖLÜM

297 8 17
                                    


Yüksek Sadakat - Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer

Yine bir okul günü. Okula gitmeyi severdim ama liseden önce. Lise hayatım zehir gibi. İç iç bitmiyor. Formamı üstüme geçirerek çantamı koluma taktığım gibi dışarı attım kendimi. Servis kapıda beni bekliyordu. Dün geç saatlere kadar ders çalışmıştım. O yüzden bugün yataktan kendimi zor kaldırdım.

Her zamanki yerime oturarak kulaklığımı kulağıma taktım. Gökmen 'in bindiğini görünce şarkıyı kapatarak kulaklığımı çıkardım.

"Günaydın kızıl hanım." Dedi yanıma otururken.

"Günaydın."

"Yavrum sevgili yapmışsın ." Dedi imalı bir şekilde. İlk başta anlamamıştım. Ama sonra kafama dank etti.

"Haa o mu yok ay biz arkadaşız seninle benim gibi." Dediğimde he he der gibi kafasını salladı.

"Ya gerçekten arkadaşız. Öyle birşey olsa sana söylerdim."

"İyi tamam inandım hadi. Bu arada ehliyet alıyorum. Bundan sonra ben alırım seni." Dedi.

"Hayırlı olsun ama Gerek yok ben servisimle gidip gelirim."
Kafasını iki yana salladı.

"Ben alırım. Birkaç hafta daha dayan yavrum." Yavrum deyince yüzümü buruşturdum.

"Yavrum ne be keko musun sen?" Diye sordum.

"Ne kekosu yavrum?" Gülerek önüme döndüm.

Okula girince beraber çantalarımızı bıraktık. Merdivenleri her zamanki gibi sekerek indim. Bir gün başıma bir şey gelicek ama ne zaman?

"Yavrum yavaş in yavaş." Dediğinde gözlerimi devirdim.

"Bana yavrum demeyi keser misin?" Dedim kantine girerken.

"Tamam yavrum." Derin nefes alarak masalardan birine oturduk.

"İlk dersin ne?" Diye sordum.
"Boş ders." Dediğinde gözlerimi kısarak gülümsedim.
"Ne o ne gülüyorsun öyle?"
"Bizim dersimiz de beden." Dedim avucunun içiyle alnına şaplak attı.
"Bizimle voleybol oynarsın artık." Dedim.
"Ne biliyorsun belki ben dışarı çıkmayacağım?"
Kaşlarımı çattım.
"Sap bir insan boş derste ne yapabilir?" Yüzünü buruşturarak işaret parmağıyla beni gösterdi.
"Yalnız sende sapsın. Ayrıca ben sınav öğrensiyim ders çalışmam gerekiyor." Dediğinde kahkaha attım.
"Ne gülüyorsun ben ders çalışmam mı?"
"Sen ve ders çalışmak zıt anlam." Dedim. Mira kantinin kapısından bize el sallayarak kantin sırasına girdi.
Meyve suyu alarak büyük adımlarla yanımıza gelerek aramıza katıldı.
"Hayırlı olsun İklim hanım." Dedi . Neden herkes herşeyi yanlış anlamak zorunda.
"Aramızda birşey yok. Biz sadece arkadaşız." Derken. Kantine girdi. Göz göze gelince hemen önüme döndüm. Geçen yazdığım mesaja cevap vermemişti. Belki müsait değildi ama iki gün geçti üstünden illaki telefona bakmıştır.
"İyi insan lafın üstüne gelirmiş." Deyince Gökmen kafamı kaldırarak masaya oturanlara baktım. Üçü bir arada resmen. Yağız, Sinan ve Deha. Deha çok konuşmaz sessiz bir çocuktur. Ama konuşacağı yerde iyi konuşurdu.

"Hayırdır benden mi bahsediyordunuz?" Diye sordu Yağız. "Ben değil onlar konuşuyordu." Derken gözlerimle Mira ve Gökmen 'i gösterdim. Ayağa kalkarak ,
"Ben sınıftayım." Dedim.

Merdivenleri hızla çıkarak sınıfa girdim ki kapıdan girer girmez ıslandım. Neden ya? Geri zekalılardan biri üstüme kovayla su serpti. Kovayla?! Çok komikmiş gibi gülüyolardı bi de.Sinirden ağlamamak için zor tutuyordum kendimi.
"Çok güldük bi dahakine daha iyisini yapın ona gülelim." Yağız 'ın sesiyle hepsi susmuştu. O ne ara gelmişti. Üşümeye başlayınca titrememe engel olamadım. Arkamı dönerek yürümeye başladım.Gözümden düşen yaşları elimin tersiyle siliyordum.
"İklim! Bekle." Arkamdan koşmaya başlamıştı. Daha da hızlandım. Nereye gittiğimi bilmiyordum bile. Bileğime sardığı eli yüzünden durmak zorunda kaldım. Gözümden daha çok yaş akmaya başladı.
"Bırak beni." Dedim zar zor.
"Nereye gidiyorsun bu halde? Hasta olursun." Dedi.
"Bilmiyorum." Dedim. "Ben artık hiç birşey bilmiyorum Yağız." Dedim titrememe engel olamıyordum.

Hiç Mi Sevmedin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin