17.BÖLÜM.

139 5 0
                                    

Berkay Altunyay - Olmazlara İnat

Hava tamamen kararmaya başlayınca eve gelmiştik.
Yağız koltukta uzanırken üstüme rahat birşeyler geçirmek için odama çıktım. Yatarken giydiğim pijama takımını giydikten sonra saçlarımı dağınık topuz yaptım. Kendime son kez boy aynamdan baktım ve salona geri indim.

Gözlerini kapatmıştı. Sanırım uyuyordu. Odamdan battaniye alarak geri indim. Yavaşça üstünü örterken yüzündeki kızarıklık dikkatimi çekti. Elimi alnına tutarak ateşine baktım. Yanıyordu resmen.
Elimi geri çektim. Mutfağa hızla girerek bir tane kasenin içine su doldurdum. Çekmeceden de bir tane bez alarak geri yanına gittim. Diz çökerek bezi suya soktum, suyu sıktıktan sonra alnına yerleştirdim.
Ateşi çok fazlaydı. Yanından kalkarak çekmeceleri karıştırmaya başladım. Ateş ölçeri bulunca hızla geri yanına oturdum.
Gözleri yavaşça kıpırdamaya başlayınca yardım ederek doğrulmasını sağladım.

"İklim.." dedi güçsüz sesiyle.

"Efe ateşin çıkmış. Ölçmemiz lazım ." Dedim ama duyduğuna pek emin değildim. Alnındaki bezi alarak geri su dolu kaseye bıraktım. Ellerimi üstündeki kazağın uçlarına doğru götürerek yavaşça üzerinden çıkardım.
Ateş ölçeri kol altına koydum. Ölçerden Ses gelmeye başlayınca kolunun altından geri çektim. Yazan sayıyı görünce kaşlarım havaya kalktı. 39.

"Yağız kalk hadi." Dedim kolundan tutup kaldırmaya çalışırken. Ayaklarını aşağı doğru sarkıtarak kalktı. Kollarını sıkıca tuttum düşmemesi için.

Basamakları yavaşça çıktıktan sonra banyoya girdik. Duşa kabinin zeminine oturttum. Soğuk suyu açarak üstüne doğru tuttum.

"Çok soğuk." Dedi.

"Ateşin 39 derece efe. Düşürmemiz lazım." Suyu tüm vücuduna tuttum. Üstü çıplaktı altında sadece kot pantolonu vardı. Su yüzünden pantolon bacaklarına yapışmıştı.

"Ben şimdi giyinmen için birşeyler getireceğim tamam mı?" Dedim. Kafasını sallayınca banyodan çıktığım gibi karşı odaya girdim. Annemle babamın odası. Dolaptan babamın ince badilerinden ve pijama altından ve kullanılmamış iç çamaşırı dan alarak geri banyoya koştum.
Kafasını duşa kabine koymuş gözleri hafif açıktı.

"Yağız sana kıyafet getirdim. Kalk hadi." Kollarından tutarak ayağa kaldırdım. Duşa kabinden çıkardıktan sonra getirdiklerimi eline verdim ve çıktım.

Kapının açılma sesini duyunca dikkatle gözlerimi kapıya doğru çevirdim. Yanına yaklaşarak elimi alnına koydum ateşi biraz azalmıştı.
"İyi misin?" Dedim elimi geri çekerken .
"Uykum var İklim. Beraber uyuyalım mı?" Diye sordu.

"Uyuyalım sevgilim. Gel hadi. Aç mısın?" Elinden tutarak odama girdik.

"Değilim sadece uyumak istiyorum." Kafamı salladım. Battaniyeyi kaldırarak girmesini bekledim.
"Sende gel." Dedi battaniyenin altına girince. Yanına yatarak kafasını göğsüme yasladım. Ellerimi siyah saçlarında gezdirdim yavaşça. Sanırım böyle yapınca uykusu daha çabuk geliyordu.

Gece ara ara kalkarak ateşini kontrol ettim. Sabaha doğru gözlerim yorgunlukla kapanmıştı.

🌙

Yağız Efe

Sabah uyandığımda kafamdan aşağıya kova kova su dökülmüş gibiydim. Sanırım dün koştuktan sonra terlemiş ardında ayaklarımı suya soktuğum için hastalanmıştım.

Doğrularak etrafa baktım. İklim kafasını yatağın başlığına koymuş oturarak uyuyordu.

O gün onu hastanede öyle görünce ödüm kopmuştu. Benim yüzümden birşey olsaydı... Düşüncesi bile kötü.
Onsuz hayat boka sarar.

Birkaç gün ayrı kalınca anlamıştım onu sevdiğimi. Ona en çok seni hiç sevmedim cümlesi koymuştu.

Yataktan kalkarak banyoya girdim. Soğuk suyla defalarca kez yüzümü yıkadım. Ardından tekrar odaya girdim. İklim 'i düzgün bir şekilde yatağa yatırdım. Yanına uzanarak kollarımı beline dolayarak kendime daha çok çektim.
Uykum yoktu maksat ona sarılmak ve kokusunu içime çekmekti. Geçenlerde ona kahve gibi kokuyorsun demiştim. Şaşırmıştı.

Onsuz kaldığım günler cehennem gibiydi. Bazen kafama vurarak kendime kızıyordum. Bu kıza nasıl böyle yaparsın diye. Sinan da sıçmıştı ağzıma karşısında sesimi bile çıkaramamıştım. Çünkü söylediklerinde haklıydı. Haketmiştim.

İklim

Israrla çalan telefonumun sesiyle uyanmıştım. Sabaha doğru yattığım için hala uykumu tam alamadım. Yağız 'ın kollarından çıkarak komodinin üzerinde çalan telefonumu açtım.

"Efendim Gökmen" dedim uykulu sesimle

"Günaydın kızıl dicem ama saat öğleni geçiyor. Okula neden gelmedin?"

"Yağız hastaydı. Onu evde tek başına bırakıp gelemezdim." Göz ucuyla Yağız 'a baktım.

"Barışmışsınız."

"Evet barıştık." Dedim çocuksu heyecanla.

"İyi bakalım. Görüşürüz." Dedi ve kapattı. Telefonu eski yerine koyarak Yağız 'a döndüm. Elimi alnına koydum ateşini ölçmek için.
"Çok şükür düşmüş ateşin." Dedim. Elimi geri çekeceğim sırada bileklerimden tutup kendine doğru çekti. Üstüne düşmüştü, ellerimi göğsüne koydum.
"Bakıyordum da iyileşmişsin." Dedim.

"Ah, iklim çok kötüyüm." Gözlerini açmadan kafasını bi sağa bi de sola doğru çevirdi.
"Tamam hadi inandım." Dedim gülerek.
Ellerini bileklerimden çekerek belime koydu. Yüzümü ezberlemeye çalışıyordu sanki. Gözlerini yüzümün her tarafında gezdirdi.

"Evde kayıt cihazı var mı?" Sorusuna kaşlarımı çattım.

"Ne yapacaksın kayıt cihazını?"

"Yüzünü kayıt edeceğim unutmamam gereken bir hazine de."
Kızaran yüzümü saklamak için kafamı yana doğru eğdim.
Çenemden tuttuğu gibi geri önüme döndürdü.

"Al yanak." Dudakları yukarıya doğru kıvrıldı.

"Hayalet Casper." Dediğimde kahkaha attı.

"Çok mu komik?" Diye sordum kaşlarımı çatarak.

"Bu adamı nasıl bir hayalete benzetirsin?"

"Egon boyundan büyük."

"Seninde güzelliğin boyundan büyük." Gülerek yanağını öptüm.

"Yüzmeyi sever misin?" Diye sordu. Ne alakaydı şimdi yüzmek.

"Yüzmeyi bilmiyorum." Dedim düz bir sesle.

"Neden? Hiç öğrenmek istemedin mi?" Diye sorunca başımı iki yana salladım.

"Babam küçükken öğretmek istemişti ama ben deniz gibi sulardan çok korkardım. Hala da korkuyorum. O yüzden."

"Anladım. Ben azda olsa severim. Ama senin sularında yüzmeyi çok seviyorum." Dedi. Şapşik şey ya..

Birkaç saat sonra kahvaltımızı yapmış salonda oturuyorduk. Ben tarçın 'ı severken Yağız birisiyle mesajlaşıyordu.
Kafasını telefonundan kaldırarak bana baktı.
"Cuma günü yüzme yarışması varmış." Dedi. Bunu bana neden söylüyordu? Kafamı salladım.
"Havuzda bile mi yüzemiyorsun?" Kaşlarımı çattın neden böyle şeyler soruyordu?

"Yok yüzemiyorum." Dedim.
Kafasını salladıktan sonra tekrar telefonuna döndü.

Çok garipti bana neden böyle sorular soruyordu ki?
Bahsettiği yarışma her yıl yapılıyordu ama bu yıl neden erken yapıyorladı ki? Yarın perşembeydi ertesi gündü yarışma.  Düşüncelerimden sıyrılarak tarçın 'ın sarı tüylerini yavaşça sevmeye devam ettim.


Hiç Mi Sevmedin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin