İmparatorun Alternatifi

9

"Sana neden 'Winter' adını verdiğimi biliyor musun?"

"Çünkü kışın doğdum, değil mi?"

"Hayır, o değil. Sana yaşam ve ölüm arasındaki sınırın anlamını verdim. Eski filozoflar kışı umut mevsimi olarak adlandırırlardı. Adını, hangi felaketler olursa olsun mucizevi bir şekilde hayatta kalacağını umarak verdim."

Annemin beni kucağına oturttuğu sırada adımın anlamını açıkladığını hatırlıyorum.

Kelimelerin gücü var, değil mi?'

Gerçekten öyleydi.

Pencerenin dışında kar yoğun bir şekilde yağıyordu. Yavaşça inen kar tanelerine dikkatsizce baktım. Bir hizmetçi bana yaklaştı.

"Hanımefendi, Hanımefendi varlığınızı istiyor."

"Bu saatte mi? Sebebi ne olabilir?"

"Altıncı Prens geldi."

"Altıncı Prens, bu saatte burada mı?"

Yüzüm bir an sertleşti ama neyse ki hizmetçi fark etmedi. Persi Akademisine giriş sınavı yarındı. Başını salladım ve yol gösterirken hizmetkarı takip ettim.

Eşin ikametgahı yabancılar için kesinlikle yasaktı. İmparatorun metresine armağanı olan eski bir büyük sarayın kalıntıları üzerine yeni inşa edilmiş bir binaydı. Tabii ki, bu süreçte gizlice yardım etmiştim.

Kardeşlerimin ve ailemin gömüldüğü yeri geri almak istedim.

İmparator daha uzun, daha süslü bir yapı inşa etti, sanki Rotea Hanedanı'na karışmış olan pek çok kişinin hayatını kaybettiği yerin üzerinde duruyormuş gibi. Kalenin en lüks odası metresine ait olan odaydı. Kapıdan içeri girdiğimde, yaşlanmamış gibi görünen güzel bir kadın tarafından karşılandım.

"Beni mi çağırdınız Majesteleri?"

"Önce Prensi selamlayın."

"... Prense selamlar."

Prens bana baktı, sanki bir şeyin tadını alıyormuş gibi dudaklarını diliyle nemlendirdi. Bu yüzden onunla yüzleşmekten kaçınmak istedim.

Prens bana arzuyla bakıyor.'

İçimde iğrenme arttı ama bakışlarımı indirdim ve duygularımı dizginledim.

"Winter, sana sormak istediğim bir şey var."

"Lütfen devam edin Majesteleri."

"Şimdiye kadar tavsiyene uymadığım bir an olmadı. Zekanıza ve sadakatinize inandım. Altıncı Prens'e her zaman sessiz ve gözden uzak durmasını tavsiye etmişsindir. Ancak, verdiğiniz sihirli cevapların profesörlerin konuşması haline geldiğini duydum. Persi Akademisi'ndeki bir geçme notunun seni öne çıkarmaya yeteceği zamanlarda neden bu seviyeye geldiğini sormamın sakıncası var mı?"

Bir an tereddüt ettim. Anlamayı kolaylaştırmak için dikkatlice konuşmam gerekiyordu. Doğru kelimeleri seçmem gerekiyordu.

Duygularımı açığa vurmamak için temkinli bir şekilde cevap verdim, "Bildiğiniz gibi Lecan'dan önceki en güçlü figür Şansölye Alfred'di. 25 Yaşından itibaren başbakan olarak görev yaparken neredeyse imparatorun kendisi kadar güce sahipti. Görev süresi boyunca İmparator beş kez değişti ve hepsi onun beğenisine göre oldu."

Bir an duraksadım.

Görünüşe göre Rotea Dükalığı'nın yıkılmasının başlıca nedeni, Şansölye Alfred'in İmparator I. Teiles üzerindeki yıkımlarını düzenleme kararındaki etkisiydi.'

Yozlaşmış bir imparatorluk mahkemesinde, Rotea Ducal House'un tavizsiz bütünlüğü onları Şansölye için bir baş belası yapardı. Bir isyanı körüklemeye çalışmakla suçlandı ve adı o kadar onursuzdu ki, şimdi bile akıl almaz bir hastalıkmış gibi muamele gördü.

Ailem çatışmada öldü.'

Bana kalırsa, o benim ölümcül düşmanlarımdan biriydi, ama şimdi bu tür duyguların zamanı değildi.

"... Şansölye Alfred, bir sonraki halefi, meşru varisi, planlarının hedefi olarak açıkça işaretledi. Torunu ve Veliaht Prens arasındaki evliliği düzenledi. İntihar notuna kadar Veliaht Prens ve torununun yakın ve kararlı bir ilişkisi varmış gibi görünüyordu."

İmparatorun özel hayatı, evli bir viskonu eşine dönüştürdüğü gerçeğinin kanıtladığı gibi erdemli olmaktan uzaktı. Veliaht Prens, babasının eğilimlerini miras almış gibiydi ve güçlü bir adamın torunu olarak büyüyen Veliaht Prenses, herkesten daha bilinçli ve kıskançtı.

Kocası hizmetçileriyle dalga geçtiğinde ve herkes diğer tarafa baktığında, giderek delirdi. Sonunda artık dayanamadı ve sadece üç ay önce intihar etti.

"İntihar notu mu? Üzgün olduğunu söyleyen tek bir cümle bıraktığını duydum."

"Şansölye Alfred' e karşı gücenmiş ve Veliaht Prensi lanetlemiş kişi tarafından ortaya atılan bir uydurmaydı."

Şansölye, kendi ailesine bile piyon muamelesi yapan bir adam olmasına rağmen, torununun ölümünün onu derinden etkilediği söylendi.

O zaten yetmiş yaşlarındaydı. Lecan tam gücünü kaybederken ve etkisi azalırken adalara geldi. Bu olay, Veliaht Prensin temsil ettiği soylu grupların desteğini kaybetmesiyle birlikte konumunu zayıflatıyordu.'

Altıncı Prensin alçak profili, onun tartışmasız hayatta kalmasına izin verdi. Ancak taht için sıraya giren diğer soylu aileler, Veliaht Prensin güçleri tarafından yok edilmişti.

Şansölye Alfred'in en sadık müttefikleri olmasıyla tanınan imparator I. Teiles zehirlenmişti ve şimdi yatalaktı.

İmparatorluğu kontrol eden Şansölye de hastalandı ve ölüyordu. Bu arada Şansölye'nin oğlu Lecan ile güçlerini birleştirerek ailesindeki kargaşayı daha da tırmandırmıştı. Bu kaosun ortasında Veliaht Prens, dış destekçilerinin gözünden düşmüş ve kendini tecrit edilmiş bulmuştu. İmparatorluk mahkemesi böyle bir kargaşa içindeyken, imparatorluğun en iyileri ve en parlakları Lecan'a akın ediyordu.

Fakat Lecan şu anda ülkedeki en güçlü adam olmasına rağmen, hala meşru bir kraliyet ailesi değildi.

"Beklediğimiz fırsat sonunda karşımıza çıktı. Artık hem meşruiyete hem de etkiye sahip olabiliriz. Şimdiye kadar, dikkat çekmemek hayatta kalmak için bir avantajdı, ama eğer tahta çıkacaksanız, adınızı daha belirgin bir şekilde belirlememiz gerekiyor."

Akademiye giriş sınavına girme fikri bu durumdan doğmuştu. Yakalanırlarsa öldürüleceklerdi, ancak Altıncı Prens tahta çıkmazsa, küçük kardeşi de sonunda ölecekti.

Lecan'a alternatifin olmadığı bu çalkantılı siyasi iklim çok tekeldi. Soylular imparatorluğu devirmeye ve imparatorluk çizgisini değiştirmeye kararlı olmadıkça, Altıncı Prens bir kuyruklu yıldız, kaosun içinde yol gösterici bir ışık ışını gibi görünecekti. Altıncı Prensin yükselişi neredeyse kesin görünüyordu.

Oy vermeyi unutmayın<3