~FOTOĞRAF~

252 27 38
                                    

Üzerime geçirdiğim okul üniformasının üstüne mor kapüşonlu ceketimi giydim. Aynanın karşısına geçip salık saçlarımı topuz yapmaya başladım. Ellerim saçlarımla meşgulken yansımamı süzdüm. Sade uzun boy aynamın önündeki bedeni seviyordum. Bazen anlaşamazdık ama onunla küsmemeye de özen gösterirdim.

Bileğimdeki tokayla saçlarımı sabitlerken aklıma en sevdiğim şarkının sözleri geldi ve onunla beraber tekrar ettim.

Vücudum ritmime uyum sağlayarak hareket ederken sandalyenin üzerindeki çantamı alıp içine kitaplarımı yerleştirdim. Telefonumu elime almamla ışığı sessizce yanıp söndü. Kuş tüyü kadar hafif bir tebessüm oluştu dudaklarımda. Umarım o dünkü numaradır diye geçirdim içimden nedeni basitti beni güldürmüştü ve ben biraz daha gülmek istiyordum.

Ve evet o numaradan mesaj gelmişti. Mesaj da tam olarak şuydu.

0569******: Uyan artık. (07:35)

Pardon! Başka bir isteğiniz var mıydı beyefendi!?

Eylül: Hayır!

0569******: Okulun falan yok mu senin?

Eylül: Varr hatta gidiyorum şimdi.

0569******:Bir dakika.

0569******: Kaç yaşındasın sen?

Ekrana bakarken sinsice gülümsedim.

Eylül: 15 yaşındayım.

0569******: Siktir.

Eylül: Küfür etmeyelim lütfen burada küçük bir kızın psikolojisi söz konusu.

0569******: Jhdfgsjdkfhdfhdsgh.

0569******: Lise son değil mi?

Kolayca tahmin etmişti. Zaten 18'ime gireli de en fazla birkaç ay olmuştu.

Konuyu daha fazla uzatmak istemedim çünkü hemen kahvaltıya inmem gerekiyordu.

Eylül: Evet.

Odadan çıktım. Aşağıdan masaya yerleştirilen tabakların seslerini duyabiliyordum. Mutfağa girdiğimde cebimdeki telefon titredi.

Maalesef ismini cismini hala bilmediğim arkadaşım şu an o telefonu çıkarıp babamın karşısında mesajlaşmam ölüm fermanımı imzalayıp Azrail'e kendi ellerimle teslim etmem demekti.

Sessizce sandalyeye oturdum. Babam karşımda ki sandalyede gazetesini okurken annem bize arkası dönük bir şekilde tahtanın üzerinde peynir dilimliyordu. Evlilik kavramı çok farklı bir olaydı. Örneği hemen karşımdaydı. Dün gece o kadar kavga etmelerine rağmen şimdi hiçbir şey olmamış gibi davranabiliyorlardı.

Gözüm babama kaydı. Sandalyeye yan oturduğu için gazetesinin açık sayfaları yüzünü görmemi engellemiyordu. Sakalları uzamıştı. Eskiden onlara dokunmayı çok severdim. Sivri kar taneleri gibiydi, elime batsalarda dokunmaktan kendimi alamazdım. Büyüdükçe daha da yakınlaşacağımızı düşünürdüm ama bir şey beni mesafeli olmaya zorluyordu. Nisan, kız kardeşim o benim gibi değildi sevgisini hem fiilen hem de fiziksel anlamda göstermeyi severdi.

Yanımdaki boş sandalye ile bir kez daha yokluğunu hissettim. Kazandığı lise yaşadığımız yerden iki saatlik uzakta olduğu için okulunun yurdunda kalmak zorundaydı.

Masanın köşesindeki ekmeklikten bir parça almak için uzandığımda babam fark edip büyük bir dilimi önüme koydu.

Aslında bize karşı pek sert değildi ama bazı katı kuralları da vardır. Şu an hiçbir şey olmamış gibi davransalar da hala dünkü kavgalarının tesiri üzerlerindeydi ve bu gibi durumlarda çok konuşmamayı tercih ediyordum. Çünkü streslerini üzerim de atmalarını istemem.

with you MELİFLOUS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin