Bugün hava pencerede durmamı istemeyecek kadar güzel ve taptaze bir çiçek gibi açmıştı. Bu güzellikten yararlanmayan yine bendim. An itibariyle depresyonda olduğumu ilan ediyorum ve unutmadan artık kısırdan da nefret ediyordum.
Ne mesaj atmış ne de farklı bir şey olmuştu.
Ben o kadar uğraşırken o bir adım bile atmayışından da nefret ediyordum. Sanki evini kaybetmiş bense evini bulana kadar yanından ayrılmamıştım. Evini bulmuştuk ama bu sefer beni evine almak istemiyordu. Beni de evine al demeye hakkım yoktu, biliyorum. Bu yüzden öylece kapı dışında bekliyordum.
Ama...
Artık 'ama'ların beni üzmesini istemiyordum..
Sandalyeden kalkarken masada duran telefonum gözüme takıldı. Çok değil, birkaç hafta önce gözüm gibi sakındığım telefonu şu anda koyduğum yeri bile unutmaya başlamıştım.
Bu durum çok acı vericiydi.
Boşalan su bardağımı da alıp odadan ayrıldım mutfağa ilerlerken önünden geçtiğim -dış kapıya açılan- kapıdan küçük küçük sesler geldiğini duydum. Durup dikkatimi oraya vermeye başladım. Kapının ardındaki kişi her kimse elindeki anahtarı deliğine yerleştirmeye çalışıyordu. Çalışıyordu diyorum çünkü deliği bulamıyormuş gibi kapıdan tıkırdılar geliyordu.
Aile de hepimizin anahtarı vardı. Asıl soru kapıyı bu kadar yavaş açmak için uğraşan kimin olduğuydu.
Babamın yapabilme ihtimali yoktu çünkü o anahtarı olsa da kapıyı bizim açmamızı isterdi.
Annem? Hayır oda olamaz çünkü daha bir on dakika önce konuşmuştuk ve evde olduğumu biliyordu. Ayrıca annemde kapıyı bu kadar sessiz açmaya çalışmazdı.
Geriye kalıyor tek bir seçenek, Nisan?
Elimdeki boş bardağı kenara bırakıp kapı kulpunu tuttuğum gibi bir anda açtım. Nisan korktuğunu belli eden bir çığlık atarak elini kalbine yerleştirirken onun bu halini gören ben ise elim ağzımda ona bakakaldım.
Üstü başı darmadağındı. Gömleği eteğinden taşmış gelişi güzel okul eteğinin içine sıkıştırmış üstten birkaç düğmede eksikti. Yüzü ise kızarmış saçı başı sarmaş dolaş olmuştu.
Yine ve yine kavga etmişti.
Nisan benim onu dikkatle izlediğimi fark edince başını eğip yüzünü saklamaya çalıştı. "Abla napıyorsun? Ödümü kopardın!"
"Neden hırsız gibi sinsice kapıyı açmaya çalışıyordun?" Dedim sakince. Dilimi yakan öfkeyi şimdilik geride tuttum.
"Evime giriyorum işte nasıl girdiğime de karışma lütfen!"
Kollarımı göğüsüm de birleştirdim. "Kız yine iyi hırpalamış seni."
Gözlerini devirip çenesiyle dağılmış kıyafetlerini işaret etti. "Bizde öylece durmadık herhalde."
Ne kadar kendini güçlü göstermeye çalışsa da zorbalığa uğradığı kesindi ve ben de onun ablası olaraktan böyle bir şeye bir daha göz yummayacaktım.
Ceketimi üzerime geçirirken "Nerde kavga ettiniz?" Diye sordum.
"Okulun arka tarafın- bir dakika neden soruyorsun ki?"
İstediğim cevabı aldıktan sonra ayakkabılarımı gelişi güzel giydim. "Ben gelene kadar üstüne başına çeki düzen ver. Eve gelince seni aşağıdaki karate kursuna yazdıracağım."
"NE!?"
Başka bir şey söylemeden asansöre binip aşağıya indim. Dışarıdaki kapıdan çıktığımda ayakkabımın bağcıklarının yerde süründüğünü fark ettim. Eğilip onları birbirine dolarken o kızla nasıl bir konuşma yapmam gerektiğini düşünmeye başladım çünkü Nisan tekrar böyle bir şey yaşarsa ben de şiddete başvurmaktan geri durmayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
with you MELİFLOUS
Teen FictionSıcacık avuçlarıyla yanaklarımı kavradı. Gözlerimi kırpıştırarak yüzüne bakarken yavaşça gülümsedi. "Şu haline bak," Yanaklarımı daha sıkı kavradı. "... Küçücüksün ama bu koca bedenim sana muhtaç." ~DÜZENLENDİ~