Omzumdan kayan sırt çantamdan dolayı sinirle ofladım. Apartmanın büyük demir kapısının önünde anahtarla kapıyı açmaya çalışıyordum. Anahtarın uç kısmı yamulduğu için deliğin içinde çok zor dönüyordu. En kötü kısmı bu değildi, sabah evden çıkmadan önce annem özellikle uyarmıştı ama o anki dalgınlığımla -daha doğrusu ayakta uyuyordum- yanlış anahtarı almıştım eğer şimdi annemi ararsam işten gelip anahtarı bana verirdi ama beni mahvedeceği gerçeğinde dolayı korkudan arayamıyordum. Babamı arayabilirdim ama büyük ihtimalle iş yerinin gürültüsünden dolayı duymayacak ve saatler sonra aramama dönecekti.
Son kez denemek için kendimi hazırladım ve derin bir nefes alıp tekrar anahtarı döndürmeye çalıştım.
Tabii ki de olmadı.
Esen rüzgar ile birlikte montuma daha da gömüldüm ve son şansım olarak zillerin üzerindeki isimlere göz gezdirdim. Öyle bir seçim yapmalıydım ki, hem bana kapıyı açacak hem de beni soru yağmuruna tutmayacaktı.
"Abi sana o kadar söyledim adam bana kafayı takmış dersinden geçirmemek için yapmadığı şey kalmadı..."
Yakınımdan gelen konuşma sesiyle kenara çekildim ve yol verdim. Utanmasam sevinçten gelen kişiye sarılacaktım.
Hemen yanımda durup -benim yaşlarımda olduğunu düşündüğüm biriydi- anahtarını çıkartırken kafasını eğip selam verdi. Onunda sırtında benim gibi sırt çantası vardı.
"İyi akşamlar."
"İyi akşamlar." Diyerek aynı şekilde karşılık verdim. Heyecanla kapının açılmasını beklerken sırtımdaki aşağı bir ürperti geçti. Bunun rüzgardan olduğunu sanmıştım ama hemen arkamda birinin bakışlarının varlığını hissedebiliyordum. Omzumun üzerinden bakmak için hareket etmiştim ki kapı açıldı ve önümdeki çocuk hızla girdi.
Demir kapının kapanmasından korkup elimi uzatmıştım ama kafamın üzerinden geçen kol benden önce kapının kapanmasını engelledi. Kapıyı ileriye yitip geçebileceğim bir alan oluşturduğunu fark edince hızla kolunun altından geçip içeriye girdim.
Asansörün beyaz ışığı koridorun loş sarı ışığına baskın geliyordu. Asansörde kapıyı açan çocuk duruyordu ve bir ayağı asansörün kapısı kapanmasın diye arada duruyordu.
Kapı arkamdan kapanırken ağır adımlarla yanımdan geçen adama, "Teşekkürler.." diye mırıldandım. Bir saniye duraksar gibi olmuştu ama kafasını sallamakla yetindi. Şapkasından dolayı yüzünü net göremezsemde boyu fazla uzundu ve benden birkaç yaş büyük olduğunu anlayabilmiştim. Onun ardından asansöre girerken onlardan uzak kapıya yakın durmaya özen göstermiştim.
Yan tarafımdaki sayılardan altıya tıklanmıştı bende hemen altındaki beş numaraya tıkladım ve asansörün kapıları kapandı.
Kapıyı açan çocuk sırt çantasını ayaklarının arasına almış abisine -çünkü ona böyle hitap ediyordu- bir şeyler anlatıyordu. Onları daha önce görmediğime emindim. Oturduğumuz sitede o kadar daire vardı ki hepsini bilmem imkansızdı ama yine de bir göz aşinalığım olurdu diye düşünüyorum. Muhtemelen yeni taşınmışlardı.
Gözüm istemsizce abisine kaydı. Asansörün en köşesine yaslanmış elleri cebinde kardeşini dinliyordu. Kardeşinden daha yapılı ve uzundu. Şapkasından dolayı yüzünü buradan da ayrıntılı göremiyordum ama profilinden gözünün altındaki ince iki kırmızı çizgiyi fark edebilmiştim.
Çirkin...
Eski zamanlardan kalma batıl bir inanca göre yüzünde yan yana kırmızı çizgi olan kişinin ruhu, bedenini çirkin bulduğu için böyle çizgilerle damgaladığı söylenirdi. Ortaokuldayken karşı sınıftaki bir kızın çenesinde de bu çizgilerden vardı ve duyduğuma göre sınıfı bu konuda onu o kadar rencide etmişti ve okul değiştirmek zorunda kalmıştı ama o kız hala bu zamana kadar gördüğüm en güzel kızlardandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
with you MELİFLOUS
Teen FictionSıcacık avuçlarıyla yanaklarımı kavradı. Gözlerimi kırpıştırarak yüzüne bakarken yavaşça gülümsedi. "Şu haline bak," Yanaklarımı daha sıkı kavradı. "... Küçücüksün ama bu koca bedenim sana muhtaç." ~DÜZENLENDİ~