~SIR~

75 15 7
                                    

Hava kapalıydı sanki gökyüzüne gri bir çarşaf serilmiş gibiydi. Ilımış kahvemden bir yudum aldım. Sınavıma sayılı günler kalmıştı ve zihnim ne kadar karışık olursa olsun çalışmama devam etmek zorundaydım. Çekmecemdeki telefon titrediğinde alıp baktım. 6 HECECİLER'den mesaj vardı. Evet gruptan çıkan birinden dolayı sayımızda ismimizde değişmişti.

Bugün ile beraber tam bir hafta olmuştu. Koca yedi gün. Poyraz'a bir daha yazmamış mesajlarına geri dönmemiştim. Engellemeyi bile düşünmüştüm ama kalbim bu kadarına izin vermemişti.

Ama ona yazmayacaktım bu konuda kararlıydım.

Hala olanlara inanamıyordum. Aylardır konuştuğum adam resmen üst katımda oturuyordu! Kim bilir kaç kez yanından öylece geçip gitmiştim? Belki de yüzlerce kez karşılaşmıştık ve bunların hiçbirinden benim haberimin olmaması acı veriyordu.

Peki ya numaramı sallayarak bulduğunu söylerkende mi yalan söylemişti?

Ondan nefret etmek istiyordum. Hatta şu an telefonumu alıp ona sayfalarca mesaj atmamak için zor duruyordum.

Bir sebep istiyorum ya da mantıklı olabilecek herhangi bir açıklama. Dinle beni dese dinlemez mıydım? Azda olsa tanımamış mıydı? Belkide en çokta buna kızıyorum.

Sayısız mesaj atmıştı ama hiçbiri açıklama değildi. Nedensizce özürler dilemişti ona dönüş yapmayacağımı anladığında da en son attığı tek cümlelik mesaj dışında bir daha yazmamıştı.

Özür dilerim ve bana ayırdığın her saniye için minnettarım.

Dolan gözlerimi kırpıştırıp ağlamamak için kendimi sıktım. O anda gökyüzünün gürlemesiyle istemsizce irkildim ve yanağımdan bir yaş aktı.

Yağmur şiddetli bir hızla yağmaya başladı.

Yağmur damlaları penceremden kayıp giderken yavaşça sandalyeden kalktım. Gözümde istemsizce canlanan eski mesajlarımızı düşünmem saçmalıktı hatta belki de gurursuzcaydı ama yine de elimde olmadan kendimi ince tül perdeleri çekip pervaza yaslanırken bulmuştum.

Eylül: Yağmur mu daha çok seversin kar'ı mı?

Hava durumu: Sana sadece ikimizin bileceği ufak bir sır vereyim mi? Öğrendikten sonra sen karar verirsin hangisini daha çok sevdiğimi.

Eylül: Sır mı? Hemeen söylee, lütfen!

Hava durumu: Dışarı da yürümekten nefret ederim ama nerede yağmur yağıyorsa orada yürüyen tek kişi de benimdir.

Eylül: Yaa ama hasta olmuyor musun?

Hava durumu: Hasta olursam gelip bana bakar mısın?

Eylül: Daha nerede yaşadığımızı bile bilmiyoruz.

Hava durumu: Gökyüzü kadar uzakta değilim ama belki gökyüzüne bakınca karşılaşırız.

Dışarıda bir elin parmağını geçmez insan vardı onlarda yağmurdan kaçıyordu.

Allah aşkına napıyordum ben? Bana bir açıklama bile yapmayan üst komşumumu bekliyordum? Kendi kendime sinirle karışık gülmeye başladım.

Perdenin ucunu tutup tam kapatıyordum ki, bir ses duydum genellikle aşağıdaki dış kapının kapanma sesiyle aynıydı.

Anlık bir merak dürtüsüyle perdeyi bırakıp buğulanan camı sildim ve aşağıya bakmaya çalıştım. Nefesimi tutmuş bekliyorken saniyeler geçiyordu ama boşalan sokakta kimse yoktu ve aniden gelen farkındalıkla kaşlarım çatıldı.

Sanki görsemde tanıyabilecektim!

Sonra sağanağa dönen yağmurda birinin yürüdüğünü gördüm. Kıyafetleri şimdiden ıslanmış koyu bir hal almıştı.

Uzun boylu biriydi. Üzerinde siyah kumaşı kalın olan bir ceket ve koyu renk bir pantolon vardı. Başındaki şapkası yüzünden buradan yüzünü görebilmek imkansızdı.

İzlemeye başladım.

O muydu, hiçbir fikrim yoktu ama yine de izledim.

Adımları çok yavaştı sanki yürümek istiyor da bunu nasıl yapacağını bilmiyormuş gibi küçük küçük adımları vardı. Yağmur acımadan onu ıslatmaya devam ediyorken yürüdü, yürüdü ve durdu.

Gözlerimi kısıp cama biraz daha yaklaştım.

Başını yavaşça çevirdi. Gök gürledi bir kedi korkuyla miyavladı. Başını kaldırdı ve bulunduğum apartmana, oturduğum eve ve sonra onu izlediğim pencereye baktı. Şapkasının uzun ucu yüzünü yağmurdan koruyordu.

Gördüm,

Görmüştüm...

O an tüm dünya yavaşlamış gibiydi. Nefes alıp almadığımı bilmiyorum ama kalbimin bir davul gibi yankılanan sesini duyabiliyordum.

Sonunda oluyordu, onun gözlerine bakıyordum ama kahretsin ki ben bu gözleri daha önce asansörde kaldığım o günde görmüştüm.

Odamın kapısı çalmaya başladığında dünya eski haline dönmüştü.

Yağmur damlaları cama yapışıp kayarak düşerken görüşümü engellemek istiyorlar da tutunamadıkları için başarılı olamıyorlarmış gibiydi.

Benden ses çıkmayınca odanın kapısı açılmış biri benimle konuşmaya başlamıştı bile.

Gözlerimi kırpmadan Poyraz'ı bakıyordum.

Gökyüzünden yine bir gürültü koptu hava tekrar aydınlandı. Ondan beklenecek kadar nazik bir hareketle elini kaldırıp şapkasının ucunu tuttu ve hafifçe eğip kaldırdı.

Bana selam mı vermişti?

Tekrar kafasını kaldırmadan bir süre bekledi ve sokağın aşağına doğru yürüyüp gözden kaybolana kadar bekledim.





with you MELİFLOUS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin