Satır aralarında buluşalım canlarım....
Narin parmaklarınızla yıldızları parlatmayı unutmayın...
Keyifli okumalar.
***************
Umut vardı, hayallerin ardında gizli saklı-kalan umut.
Umut; bir gün kurtuluş ve her şeyi ardında bırakmaktı.
Umut; yeni başlangıçlar demekti.
Hasan sevdi sevdası yarım kaldı. Nazlı umut etti; belki bir gün kurtulurum bu cehennemden diye.
Çocukları dua etti. Kendi evleri olsun, ana-babaları ile mutlu bir hayatları olsun diye.
Her şerde bir hayır vardır dedikleri bu olsa gerek. Hasan her şeyi öğrendi. Öğrendikleri acıydı. Yayladan köye gelip Fadime'nin evinin yakınların da soluğu aldı.
Nefes alamaz halde elini göğsüne koydu. Biri boğazını sıkıyordu. Ellerini boğazına götürdü. Kendini kurtarmak istiyordu bu ızdıraptan.
Fadime evin camına çıkıp oğluna bağırıyordu. Kızı elindeki örgü bebekle oyun oynuyordu.
Çocuklar dedesi ile sabah ahıra inmişler, köşe de oyun oynarken bulmuşlardı kendilerini.
Bir zamanlar kasıla, kasıla bu evin önünden geçmişti. Kendine lanet okuyordu . Nazlı ile düğünlerini de cehenneme çevirmişti.
İbrahim geldi kızının yanına. Hasan uzaktan izliyordu. İbrahim kızını kucağına alıp, oğlunun elinden tutup içeri girdi.
Fadime anası ile sabah erkenden sıcak kete yapmıştı. İbrahim'e ''soğutmadan gelin yen hadin'' diye bağırıyordu.
Hasan yutkunamadı. Fadime'nin bu haline özlemle bakmıştı. Bir zamanlar kendi yaşıyordu. Hayatının en güzel günleriydi o günler.
Fadime camdan içeri girdi. Hasan cami önüne gitti. Pişman olmuştu. Araştırmadan anasına-atasına güvendiği için pişman olmuştu. Evde çoluğuna-çocuğuna sahip çıkmadığı için pişman olmuştu.
Eşeğinin yılarını sıktı. Bu hayatta sadece ikisi vardı.
Ölmek isterken duymuştu samanlıktan bozma evin satıldığını. Biraz kıyıda-köşede birikintisi vardı.
Biraz da borçlanarak almıştı. Eski evin tahtadan kapısını açtı. Her yer kırık-dökük bir haldeydi. O evde yaşamaktansa bu evi cennete çevirecekti.
Üst kata çıkan merdivenlerden yukarı çıktı. Merdiven tahtadan yapılmaydı. Bazı yerleri eskimiş ve basınca düşme tehlikesi barındırıyordu.
Yukarı çıkınca sağda kalan kapıyı açtı. Açtı ama koskoca boşluk vardı. Samanların atıldığı odaydı. En alt kata kadar koskoca boşluktu.
Yanındaki oda biraz daha iyiydi. Camlara gidip açıp hava almak istedi. Camların kenarında macun dahi kalmamış, rüzgardan tıkır- tıkır sallanıyordu.
Odadan çıkıp diğerlerini de gezdi. En son alt kata inip ahıra indi. Eşeğinin yeni yuvasını görmesi gerekiyordu. Alt kısmı eşilmiş bir ahır vardı.
Bu evden adam olmak zorundaydı. Başka çaresi yoktu. Eski ahşap kapıdan çıkıp evlerine gitti.
Bugün pılını-pırtını toplayıp geri gelecekti.
Mustafa eve gelmiş anasına hesap soruyordu. Nazlı odasına çocuklarını alıp gidip kapıyı kilitlemişti.
Bu onların meselesi idi. Nazlı'nın bir şey demesi doğru olmazdı. Çocuklar yatakta analarına sarıldılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEMHERİ KARA KIŞ
Non-FictionBir insana annesi vefat edince öksüz derler. Peki babası hayatta iken yetim kalana ne derler. Nazlı üvey annesinin başlık parası ile dul adama gelin gitti. Kanlı düğünle evlendi. Hayat öyle bir çelme taktı ki bir daha toparlanamadı. Nazlı ile ilk eş...