12

82 5 0
                                    

(Feray)

Uyandığımda etrafım sarılmıştı. Kafamı kaldırdığım da Altay'ı gördüm. Şokla açılmıştı ağzım, benim burada ne işim vardı? En son Alaz ile kutlama yapıyorduk. Kaçırmış mıydı beni? Yok, o kadarını yapmaz. Kolları altından çıkmaya çalıştıkça kaşları çatılıyordu. Sinirlenmeye ve darlanmaya başlamıştım.

"Canım, rahat durur musun?"

"Kalk!"

"Duralım böyle ne olur? Özlemişim."

"Ya sabır." Agresifçe hareket etmeye başladığım da kollarını gevşetmiş ve gözlerini sinirle açmıştı. Hızlıca kalktığımda karşımda ki boy aynasından üstüme baktım. Neydi bu? Bunlar Altay'ın kıyafetleriydi. Bu adam benimle dalga mı geçiyordu?

Dudaklarımı yaladığım da gözleri oraya kaymıştı. Ses tonumu kısık tutmaya özen göstererek cümleme başladım. "Bunlar ne?"

"Tişört ve şort." Bana kaşlarını kaldırarak bakmıştı. Bıyık altı gülüşünü görüyordum, daha da sinirlenmeme sebep oluyordu.

"Üstümü sen mi değiştirdin?" Her kelimesini bastıra bastıra söylediğim cümleye karşı sakince kafasını sallamıştı.

"Hakkın yok!" Ayağa kalkarak yanıma gelmişti usulca. Yanıma gelmesi yetmemiş gibi üstüme eğilmişti. Bu da benim geri geri gitmeme neden olmuştu. Sırtım duvara temas ettiğinde ellerimi önümde siper etmiştim. Bir ellerime bir yüzüme bakarak gülümsemişti. Tek eliyle, ellerimi yukarıda sabitleyip boşta kalan elini tişörtün altından belime yerleştirmişti. Her hareketi o kadar yavaştı ki zaman geçmek bilmiyordu. Tabii ben de bunlar yaşanırken sakince diğer hamleleri beklemiyordum gücümün yettiği kadar kurtulmaya çalışıyordum ama bunun imkansız olduğu çok açık ortada. Belimi okşayarak kulağıma yaklaşmıştı.

"Hakkım yok öyle mi? Benim olan her şeye dokunma hakkım var bence, haksız mıyım?"

"Senin değil."

"Benim. Tenin de benim sesin de benim ruhun da benim... Her şeyinle benimsin."

Ürkütücü bir durumun içine düşmüştüm. Aklıma gelen bir fikirle sırıtmıştım, ayağım ile erkekliğine vurmuştum. Kurtulmanın imkansız olduğu falan yokmuş. Kurtuldum işte. Yüzünü buruşturarak birkaç adım geri attı. Hemen yerde, yanımda olan eşyalarımı alıp odadan çıkmıştım. Aşağı kata hızlı hızlı inerken arkamdan bağırışlarını duymak beni korkutuyordu. Ben artık ondan korkuyordum.

"Feray!"

Dış kapıyı açmaya çalıştığımda açılmamıştı. Kapı kolunu koparırcasına zorluyordum, açılmıyordu işte. Olmuyordu, sinirden ağlamak üzereydim. Merdivenin sonunda durmuş, korkuluğa yaslanmış bana bakıyordu.

"Açık bırakacağımı falan mı sandın?"

"Aç!"

Kafasını eğerek gülmüştü. Gülüşü gittikçe kahkahaya dönüşmüştü.

"Çok hırçınsın bayılıyorum. Sana kızmayacağım ama bir daha öyle bir şey yapma yoksa sen de mutlu olamazsın."

Dediği cümlenin şoku ile kalakalmıştım. Nasıl yani bu cümleleri nasıl kurabiliyordu?

"Şimdi sadece seninle oturup konuşmak istiyorum. Salona geçer misin?"

"Hayır. Kapıyı aç."

Birbirine bağlı ellerini çözüp yaslandığı yerde dikleşmişti. "Güzelim, hadi."

"İstemiyorum."

Gözlerim gittikçe doluyordu, hissediyordum. Bu çaresizliğin verdiği bir ağlama hissiydi. Çok çaresiz ve sinirliydim. Karşısında boyun eğiyordum şu anda, sinirden köpürmek üzereydim. Kafamı eğip dudaklarımı ısırıyordum. Göz yaşlarımı tutuyordum. Adım seslerini duyduğumda bu sefer gözlerimi istemsiz kapatmıştım. Kapatınca da göz yaşlarım artık yere düşmüştü.

Son Nefes'imHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin