15

68 4 0
                                    

İlk kurbanım sensin. Nedense seni seçmek istedim. Pek bir mahmur bakıyordun etrafa. Seninde ölmek isteyeceğini düşündüm. Senin fikrini soracak vaktim yoktu ki olsa da sormayacaktım. Ben düşündüm, ben seçtim ve ben yaptım. Bu hikayedeki tek karakter benim. Sen ve senin gibiler benim hikayemi süsleyecek nesnelersiniz. Sizi bu kadar küçük görmem biraz ayıp oldu değil mi? O zaman hikayemin yollarındaki çiçekler diyeyim size, daha uygun bir hitap olsun. Şimdi seni minik şey, diyecek son sözün var ? Gerçi şu an boğulurken konuşabileceğini sanmıyorum. İyi uykular...

Dünden beri okulun etrafı olay yerine dönmüştü. Herkesin ağzından bambaşka hikayeler çıkıyordu. Kimisi intihar diyordu kimisi eski sevgilisinin kastı diyordu kimisi ise herhangi birinin yaptığından bahsediyordu. Ya her ne olursa olsun bu kadar zevkle nasıl konuşabiliyorlardı? Asla anlam veremiyordum. Benim ailem öldüğünde de daha doğrusu acımasızca öldürüldüğünde de etrafta bulunan herkes saçma sapan konuşuyordu. Benim acım buradan, şu anda da o kızın yakını olan kimse bunları duysa çok üzülürdü.

Benim ailem yalnızca birkaç ay ev kirasını ödeyemediği için canice öldürülmüştü. Ben ortaokul yaşlarındayken yaşanmıştı bu olay. Ayrıca ev sahibinin anneme karşı ilgisi olduğunu herkes anlamıştı. Annem yüz vermedikçe annemi takıntı haline getirmiş gibiydi o yüzden önce babamı katletmişti sonra annemi... Okuldaydım, onları son görüşüm kahvaltı masasında olmuştu. Zor atlatmıştım. Ben onca acı çekerken cenaze de bile annemin gizlice ev sahibi ile buluştuğunu yoksa bir kira yüzünden öldürmenin saçma olduğunu, babamın plan kurup yaptırdığını vesaire söyleyenler olmuştu. Olayın aslını astarını bilmeden konuşmuşlardı. Beni sarsan şeylerden biri de onların iğrenç lafları olmuştu ve şimdi okulda yine hiçbir şey belli olmadan konuşulan dedikodular sinirimi zıplatmıştı.

Alaz bugün antrenmana gidecekti o yüzden okulda yoktu. Didem'de eve sağ salim gitmişti. Annesi için birkaç kıyafet hazırlayıp hastaneye gidecekti. Şimdilik bildiğim bunlardan ibaretti.

Derslere hiç girmek istemiyordum. Bu sene hayattan keyif aldığım yoktu. Her şey alt üst olmuş durumdaydı. Telefonun aniden üst üste titremesiyle WhatsApp'a girdim. Okul bilgilendirme grubunda vefat eden kızın bilgileri yazıyordu.

Ahsen Yavuz

Üniversite 3. Sınıf

Kore Dili ve Edebiyatı

Şimdilik intihar deniyor, otopsi sonucu çıkınca bilgilendirme gruplarında paylaşılacaktır. Kendisine Allah'tan rahmet, sevdiklerine baş sağlığı diliyoruz.

Sıkıntılı bir nefes alarak sohbetten çıktım. Etrafa yavaşça göz gezdirdim. Bir bana mı bu kadar üzücü gelmişti? Ya da ben mi her şeyi abartıyordum? Belki de tüm suçu kendimde aramayı bırakıp insanların acımasızlığına bakmam gerekiyordu. Ölen kişi onların herhangi bir yakını değildi sonuçta neden üzülsünler değil mi? Bir iki ah vah, yazık olmuş cümlesinden sonra nasıl ölmüş dedikodusu yapmaya başlarlar. Hayat işte... Bunca zaman hayatın tek bir iyi yanını görmedim. Yalnızca bazı anlar... Bazı anlar gördüm ki hayat çok değerli dedirten tarzdan fakat onun dışında hayatın sürekli bir engel, sürekli bir zorluk yaşatması artık yormuştu. Çok mu bunalım takılıyordum? Takılmıyordum aslında, hissettiklerim bu yönde ama birine açsam ne kadar karamsarsın biraz hayatını yaşa der. Benim yaşamaya değecek hayatım var mı? Şu an bir şeylerin mecburiyetinde olduğum için hayatta kalmaya çalışıyordum yoksa ben de kendimi bırakmayı bilirdim. Mesela annemin ve babamın beni en çok öğretmen olarak görmeyi istediklerini biliyordum. Şu an burada, bu fakültenin önünde duruyorsam ailem içindi. Onların benden istediği şeyi gerçekleştirmeden ölmek istemiyordum. Dakikalarca fakültenin kapısına bakıp düşündüğüm bu düşünceleri bir kenara bırakıp içeri girdim. Bugünkü dersimiz başka sınıftaydı, bodrum katına inip sınıfa girdim. Bu sınıf neden bodrum katında bir fikrim yoktu. Öğrencilere biçtikleri değer bu olsa gerek? Aşağı indiğiniz de buram buram havasızlık yüzünüze çarpıyordu daha sonra birkaç kez tozdan dolayı öksürüyordunuz ama çok değil beş dakikaya ortama alışıp derse odaklanabiliyorsunuz. Yine de sınıf öyle bir sınıf ki terk edilmiş gibi. Küçük tekli sıralardan 50 tane düşünün sınıfın yarısını onlar kaplıyor. Bir tane tahta bir tane eski püskü tahtalar ile yapılmış öğretmen masası ve boşluk tarafa bakan birkaç cam. Başka bir şey yoktu. Ne bir renkliliği ne bir havası vardı. Burada ders işlemekte insanı okumaktan soğutacak derecedeydi. Bu ders biraz önemli olduğu için en önlerden bir yere oturdum ve sınıfın yavaş yavaş dolmasını izledim. Herkesten sonra hoca da gelince yoğun bir iki saat başlamıştı.

Son Nefes'imHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin